Günlük hayatımızda farkında bile olmadan birçok işaret ve sembolle karşılaşırız. Bunlardan aldığımız mesajlar ve çıkarttığımız anlamlar bizim algı ve bilincimizi şekillendirir. İşaretler ve onların anlamlarını inceleyen bilim dalı olan Semiotik (Göstergebilimi), aslında bize gerçeğin göründüğü gibi olmadığını ve hayatı sorgulamamız gerektiğini öğretir.
İşaretler her yerde
Her işaretin bir anlamı olduğunu anadilimizi öğrendiğimiz gibi çocukluğumuzdan itibaren istemsizce öğreniriz. Mesela trafik ışığı kırmızıya döndüğü zaman dururuz; en azından durmamız gerektiğini biliriz ve bunu gayri ihtiyari yaparız. Kumdaki ayak izi kısa bir süre önce oradan birisinin yürüdüğünün, ağaçların arasından çıkan duman orada bir şeylerin yandığının, asfalttaki lastik izi orada bir arabanın ani fren yaptığının işaretidir. Bu gibi işaretleri çözmek özel bir eğitim gerektirmez, biraz hayat tecrübesi ve duyu organlarının çalışıyor olması mesajı anlamaya yeterlidir.
Kendimizi ifade ederken de işaret ve sembol kullanırız. Giydiğimiz kıyafet zevkimizi ya da hayat görüşümüzü ifade eder, sürdüğümüz araba ise statümüzü veya maddi durumumuzu. Bazen entel görünmek için pipo içeriz, ya da pipo içen kişinin çok kültürlü olduğunu düşünürüz. Kafamızı aşağı yukarı sallamamız “evet”, sağa sola sallamamız “hayır” demektir. Ses tonumuz ise psikolojik durumumuzu gösteren bilgiler içerir. Bazen de söze ya da mimiğe gerek yoktur; dokunarak ya da bakışlarımızla da ne istediğimizi anlatabiliriz. Mutlu olduğumuzu sansınlar diye gülümseriz ama gözlerimizin ışığı aslında hüzünlü olduğumuzu açığa çıkartır.
Semiotik Bilimi
Semiotik (Göstergebilimi – Semiology) kısaca; tarih boyunca ve modern toplumlarda kullanılan işaret ve sembolerin ne anlama geldiğini ve bu anlamı nasıl edindiğini inceler. Semiotik’e göre gördüklerimiz sadece bir “şey” değil, anlam ihtiva eden ve mesaj veren işaretlerdir. Fransız dilbilimci ve semiolog Roland Barthes’a göre bir kıyafet, harf, lisan, laf, bir müzik yapıtı, bir reklam anonsu, bıyık, bayrak, bir geometrik şekil, fotoğraf, film, bir tabak yemek, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı ve trafik lambasının ortak bir noktası vardır. Tüm bunlar birer işarettir ve bir anlamı veya yargıyı ifade ederler (Anlamların Mutfağı, 1964).
İşaret ve anlamı arasındaki ilişki genellikle keyfî ya da tesadüfîdir. Örneğin “Elma” kelimesinin elma meyvesi ile bir benzerliği yoktur; yaşanılan coğrafyadaki konuşulan dilde o meyveyi anlatsın diye rastgele seçilmiş sembolik bir kelimedir. ‘Elma’ kelimesini telaffuz da etsek, kağıda da yazsak anlamı aynı meyveyi işaret eder. Bunun yanında polüler kültürde aynı kelimenin İngilizcesi ise meyveden ziyade bir bilgisayar firmasını çağrıştır.
Semiolojik kuram ve bilgiler bugün en çok psikoloji, reklamcılık, iletişim, sanat, politika, arkeoloji ve mimari de kullanılır.
İşaretlerin görünmeyen anlamları
Bir kelime veya işaretin sabit bir anlamı olsa da, değişik başka bir çok yan anlamılar da ihtiva edebilir. Bu dolaylı anlamlar çoğunlukla benzerlikten ziyade kültürel kodlara dayalıdır. Dikkatli ve bilinçli bir şekilde baktığımızda bir çok işaretin imâ ettiği ve ya çağrıştırdığı diğer anlamlarını da görebiliriz. Örneğin ” kırmızı gül” bir çiçektir ama dolaylı olarak aşk, sadakat ve devrim gibi birbirinden farklı anlamları da sembolize eder. Çapraz duran iki kemik üzerine çizilmiş kurukafa resmi herkese tehlikeyi ve ölümü anlatır.
İşaretlerin bazıları içinde yaşadığımız toplumda anlam bulmuştur, bazıları her kültürde aynı anlama gelir, bazısı ise sadece kişisel bir anlam taşır. Kadınların başını kapaması genel olarak dindarlığı ifade eder ama Çeçenistan’da bir kadının başını örtmeye başlaması artık evli olduğu anlamına gelir. Hıristiyan bir Fransız kadının başındaki eşarp ise sadece bir modanın uzantısıdır. Bu arada işaretler farklı kültür ve coğrafyalarda anlamlarını değiştirbilirler ama bazı işaretler her kültürde aynıdır: Ağaç, toprak ve gökyüzü özgürlüğü ifade eder.
Medya dünyasında işaretler
Her sanat eseri ve her medya ürünü sembol ve işaret kullanarak hitap ettiği kitleye belli bir inanç ve düşünceyi, bir dünya görüşünü, siyasî veya ideolojik bir fikri empoze etmeye çalışır. Yani işaretler, dolayısıyla da sanat eserleri ve medya araçları, göründükleri kadar masum değildirler. En iyi politik mesajlar sanat aracılığıyla verilir. Akılda kalıcılığı ve retorik özelliklerinden dolayı propaganda ve tanıtım aracı olarak da en çok fotoğraf sanatı kullanılır.
Psikoanalizin de dayanak noktalarından biri olan Semiotik, politika ve reklam sektörünün en çok kullandığı ikna yöntemidir. Bir resmin dolaylı anlamını veya çağrıştırdığı duyguları stratejik bir biçimde ürünün logosuna veya reklamına yerleştirebilen reklamcılar insanların ihtiyacı olmasa da o ürünü almalarına, hatta diğer markalardan kalite ya da değer farkı olmasa da, o ürünü diğerlerine tercih etmesini sağlayabilirler. Ya da zeki bir halkla ilişkiler (PR) uzmanı kullandığı göstergebilim teknikleriyle yeni kurulmuş bir siyasi partiye oyların yüzde ellisini kazandırabilir.
Sovyet hayranı, Belçikalı komünist karikatürist Pierre Culliford’un eseri olan “Şirinler” (Smurfs) çizgi filmindeki Şirin karakterler ve yasayış biçimleri Ateizm, Sosyalizm, Komünizm, Feminizm ve eşcinselliğe gönderme ve çağrışım yapan işaretlerle doludur. Kötü karakter Gargamel ise giydigi “papaz kıyafeti” ile dini, kişisel özellikleri ile de Kapitalizim’i temsil eder.
Da Vinci Kodu filminin baş kahramanı Semiolog Robert Langdon (Tom Hanks), bir polis dedektifi değildir ama bulduğu işaretleri takip ederek katili bulur. Keza, Amerikan “Monk” dizisinden birebir uyarlanmış, sıradışı polis memuru Galip Derviş’in maceralarini anlatan dizide de Dedektif Derviş cinayetleri kimsenin farketmediği işaretlerin izini sürerek çözer. Örneğin; birinin ayakkabıları tozlu ve buruşuk ise tekerlekli sandalyede oturması bir aldatmacadır, bilgisayar masasının önündeki sandalye en aşağıdaki yükseltideyse o bilgisayarı en son uzun boylu birisi kullanmış demektir.
Gamalı Haç
Gamalı Haç (Svastika) işareti Sanskrit dilinde “İyi, mutlu ve sağlıklı olmak” anlamlarına gelir ve tarih boyunca farklı kültürler tarafından bu ve ya buna benzer anlamlarda kullanılmıştır. Vikingler için güneşi temsil etmiş, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kilim motifi olmuş, farklı bir çok kültürde de dini sembol olarak kullanılmıştır.
Ne var ki; I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarafından amblem olarak kullanılmasından sonra, önceden hiç bir olumsuz çağrışım taşımayan bu işaret çok farklı başka anlamlar kazandı. Parti amblemi olarak kullanımı 1945’te Nazi Almanyası’nın yenilmesi ile birlikte sona ermiş olmasına rağmen, Svastika işareti akla halâ faşizm, diktatörlük ve soykırım gibi mevhumları getirir. Günümüzde Neo-Nazi gruplar Svastika’yı kullanmaya devam etseler de, bazı ülkelerde bu işareti kullanmak suçtur.
İletişim çağı ve küreselleşme sayesinde hergün hayatımıza yeni semboller ve yargılar girmekte ve bu modern çağda her ne kadar kafalara kazınmış olsa da, köklü semboller bile anlamını kaybedebilmektedir. Bir zamalar Hitler ve Gamalı Haç ile sembolleştirilen faşizim ve diktatörlük, bugün başka figürlerle de anılıyor Türkiye’de. “Aydınlanma”,”ışık” ya da “elektrik” gibi kavramları sembolize eden “ampul”, Türkçe’de artık gerçek anlamını çoktan kaybetti. Herhangi bir ampul resmi görenin aklına bir siyasi partinin ismi ve bu partinin karakteristik özellikleri geliyor artık.
Gezi sembolleri
Türkiye’nin en önemli meydanı olan Taksim Meydanı laik Türkiye’nin sembolü Atatürk heykeli ve Atatürk Kültür Merkezi ile özdeşlesmiştir. Ayrıca Taksim civarında camiden çok kilise bulunması ve İstiklal caddesinin başlangıcında yer alan Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi’nin Taksim’in heryerinden görünmesi, bölgeye Hıristiyanlığın hakim olduğu izlenimi vermektedir. Dolayısıyla Taksim Meydanı’na kondurulacak bir camii ve Topçu Kışlası sembolik olarak ülkede İslam’ın baskın din olduğunu ve bu din üzerinden politika yapan partinin gücünü sembolize edecekti.
Bu sembolik girişim başarılı olamadı ama literatüre yeni ve yaratıcı bir çok yeni sembol kazandırdı. Artık halk, politikacılar, hatta polis bile Gezi Parkı sembollerine oldukça aşina ve dolayısıyla insanlar tek bir işaret ile birbirine pek çok şey anlatabilir. Taksim Meydanı’nda duran adamın bakışı, duruşu ve kıyafeti tipik bir Gezi direnişçisini çağrıştırmasaydı, polis Duran Adam’dan rahatsız olmayacaktı. O’nun yerine tamamen farklı bir ideolojiyi sembolize eden, misal badem bıyık ya da cüppe taşıyan bir adam aynı şekilde dursaydı, muhtemelen en fazla oradan uzaklaştılıcak, gözaltına alınmayacaktı.
Semiotik bilimi önemlidir, çünkü bize gerçeğin aslında bir “işaretler sistemi” olduğunu ve Dünya’nın bize gösterildiği gibi algılamamamız gerektiğini anlatır.Kanıksamamayı ve sorgulamayı öğretir. Bunun yanında işaretleri doğru gözlemleyip yorumlandığında birey yaşadığı çevre ve toplumla daha uyumlu olur.
Modern Semiotik’in babası sayılan Roland Barthes’a (1915-1980) göre semboller ve işaretler aracılığıyla aldığımız mesajlar ve vardığımız kanılar modern hayatın düşünce tarzını oluşturacaktır. Gezi Direnişi ile hayatımıza bir çok yeni sembol ve işaret girdi, ve bizler bunların anlamlarını yavaş yavaş çözüyoruz.