Bahçeli, Ahmet Hakan ile Çarşamba Sohbetleri adı altında yaptığı söyleşinin bir bölümünde; artık çok kişinin birbirleri ile alışveriş yapmadıklarını, aynı yolda karşılaşırlarsa herhangi bir gerginlik ve çatışma olmaması için yollarını değiştirdiklerini ve herkesin elinde bıçak olduğunu söylemiş.
Bahçeli işkembeden atarak konuşan siyasetçilerden değildir.
Bunu söylerken kendince bir dayandığı örneklemesi olduğunu düşünüyorum.
Ancak bana göre tespiti çok da doğru değil…
Evet, siyasi anlamda bir ayrışma var.
Ancak bu Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi kesin bir ayrışma değil.
Ya da daha doğrusu bu ülkede hiçbir ayrışma sonsuza kadar sürmez, hiç beklenmedik bir anda değişebilir.
Siyasi tarihimizde bunun örnekleri çoktur.
Tıpkı tarihe gömülmüş siyasetçilerin çok olduğu gibi…
Güçlüyken en güçsüz duruma düşmek, en altta iken birden tahminlerin üzerinde oy alarak siyasi anlamda güçlü olmak ülkemizde her an olabilir.
Bunun tek nedeni de siyasi arenayı menfaat arenası görenlerin çokluğudur…
O yüzden… Sayın Bahçeli bilmeli ki bu ülkede sadece futbol taraftarları fanatik olsun ya da olmasın; ölene kadar aynı takımın taraftarı olarak kalırlar.
Kazansalar da, kaybetseler de renklerinden vazgeçmezler.
Çünkü futbol taraftarlığı; siyasetteki gibi işlerine gelmeyince ya da menfaatleri değişince yarar döner bir sevda değildir…
***
Aynı söyleşide Sayın Bahçeli herkesin bıçak taşıdığı gibi bir genellemeyi niye yaptı bilmiyorum.
Bana göre bu da yanlış… Olsa olsa toplumdaki ayrışmanın tehlikeli bir boyuta doğru gittiği gibi bir düşüncesi olduğunu ve bunun başka boyutlara gebe olduğunu dramatik bir şekilde anlatmak için söylemiş olabilir.
Malumunuz bu ülke 12 Eylül dönemini daha doğrusu öncesini yıllarca yaşamıştır. Şimdi ise özellikle o dönemi yaşayanlar başta olmak üzere bir daha kardeş kavgası istemeyenlerin yaşadığı bir bir ülkedir.
Yok, öyle elde silah ayrışma yani…
Olmasın da…
Yine aynı söyleşinin başka bir bölümde; Sayın Bahçeli ülkücü gençlerin Çinli ile Korelileri karıştırmasını ikisinin de çekik gözlü olması nedenine bağlayarak “fark eder mi?” demiş.
Ardından da Sultanahmet’te Çinli diye Koreli turistleri kovalayan gençler için “bunlar genç çocuklar birisi sürükler diğerleri arkasından gelir;” demiş.
Heyhat!
Yanlış ki ne yanlış…
İkisi de yanlış…
Ahmet Hakan’ın bugünkü yazısında bahsettiği gibi olaya mizahi açıdan yaklaşmış düşüncesi bile sıkıntılıdır.
Çünkü liderler hiçbir şekilde kaba kuvvete prim verecek bir söylemin içinde, kenarında köşesinde şakadan bile olsa yer almamalıdırlar.
Çünkü bu ülke kraldan çok kralcıların cirit attığı ve krallıkların yıkılmasına neden olduğu bir ülkedir…
Tıpkı kendisinin aynı söyleşide farklı bir şekilde belirttiği gibi; silahlanmanın çok olduğu bir ülkedir.
Ve tabii ki hayat şartlarının çok zor olduğu ve öfkenin fırsat kolladığı bir ülkedir.
Sonuç olarak; dil, din, ırk ayrımına gitmeden herkesin hoşgörüyü hak ettiği bir dünya için, liderlerin hoşgörüyü kendilerine ve siyasi taraftarlarına kıble yapmaları, yapmaya çalışmaları gerekmektedir.
Ancak o zaman ülkemiz; hepimizin beklediği, özlediği bir ülke haline gelir…
Ancak o zaman medeni oluruz…