İnsan olma savaşı veren insan

Yine insanlığı sorguladığımız dönemlerdeyiz. Bitmek bilmeyen bir savaş içinde insanoğlu… Kendisiyle, yaşamla ve başkalarıyla savaş içinde. Ve her zaman kendine mantıklı bir sebep bulabiliyor. Oysa aslolan, insanın kendi nefsini tanıması ve kendisi sandığı her şeyi öldürmesiyken, diğer bir insanı öldürmesine nasıl mantıksal bir mazeret bulunabilir?

insan insanlık kurşun

Ülke yine karıştı, bir dolu senaryo, oyun, tuzak, hain terörist saldırılar tüm Türk toplumunun sinirlerini harap etmiş durumda. Tüm Türk toplumu diyorum çünkü Türk vatandaşı olan her insanımızı, Türk ve diğer kimliklerimiz ile yanıltan bir algı politikasının ülkemiz coğrafyasına zaman içinde kurnazca yerleştirildiğini düşünüyorum.

Biz BİR’iz, ‘Birliğiz’ mesajları da sözde kalıyor bu durumda. Bir isek niyedir birbirimizi yok etmeye, kendimizi var etmeye çalışmak ve bu uğurda her gün inanılmaz kirli bir savaş vermek?

Türk insanının gerçekten bilinçlenmeye acilen ihtiyacı var. Her zaman var olan, bilinçli olarak üzerimizde oynanan oyunu görmeye, oyunu tersine çevirmeye ivedi gereksinim var. Politikacı değilim, sadece düşünen, okuyan, her okuduğuna inanmayan, araştıran, yaşanan olayları her yönüyle derinliğine sorgulayan, senaryoyu bir üst basamaktan görmeye çalışan biriyim. Ve insanın da yapabildiğince biraz da olsa bunu yapabilmesini diliyorum. Belki biraz birlikte düşünmek, yaşanan olayları her yönüyle irdelemek, yüksek bilinç perspektifinden bakabilmek, yaşanan olaylarda uyanık kalmamıza vesile olabilir…


İnsan niçin savaşır?

Ne uğruna bu savaş? Daha iyi, daha bilinçli olmak uğruna mı?

Yoksa dünyamızı daha yaşanabilir bir yer yapmak uğraşı için mi veriyor insan savaşını?

Ya da tüketim çılgınlığımızın had safhaya çıktığı son yıllarda açlıktan ölen insanlar, çocuklar için mi veriliyor savaşlar?

Ha belki de dünya kaynaklarını nasıl koruruz ve dünyamızın kaynaklarını korumaya yönelik çalışmalar içinde tüm ülkelerin elbirliği ettiği bir savaş mı veriyoruz?

Veya dünyada insan bilincini yükseltmek için ruhsal çalışmalar uğruna mı veriliyor savaşlar?

Tüm bunlar için olsaydı harika olurdu elbet…


insan insanlık intihar

Ne yazık ki dünyadaki tüm savaşlar güç uğruna yapılıyor. Daha güçlü olmak, hükmetmek, sahip olmak uğruna… Sahte bir güç illüzyonuna kapılmış bilinçsiz kitleler, kamplaşarak birbirilerini acımasızca katlediyorlar ve kendilerince haklı sebeplere sıkı sıkıya tutunup kendi bataklıkları içinde debelenmeye ve dibe sürüklenmeye devam ediyorlar.

İnsan, uykudan uyanmamakta el birliği etmişcesine uyumaya devam ettikçe rüya içinde rüyalar görmeye devam ediyor.

Tarih sürekli tekrar ediyor. İnsanlık yaşanmışlıklardan dersler alamıyor, sinema koltuklarına oturan  insanlık, izleyici; perdede oynanan oyunlar sürekli değişiyor ancak tema aynı; mutlak güç üzerine…

Bugün ülkemizde oynanan kirli oyunlar üzerinde düşünmekten insanlarımız mutsuz. Yaşanan her türlü dram içler acısı, bir insanın kaldırabileceği cinsten acılar değil. Ancak insan her şeye dayanabiliyor. Sanki vicdan kanallarımız çalışmıyor.

Acaba vicdanlarımız çalıştırmamaktan paslandı mı diye düşünüyorum… Ölen, öldürülen masum yüzlerce insan, acaba bu yaşamdaki rollerini yaparak insanlığa alması ve uyanması için gerekli dürtmeyi, sıçramayı yaşatabilecek mi?

Kim, hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun, hiçbir insan ölüm ve öldürme üzerine haklı mazeretler üretmesin! Üretiyorsa ben ona “insan” diyemiyorum. Zavallı, kişiliksiz kalpsizler olarak görüyorum. Acımıyorum, çünkü insanın sahip olduğu seçim hakkını, aklını, vicdanını kullanamayan hilkat garibanları her biri. Kendilerini tüm canlılardan ayıran düşünme yetisini kullanabilirler elbette, değil mi?

İnsan, bütünü kucaklamanın eşsiz sevinciyle, ayrılıklarının zenginleştirici güzelliğiyle mutluluk içinde yaşayabilir.

Bu türden ilkeler etrafında birleşip çalışmalı artık. İnsana yakışan budur. İnsan olma erdemine sahip kişilerin yaşamda ışımasıyla bu bilinç, ‘bir’den başlayıp tüme yayılabilir. ‘Birlik’, ‘söz’den ‘edime’ geçmediği sürece, insan yaratım oyununda sınıfta kalmaya devam eder. İnsanın güzelliğini, ruhunun ışıltısını yaşama yaymak için neyi bekliyoruz? “Bir kişi olarak ben ne yapabilirim, nasıl bir etkiye sahip olabilirim ki ?” demeden çalışacağız. Birlik bilinci, ancak birler birleştiğinde yaşanır! Yaşam o zaman anlamlı…

Sağduyuya dikkat!

Benim ülkemin askeri, benim ülkemin çocuklarını vurmasın! Benim ülkemin insanı, benim askerimin, polisimin yaşam hakkını elinden almasın! Türk ulusu, ülkesi üzerinden oynanan oyunlara gelmesin, ancak sağduyulu kitleler olarak bu duruma ‘Dur!’ diyebiliriz. Teknoloji ve uzay çağında bilimsel araştırmalar bekliyorum ben ülkemin insanından. Dünya afetleri için kullansın istiyorum gücünü. Verdiğim vergiler işte o zaman helal olsun ülkeme. O zaman ben gece olduğunda başımı huzurla, gülümseyerek koyabileceğim yastığıma. Bugün de bebekler, çocuklar öldürüldü ülkemde, bugün de insanım, askerim, polisim öldü, acaba yarın ne olacak demeden mutlulukla, huzurla dalacağım uykuma…


Tüm dünya ülkelerinin insanları ‘insanlık seferberliği’ yapmalı acilen. Savaşı ve barışı konuşmadığımız, insan olmanın asaletini yaşadığımız, bilinçle aydınlandığımız günler yaşamalı dünya. Şimdilerde çok uzak ya da ütopik görünse de bir gün gerçek olması muhtemel. Ülkeler ve insanlar hep farklı olacaktır, hepsi aynı dünyanın içinde ayrı güzel yaşamlar yaşarken, kardeşçe bir yaşamı yaşamanın faziletine erebilirler öyle, değil mi? Ve de öyle olsun diliyorum.

Barışa Elveda Savaşa Merhaba


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.