İş Hayatında Roller ve Analizleri

Çalışma hayatı denen bir kavram var her birimizin hayatında. Ve bu saatlerde karşılaştığımız olaylar, insanlar, alışkanlık edindiğimiz davranış biçimi vs. derken hassas bir denge oluşuyor, neler görüp neler yaşıyoruz, kimler kimlerle çalışıyoruz.

iş hayatı roller çalışma arkadaşları iş dünyası analiz iş ortamı

Son zamanlarda kendimi fark ettiğim kadar etrafımdaki insanların davranışlarını ve sebeplerini de kendi çapımda fark edip gözlemlemeye başladım.

Ve bu gözlemler sayesinde kendime karşı aldığım önlemler… İlerleme kaydettiğim davranış biçimleri kadar, etrafımdaki insanlara karşıda önlemler alma yoluna gitmem, insanların iç dünyalarını yani tavır ve davranışların sebep sonuç ilişkisini araştırmaya sürükledi beni.


Her an bir şeyler öğrenmenin ve her gün iyi ve güzele değişmenin yaşı yok…

Eminim tanıdık bir şeyler bulacaksınız siz de…

Evden, ev halkından çok, çalışma saat ve şartları gereği daha çok iş arkadaşları ile bir arada olmak konuyu bu tarafa doğru incelememe sebep oldu.

Çalışma hayatı denen bir kavram var her birimizin hayatında. Ve bu saatlerde karşılaştığımız olaylar, insanlar, alışkanlık edindiğimiz davranış biçimi vs. derken hassas bir denge oluşuyor, neler görüp neler yaşıyoruz, kimler kimlerle çalışıyoruz?

Ve bu dengeyi koruyamaz ve bir de ipin ucunu kaçırırsak vay halimize…

Ve bu vay halimizle, eyvah eyvah kalitesiz olan her türlü ilişki, önlem alınmadığı sürece bir sonraki adımda daha da çıkılmaz bir hal alacaktır.

Öyle ki; istinasız her durumda ne diyeceğimizi bilemediğimiz, nasıl konuşsak hata olan, yanımızdan ayrıldıklarında kendimizle kavga eder durumlara geçiş yaptığımız, kendimizi kullanılmış hissettiğimiz, içimize doğru olmayanla yüzleştiğimiz, tahammül sınırımızın zorlandığı, günden güne dengesizleşen ruh hali, hatta kendimiz olmakla sisteme uymak arasında sürünen, anlaşmak uğruna kendimize yabancılaştığımız, işi bilip ama işçilikten anlamadığımız için perişan helak olduğumuz her gün bir sonraki güne dolaşmış olarak ayaklarımızın bağı olmaya aday.

Yani anlayacağınız tüm hataları biz yapmış değiliz, kalitesiz olan iletişimin tüm çabalara rağmen düzelmiyor olması tek bizim suçumuz değil, aynı dilden konuşamıyor olmak eksiklik değil sadece farklılık vs… Kendimize vurmaktan hemen vazgeçip makale karakterlerine bir göz gezdirelim derim.

Konun uzmanı olan insanların oldukça tanıdık gelen tespitleri ile kıyaslama ve önerilerini paylaşarak pek çoğumuzun mustarip olduğu konuyu ‘tıpkısının aynısı’ yorumları ile sonlandıracağınızdan eminim.

Okuduğum araştırmalardan en güzel ve gerçek olan 14 karakter örneğini tercih ettim, üstelik anahtar yollarda sunuyor olması çözüme katkısından dolayı teşekkürü hak ediyor.

Teşekkürümüzü de ilettikten sonra başlıklar halinde tek tek incelmeye başlayalım!

Lokomotifler: Bu tür insanlar mutsuzluklarını başkalarından çıkarmaya çalışırlar. Genelde sinirli ve düşmanca davranırlar. Otoriter, acımasız ve diktatörce bir ruh hali içindedirler. En sevdikleri cümle “ya benim dediğim gibi olur, ya da hiç olmaz”dır.

Çözüm: Kabullenmeyin. Amirinize bu tür davranışların işinizi olumsuz etkilediğini ve sizinle nasıl iletişim kurulmasını istediğinizi anlatın. Lokomotiflere karşı ısrarcı davranın.

Mükemmeliyetçiler: Eğer bir şey mükemmel değilse, olumsuz davranışlar gösterirler. Onların standartları gerçekçi değildir, başkalarının övdüğü bir iş, onlara göre kabul edilebilir dahi olmayabilir. Bazı yöneticileri bu tür davranışlar içinde görmeniz mümkündür. Onları sık sık “daha iyi olabilirdi” derken bulabilirsiniz.

Çözüm: Bu tür insanların söylediklerini fazla ciddiye almayın. Onlar aslında kendi yetersizliklerine hayıflanırlar, sizinkine değil. Onlarla beraber çalışmayı deneyin ki hem kendilerine hem başkalarına daha gerçekçi hedefler belirleyebilsinler.

Sinsi Direnişçiler: İş yerindeki en ufak bir değişiklik bu insanların canını sıkar. Mevcut düzene bayılırlar, asla değişmesini istemezler. Ancak bir değişiklik karşısında seslerini de çıkarmazlar. Üstleriyle ve iş arkadaşları ile doğrudan çatışmaya girmez. Sessizce kavga ederler. Zeki bir kişi olduğu için karşısındakini yaralayacak imalı veya kinayeli sözleri kolayca bulabilir.

Çözüm: En iyi strateji, bu tipi çok iyi gözlemleyip değişimin içine dahil etmektir.

Benim İşim Değil’ciler: İşlerin yoğunluğu yetmiyormuş gibi bir de bu tip insanları ikna etmek ve akışı sağlamak için ayrıca çaba sarf edersiniz. Bu tipler olumsuzluklarını, bir iş ne kadar kolay olursa olsun eğer işin tanımına dahil olmadığına inanıyorsa kesinlikle yapmayarak gösterirler.

Çözüm: Aslında tek istedikleri kendilerini geliştirmek ve daha iyi yerlere gelmektir. Ancak kariyerlerinin açık olmadığını düşünerek mümkün olduğunca az iş yapmaya çalışırlar. Olaylara sürekli dahil etmek çözümdür.

Ayaklı gazeteler: İş yerindeki en tehlikeli tiptir. Eğer bir de yönetici vasfında ise tam bir kaos ortamı yaratırlar ve bu kaostan keyifle beslenirler. Kontrolü kaybettiklerini düşündükleri anda laf taşıyarak insanları birbirine düşürürler. Çalışanlar arasındaki ilişkilerde yarattığı kısa devreler iletişimde kıvılcımlar ortaya çıkarır. “Parça tesirli” olanların işyerindeki huzurunu bozmaları için üç ay yeterli olur eğer sağlam bir sinir sisteminiz yoksa.


Çözüm: En iyi çözüm kendi içinizde olabildiğince şeffaf olmak ve gerçekleri hiçbir zaman saklamamak. Böylelikle kimse ayaklı gazetelere rağbet etmeyecektir.

Karamsarlar: Bu tip insanların yorum ve ruh halleri bir virüs gibi kısa sürede tüm işyerine bulaşır. Dünyanın tepelerine yıkılmasını beklerler, eğer yıkılmazsa yıkmak için ellerinden geleni yaparlar. Her şeyden rahatsızdırlar, ne yaparsanız yapın onların bakış açısını değiştiremezsiniz.

Çözüm: Büyük ihtimalle onun davranışını değiştirmek kolay olmayacaktır ama başlangıç olarak mevcut negatif alışkanlıklarının yerine birkaç iyi alışkanlık edinmesine yardımcı olabilirsiniz. Baktınız olmuyor ruh sağlığınız açısından uzak durun.

Mızmızlar: Bu tipler çocuk gibi davranırlar. Gününü ondan, bundan ve her şeyden şikâyetle geçirir. Sızlanmasının esas nedeni bazen işindeki yetersizliği, bazen de kararsızlığıdır. İşler onun istediği şekilde yürümüyorsa, kaşlarını çatar, geri çekilir, tribe başlar.

Çözüm: Bu tipler destek görebileceği bir çevreye ihtiyaç duyarlar. Birileri sürekli ona ne kadar iyi iş yaptığını söylemelidir.

Ciddiyetsizler: Bu tipler işi hiçbir zaman ciddiye almadıkları gibi takım arkadaşlarının işini daha da zorlaştırırlar. İşi yapmamak için mazeret bulmakta üstlerine yoktur ve onların bu kaytarmacı halleri nedeniyle işler hep bir başkasına yük olarak kalır. Ama özel işlerine ayıracak zamanı kolaylıkla yaratabilirler.

Çözüm: Ciddiyetsizler için açık hedefler, standartlar ve iş için süre verilmeli ve kendisine iletilmelidir.

Eleştiriciler: Yaratıcı bir yaklaşımınız mı var? İşleri farklı şekillerde yapıyor ya da yeni öneriler mi getiriyorsunuz? Eleştiriciler mutlaka yerecek bir şey bulur. Onların misyonu, söylenen her şeye muhalif olmaktır. Ne olursa olsun, kendi söylediklerinin doğru olduğuna inanırlar.Kendi çelişkilerine ve kendi yaptıklarına bakmayı düşünemezler. Nereye giderlerse gitsinler kendilerine problem edecek bir şey bulurlar. Size hiçbir zaman pozitif geribildirim vermezler ancak hatanızı gördüklerine hemen atlarlar. Genelde şu cümleyle tanınırlar: “Çok kötü bir fikir.”

Çözüm: Negatif yorum yapmaya bayılırlar ama konuyla ilgili kesin bir fikirleri de yoktur. Onlardan örnek vermelerini, kanıt göstermelerini isteyin ya da konuya muhalif olmalarının nedenini sorun. Israrcı olmalı, vazgeçmemelisiniz. Ona fikirlerinin önemli olduğunu ve endişesini anladığınızı mümkün olduğunca kibar bir şekilde söyleyin. Sonunda, sorduğunuz sorular yüzünden sizi eleştirmenin zor olduğunu görecek ve peşinizi bırakacaktır.

Fedakarlar: Bunlar bir ofisin kanayan yarasıdır. Erken gelirler, geç giderler. İstenilen her işi yaparlar ve her defasında hak ettiği değeri görmedikleri için sürekli yakınırken bulursunuz onları. Fedakarların görüntüsünden etraftaki arkadaşlarına yayılan bir mesaj vardır’ ne yaparsan yap değer görmüyorsun işte’ mesajıdır. Mutsuz özel hayatları vardır ve çok çalışarak bundan sıyrılacaklarını zannederler.

Çözüm: Desteğe ve bir nebze takdire ihtiyacı olan bir çalışma arkadaşınız ve bunu ondan esirgemeyin. Hatta düzenli olarak yaptığı işleri öven mailler göndermeli, patronu da cc’ye eklemelisiniz.

Kendini SuçlayanlarGenellikle kendilerine kızarlar. Hatayı her zaman kendi iş performanslarında, görünüşlerinde, kariyerlerinin seyrinde, sosyo-ekonomik statülerinde, eğitimlerinde vs görürler. Ve onların bu safoz davranışları her seferinde sizi çileden çıkartabilir. Kağıt üstünde aslında çok başarılılardır ancak onlar böyle görmezler.

Çözüm: Bu kişilerin kendilerine güvenlerini yeniden kazanmaları için herhangi bir strateji bulmalısınız. Egolarını harekete geçirecek bir nedene ihtiyaçları vardır. Aslında iyi iş yaptıklarını gösteren kanıtlar bulmalı, gerektiğinde ona göstermelisiniz ki şirket içindeki her türlü ihale onların üzerinde kalıp hatanın asıl kaynağı akmaya devam etmesin.

Günah Keçisi Arayanlar: Hiçbir zaman sorumluluk alamadıkları ya da kendi hataları için suçlama kabul edemediklerinden külfeti hep başkalarına yüklerler. Başkalarının başının belaya girdiğini gördüklerinde rahatlamış oldukları gözden kaçmaz.

Çözüm: Bu tiplere hatalarını ve yanlış hesaplamalarını bariz örneklerle açıkladığınızda bu davranışlarından vazgeçeceklerdir. Muğlak konuşmayın, kesin bir şekilde kendinizi anlattığınızda günah keçisi arayamayacaklar, suçu kabulleneceklerdir.

Kırılganlar: Ne çok yorar etrafındakileri, her kelime her bakış her hareket kırılmaları için yeterli olabilir.

Çözüm: Bu insanlara önemli bir şey söylemeniz gerektiğinde kısa ve direkt hedefe yönelik olmamasına dikkat etin. Yavaşça konuya girin, kişiselleştirmeyin, ayrılmadan önce sizi tam olarak anladığından emin olun.

Detaycılar: İş yerinde detaycılara çok rastlarız. Mükemmel bir iş başarmışsınızdır, herkes memnun kalmıştır ama o ne yapar eder bir hata mutlaka bulur. Bir beyin fırtınası mı yapıyorsunuz, her fikrin altında mantık arar. Detaylara odaklanmaktan hoşlanır, eğer çok sık ve gereksiz yaparsa, fazla seçici ve negatif olarak adlandırılır.

Çözüm: Verin tüm projeyi ya da görevi eline ve değerlendirmesini isteyin. Tek yapması gereken detaylardan uzaklaşıp, fotoğrafın tümüne bakabilmeyi öğrenmektir.

‘Ayaklı Gazete’ Eleştirici’ Günah Keçisi Arayan’ ‘Detaycı’ tanımdaki kişilerin ortak özelliği insanlara işleri düştüklerinde tatlı dille yanınıza sokulup işlerini halledip, işleri bittiğinde selama bile değer vermeyen tabir yerinde ise gel-git özellikli kişilerdir ve iş yeri ortamındaki dengeyi en çok bozan gruplarıdırlar.


Bu önlemler sonrası değiştiğinizi söyleyenler olacaktır. Aldırmayın! Değiştiğiniz yorumu yanlış, dengenizi bulduğunuz doğrudur.


 

Nihal Çalışkan
1980 Nisan doğumlu. Kendini ve hayatı keşif sürecinde, hayatına giren her bir ruhta kendini buluyor. Dünün dünde kaldığını hatırlatıyor bazen kendine, bugünü, anı yaşamanın keyfini sürmek en büyük derdi. Bilinmeyen on yüz bin ihtimalli yarına umutla ve keyifle ve neşeyle ve merakla gözlerini dikmiş durumda. Bilinmeyeni öğrenmek, görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak çabasında. Farkındalıklarını artırıyor ve şifa ve şefkat ile bazen hırçın, bazen deli dolu, bazen sakin, bazen çocuk gibi bazen çok keyifli ve bazen de uzun uzun susarak sadece sevmeyi bilen kalbi ile yaşıyor…