Minik bir balık vurdu bugün Ege kıyılarına… Öylece yatıyordu. Cansız… Yorgun…Küçük… Göç ediyordu başka sulara. Ne umutlarla attı kendini denize kim bilir…
Nasıl bir ülkeye gidecekti, küçük arkadaşları olacak mıydı? İnsanlar gideceği ülkede nasıl konuşurdu acaba? Onlarla iletişim kurabilecek miydi? Yemekleri nasıldı gideceği ülkenin mesela? Yeşili çok muydu? Ya mavisi?
Ama umut ediyordu ki ölüm yoktu gideceği ülkede. Silah sesleri, gürültülü korkunç patlamalar da yoktu.
Küçük balık yüzerken o engin sularda,
Umut dolu mavi yolculuğu yine ona ölüm getirdi. Can çekişti belki, ya da belki de huzurluydu, belki çok korktu büyük balıklar onu yiyecek diye…
Ve o kötü kalpli avcıların sesleri yankılandı kulağında Fıtrat!.. Kader!.. Toprak!.. Para!.. Güç!..
Ve bıraktı kendini sulara, bıraktı mücadeleyi, hayalleri, oyunları…
Anladı ki dünya bir okyanus ve bu okyanusta küçük balıklara yer yok…
O okyanusun dibi bataklıktı, o okyanus kirli, zehirli ve tehlikeliydi…
Ve yorgun cansız bedeniyle sürüklendi kıyıya…
Her şey normaldi. İnsanlar işe gidiyor, yemek yiyor, eğleniyor, açılışlar, düğünler, dernekler derken her şey normal akışında gidiyordu. Dünya hala dönmeye devam ediyor. Ve o balık orada öylece yatıyor.
Ses yok, gürültü yok…
Her şey normal!..
Mısır’daki göçmen faciası: ‘yüzlerce kişi ölmüş olabilir’
.