Nelson Mandela ve Ragbi… Büyük bir önder ve popüler bir spor… Gökkuşağı Ulusu, nasıl doğdu? Sporun barış ve kardeşlik adına neler başarabileceğini anlatan, 1995 yılına ait destansı bir öykü…
Ragbi ve Bir Ulusun Doğuşu: Tek Takım, Tek Ülke
Ragbi; dünyanın dört bir yanına yayılmış, 150 yılı aşkın bir süredir oynanan köklü bir spor dalıdır. Tutkunları tarafından ‘centilmenlerin oynadığı holigan bir oyun’ olarak değerlendirilir. 18 Eylül 2015 – 31 Ekim 2015 tarihleri arasında İngiltere’de yapılacak olan Ragbi Birliği Dünya Kupası sporseverler tarafından merakla beklenirken, ragbiye ait unutulmaz hatıralar, maçlar ve şampiyonlar sürekli gündemi meşgul ediyor. 1995 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen Ragbi Birliği Dünya Kupası, spor tarihinin en unutulmaz şampiyonalarından birisi olarak bilinir. Yirmi yıl geçmesine karşın hala akıllarda kalmasının nedeni, Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın ragbi dünya kupası aracılığıyla başardıklarıdır. Siyahi lider, ülkesindeki ragbi sevgisini siyah ve beyazlardan oluşan iki parçalı halkını kenetlendirmek için kullanmış, tüm dünyaya barış ve uzlaşma üzerine çarpıcı bir ders vermiştir. Şimdi yirmi yıl öncesine gidelim ve spor tarihinin bu şanlı öyküsünü beraberce analım.
Madiba yaşamını insan haklarına adamış, büyük bir etkincidir.
Nelson Mandela; 1918 yılında, Tembu kabilesi şefinin oğlu olarak dünyaya geldi. Kabile adı, Madiba’dır. O yıllarda Güney Afrika Cumhuriyeti beyazlar tarafından yönetiliyordu. Sayısal açıdan büyük çoğunluğu oluşturan siyahlar, siyasal ve sosyal haklardan yoksun bırakılmışlardı, anavatanlarında ikinci sınıf insan muamelesine boyun eğmeye zorlanıyorlardı. Genç Mandela, siyahlar adına özgürlük mücadelesi veren ANC’ye katılarak örgütün gençlik kollarını kurdu. Beyaz İktidar, 1948 yılında ‘apartheid’ adı verilen ırka dayalı ayrımcılık sistemini yürürlüğe koyduğunda, siyahlar için çok uzun sürecek acı, kan ve gözyaşı dolu bir savaşım başladı. Mandela, savaşımın önderlerinden birisi olarak parlayınca, 1962 yılında ömürboyu hapse mahkum edildi. 28 yıla yakın bir süre tutuklu kalmasına rağmen yılmadı, insan hakları savaşımına hapishaneden önderlik etmeyi sürdürdü.
1990 yılında, dünya kamuoyunun ve siyahların büyük baskısı sonucunda özgürlüğüne kavuştuktan sonra insan hakları savaşımına devam eden Mandela, 1994 yılında, siyah ve beyaz tüm halkın katılımıyla gerçekleşen seçimlerde devlet başkanı seçilerek ülkesinin başına geçti. Siyahlar eşitlik ve özgürlüklerine kavulmuş olsalar da ekonomi, polis, ordu ve zenginlikler beyazların elindeydi. Apartheid nedeniyle yıllarca yalnızlığa mahkum edilen Güney Afrika Cumhuriyeti barınma, işsizlik, açlık gibi sorunlarla başbaşa kalmıştı. Yaşam ölçünü siyahlara kıyasla çok daha iyi olan beyazlar ise, ülkelerinden kovulacakları ve canlarını kaybedecekleri endişesiyle kaygılı günler yaşıyorlardı. Nelson Mandela, gökkuşağı ulusu olarak adlandırdığı çok renkli halkı için umut dolu bir gelecek kurabilmek için, öncelikle birbirinden kopuk durumda olan, siyah ve beyaz parçaları birleştirmek zorunda olduğunu gördü. ‘Gökkuşağı ulusu’ sözde kalmamalıydı. Aradığı fırsatı, ragbi birliği sundu.
Keseli Ceylanlar (Springboks) ülkenin kaderini değiştirdi.
Nelson Mandela, ragbiye meraklı değildi ama sporun toplumlar üzerindeki birleştirici etkisini gören, dahiyane bir öngörüye sahipti. Güney Afrika Cumhuriyeti, 1995 Ragbi Birliği Dünya Kupası’na evsahipliği yapacaktı. Ragbi; beyazlar için büyük bir tutkuydu ama siyahlar tarafından hiç sevilmezdi. ‘Keseli Ceylanlar’ lakabıyla anılan Güney Afrika Ragbi Milli Takımı beyazlar tarafından çok değerli bir hazine olarak görülürken, siyahların gözünde ırkçılık ve ayrımcılığın simgesiydi. Siyahlar, ragbi milli maçlarında Keseli Ceylanlar’ın rakibini destekler, rakip takım kazanırsa sevinç gösterilerinde bulunurlardı. Bu nedenle, beyazlar ragbi milli takımını kendilerine ait hissederlerdi.
Mandela, tüm dengeleri yeniden inşa etmeye karar verdi. Çalışmalarına, milli takım kaptanı François Pienaar’ı devlet başkanlığı konutunda çaya davet edip dostluğunu kazanarak başladı. Ulusal Sporlar Konseyi’nin ragbi milli takımını yeni bir renk ve simge ile yeniden kurma çalışmalarına karşı çıkarak, milli takımın beyazların elinden alınmasını engellediği gibi, siyahları yeşil-sarı-beyaz formalı Keseli Ceylanlar’ı kucaklamaya çağırdı. Milli takım antrenörü Kitch Christie, takımın eski kaptanı Morne Du Plessis ve Ragbi Federasyonu Başkanı Edward Griffiths’e halkın ortak paydalarını arttıran çalışmalar yaptırdı. Takımın tek siyah oyuncusu Chester Williams şampiyonanın yüzü oldu, milli takım oyuncuları siyahların yaşadıkları mahallelere giderek siyah çocuklara ragbi oynamayı öğrettiler, Edward Griffiths’in geliştirdiği ‘tek takım, tek ülke’ sloganı ile birlik çağrısı yapıldı; ragbi milli takımı beyazların konuştuğu afrikaner dilindeki ‘Die Stem’ adlı eski milli marş yerine, ülkenin yerel dilinde yazılan ‘Nkosi Sikelel’ iAfrika’ (Tanrı Afrika’yı korusun) adlı yeni milli marş eşliğinde sahaya çıkmaya başladı.
Ellis Park Stadyumu tarihi bir maça sahne oldu
Dünya Kupası’nın başladığı gün, tüm Güney Afrikalılar heyecan içindeydiler. Takımın bir yıl önceki performansı hiç iç açıcı değildi. Analistler evsahibi Güney Afrika’nın çeyrek finalden yükseğe çıkmasının mümkün olmadığını söylüyorlardı. Keseli Ceylanlar şampiyonaya çok hızlı girdiler; Avustralya’yı 27-18, Romanya’yı 21-8, Kanada’yı 20-0 yenerek çeyrek finale çıktılar. Çeyrek finalde Batı Samoa’yı 42-14’lük skor ile geçtikten sonra, yarı finalde Fransa’yı 19-15 yenerek finale çıkmayı başardılar. 24 Haziran 1995 tarihinde, Ellis Park Stadyumu’nda Yeni Zelanda ile Güney Afrika Cumhuriyeti arasında oynanan maç, spor tarihinin en ünlü finallerinden birisi olarak hatırlanır. Karşılaşma, tüm dünyada bir milyar sporsever tarafından izlendi. Güney Afrika Cumhuriyeti, Yeni Zelanda’yı 15-12 yenerek dünya şampiyonluğunu kazandı. Takım kaptanı François Pienaar şampiyonluk kupasını Nelson Mandela’nın elinden aldığı anı “O anda içimden kendisine sarılmak geldi. Harika bir gülümsemeyle beraber ‘Güney Afrika adına yaptıklarınız için çok teşekkür ederim’ dedi. Bunu söylediğine hala inanamıyorum. Mandela’nın yaptıkları daima dahiceydi.” şeklinde anlatıyor. Şampiyonluk kupası havaya kalktığında gökkuşağı ulusu sevinç çığlıkları göklere yükseldi, sokaklarda günlerce kutlamalar yapıldı. Güney Afrikalılar dünya şampiyonu olmanın gururunu beraberce yaşadılar. Nelson Mandela, bu coşkunun sağladığı bütünleşme sayesinde çok renkli bir ulus oluşturmayı başardı. Sonraki yıllarda gökkuşağı ulusu, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilerlemesini sağlayan birçok çalışma gerçekleştirdi; ülkenin kalkınması sağlandı.
Spor, sosyal sorunların çözümü için önemli bir araçtır.
Bu efsanevi öykü, sporun doğru şekilde kullanıldığı takdirde ne kadar büyük kazanımlar sağlayacağı konusunda Türkiye için iyi bir kıyas noktasıdır. Ne yazık ki ülkemizdeki spor algısı uygar dünyanın spor algısından çok gerilerdedir. Spor, küfür ve kavga aracılığıyla insanların rahatlamasını sağlayan basit bir araç olarak görülmektedir. Halbuki, futbol ve basketbol gibi kitle sporlarının insanlar üzerindeki derin etkisi, doğru dokunuşlar sayesinde birleştirici ve uzlaştırıcı sonuçlar sağlayabilir. Ülkemizin yöneticileri sporu sosyal boyutuyla yeniden ele almalı ve ülke genelinde fark yaratacak uygulamalar gelişirmelidir. Spor, barış ve sevgi dolu değerlere ulaşılmasını sağlayan görkemli bir köprüdür; sosyal barışı egemen kılan başlıca ortak paydalardan birisidir.