Estetiğin günlük yaşamın içine yoğrulmuş hali. Sokaklarında dolaşmak bile insana büyük bir haz veriyor. Eyfel Kulesi, Louvre Müzesi, Notre Dame Katedrali, Şanzelize, Zafer Takı ve Seine Nehri kıyısında yürüyüş Paris’i unutulmaz hale getirir.
Paris, Fransa’nın hem başkenti, hem de en popüler şehridir. Fransa’nın kuzeyindedir; Île-de-France bölgesinin merkezidir ve Seine Nehri üzerinde yer alır. Birçok kişi için “romantik kent”, “ışık kenti” adıyla anılır. Sanat, kültür, moda, siyaset, ekonomi alanında dünyanın sözü geçen merkezleri arasındadır. Buradaki birçok sanat müzesi dünya çapında ün kazanmış durumda. Louvre Müzesi ve Musée d’Orsey gidilip de görülmeden dönülmemesi gereken müzelerin başındadır.
Paris’in mimarı Georges Haussmann
Bugün Paris kenti III. Napoleon’un öngörüsü ve Georges Haussmann’ın kent planlamasının eseridir. III. Napoleon’un tahta çıktığı yıllarda (1852-1868) en büyük hayali, Paris’i imparatorluğunun ve dünyanın bir numaralı merkezi haline getirmekmiş. Bu yüzden İmparator, 1858 yılında, kendini Bordeaux valisi olarak kanıtlamış Georges Haussmann’ı Paris’in belediye başkanlığına atamış. Haussmann binlerce binayı (hatta kendi doğduğu evi bile) yıktırmış; bu binaların olduğu yerlere geniş bulvarlar açmış; tiyatrolar, parklar, bahçeler, kiliseler, su ve kanalizasyon şebekeleri inşa etmiş.
Dile kolay o tarihten bugüne bu düzeni getirebilmek, ancak göçlerle nüfusun artması banliyölerdeki hayatı çıkmaza sokmuş. Bugün şehir de göçmenlerden nasibini almış durumda ve bu sorunu çözmeleri gerçekten çok zor.
Kuşkusuz Paris’te yol bulmak gayet kolay. Kent yirmi bölgeye ayrılmış; eğer gideceğiniz bölgenin numarasını biliyorsanız adresinizi hemen bulabilirsiniz.
Paris’ten ikonik manzaralar
“Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” şarkısında olduğu gibi, şehri esasında popüler kültür olarak iyi biliriz. Sanırım burada tahmin edilemeyecek olan Eyfel Kulesi’ni kentin birçok yerinden görüp (kuşkusuz) tanımamız ama yanına gelince 324.8 metre boyu karşısında tırsmamız ya da Louvre Müzesi‘ne gidip aman Mona Lisa tablosunu gördüm, pek de küçükmüş deyip müzenin çıkışını bulana kadar her bir objeyi görmenizle nasıl bir kültür, sanat ortamına düştüğünüzü fark etmeniz olacaktır.
Evet, demirden yapılmış Eyfel Kulesi müthiş ışıklandırması ve o aşina olunan güzelliğiyle kentin en önemli ikonlarından. İsteyenler Eyfel Kulesi’ne çıkabilirler. Buradan sadece Paris manzarası seyredebileceğiniz gibi birinci ve ikinci katlardaki restoranlarda da yemek yiyebilirsiniz.
Meşhur Şanzelize Caddesi (Avenue des Champs-Élysées), Concorde Meydanı’ndan Zafer Takı‘na (Arc de Triomphe) kadar devam eder. Bulvar üzerinde lüks butikler, Lido Kabaresi, sinemalar, tiyatrolar, restoranlar, kafeler, sokak sanatçıları vardır. Parisliler bu ünlü caddede, II. Dünya Savaşı’nda Almanlardan kurtulmalarının şerefine kutlamalar yapmışlardır. Günümüzde de birçok gösteri ve yürüyüş bu caddede yapılmaktadır.
Notre Dame Katedrali, Paris’te ilk uğranılacak yerlerden biridir. Paris’teki ve dünyadaki tüm tarihi merkezlerde olduğu gibi burada da içeri girmek için uzun bir kuyruk var, ama yılmayıp bekleyin, kesinlikle değdiğini göreceksiniz. Bildiğiniz gibi bu katedral, Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu’yla özdeşleşmiştir. İşin ilginç yanıysa 19. yüzyıl başında katedralin bakımsızlıktan dolayı yıkılmasını engelleyen Hugo’nun katedralin de yer aldığı bu romanı yazması olmuştur. Hiç kuşkusuz edebiyatın gücü budur işte!
Sacré-Cœur Bazilikası, Paris’in en güzel manzarasını seyredeceğiniz, sanatçı atölyeleriyle dolu Montmartre’dadır. Bu bazilika, Notre Dame’dan sonra en fazla ziyaret edilen ikinci kilisedir.
Zafer Takı, Napolyon Bonapart’ın Austerlitz Savaşı sırasında askerlerine, “Evlerinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz,” demesiyle 1806’da inşasına başlanmış. 1840 yılında da Napolyon’un cenazesi buranın altından geçirilmiş. Zafer Takı on iki caddenin birleşim noktasıdır. Terasına çıkabilirsiniz. Ayrıca buranın alt tarafında Meçhul Asker Anıtı bulunmaktadır. Bu anıt, I. Dünya Savaşı’nda hayatlarını kaybetmiş Fransız askerleri anısına yapılmıştır. Buradaki “sönmeyen ateş” her gün 18:30’da canlandırılır.
Paris’in birçok noktasında parklar var; Tuileries Bahçesi ve Lüksemburg Bahçesi’yse sahip oldukları çok büyük alanla kentin oksijen depolarıdır.
Paris’in en meşhur üniversiteleri, Paris Üniversitesi, Sorbonne Üniversitesi ve Jean Paul Sartre’la Simone de Beauvoir’ın okuduğu École Normale Supérieure’dür.
Kent dışında bulunan ihtişamlı Versay Sarayı (Le Château de Versailles) gerçekten görülmeye değer. Fransız kraliyet ailesinin halktan kopuk yaşayışının nedenini Versay Sarayı’na girdiğiniz anda anlayacaksınız.
Ve Paris’in doğu çıkışında da Disneyland var. Burası küçükler için bir cennet, büyükler içinse çocukluğa tekrar dönüş anlamına geliyor.
Paris’te alışveriş
Paris moda konusunda dünyanın söz sahibi kentlerinden biri. Paris Moda Haftası, meşhur defileler, Fransız modacılar ve Fransız şıklığını her zaman duyar ya da görürüz. Televizyonda izlediğimiz bir Fransız filmi ya da bir Fransız kanalında her zaman renkli ve uyumlu giyinmiş insanlar görürsünüz.
Paris Avro bölgesinde olduğu için alışverişlerde alım gücünüz sarsılabilir, lütfen dikkatli olun!
Alışverişinize St. Honore’den başlayabilirsiniz. Rue de Rivoli’de ucuz hediyelik eşyalarla çeşitli giyim mağazaları; Haussmann Bulvarı’nda Printemps ve La Fayette gibi marka satan çok katlı mağazalar vardır. Ayrıca St. Germain de Pres’de meşhur butikler, Marais bölgesinde de şık butikler bulabilirsiniz.
Meşhur FNAC mağazasının şehirin çeşitli yerlerinde şubesi vardır. Buradan kitap, CD ve elektronik eşyalar satın alabilirsiniz.
Paris’te yeme içme
Dünyaca ünlü Fransız mutfağıyla şehirde aç kalmazsınız. Her keseye uygun yiyecek prensibi bu kentte de var. Sabah kalkıp da dışarı çıktığınızda sizi birçok yerde küçüklü büyüklü kafeler karşılar. Kahvenizi ve yemeğinizi buralarda yiyebilirsiniz.
Ayrıca sokak satıcısından krep (benim favorim nutellalı-muzlu), fırınlardan baget ekmek içine koyduracağınız ya da hazırlanmış salam, jambon ve peynirlerle zenginleşen çıtır çıtır bir sandviç, geleneksel Fransız lezzeti olan kruvasanla (genellikle otel kahvaltılarında bolca kruvasan vardır) her zaman doymanız mümkün; ama lüksü seviyorsanız ve değişik bir tat arayışındaysanız restoranlarda deniz ürünleri, av etleri yiyebilirsiniz.
Paris’teki restoranlarda yiyeceklerin sunumu artistlik bir gösteri niteliğindedir. Ama şehirin olmazsa olmazlarından kırmızı şarap ve yüzden fazla çeşidiyle Fransız peyniri, Fransız tereyağını aldığınız baget ekmeğe sürüp yeşillik bir alanda yemek de ayrı bir zevk.
Meraklısı için Paris’te üç harika müze
Kentte yüz elliden fazla sanat galerisi ve müze var. Ayrıca opera, müzik, tiyatro, bale ve dans gösterilerini de izleyebilirsiniz. Zaten Paris’e boşuna sanatın merkezi demiyorlar. Benim sizlere şehirde önereceğim üç harika müze var. Birincisi, hem sanat müzesi, hem halk kütüphanesi, hem de müzik ve akustik araştırmalar merkezi. Evet, burası Georges Pompidou Merkezi. Mimarisi dıştan çok ilginç olan bu binanın içi daha da ilginç. Sürrealist sanattan pop-art’a, Matisse’in 245 parçalık koleksiyonuna kadar geniş bir yelpazeye sahip.
İkinci müze, Musée de la Vie Romantique. Bu müze, Pigalle’in kalabalık ve gürültülü ortamında sessizliğiyle sizi kendine çekiyor. Müze binası 1830 yılında inşa edilmiş, küçük bir yapı olmasına rağmen romantik akım etkisi hemen fark ediliyor. Edebiyatçı George Sand’a ait mobilyalar, sanat objeleri, mücevherler birinci katta dikkat çekiyor.
Ayrıca bu katta Sand ve sevgilisi Chopin’in el kalıplarıyla mektupları da sergileniyor. Müzenin ikinci katındaysa romantik tablolar, heykeller ve sanat objelerini görebilirsiniz. Müzenin bahçesindeki kafedeyse çayınızı ya da kahvenizi yudumlayarak romantik bir zaman dilimi geçirebilirsiniz.
Üçüncü müze, Musée Carnavalet. Bu müze, Marais bölgesinde. Burada Paris’e ait etnografik materyaller sergileniyor. Görsel olarak müze, şehir tarihiyle ilgili fotoğraflar, çeşitli obje ve maketlerle size Paris tarihinde bir yolculuğa çıkartıyor.
Paris sürprizlerle dolu bir kent; her gittiğinizde size başka bir yüzünü gösterir. Keşfetmek için haydi yola çıkın!
Cevapsız Sorular: ‘Paris’