Beyaz Toros otomobili neyin sembolü ve hangi bilinmeze açılan kapının şifresi? Unutmaya çalıştığımız bir kabusun mu? Güvenmemiz gereken “Devlet’in” muhalif vatandaşlarını, Toros marka araca bindirip yeryüzünden silmeye götürmesinin mi?
Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin Van mitinginde, “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” söylemi, korkunun egemenliğine dair yeni bir algı operasyonun da devamıdır aslında!..
Renault Toros sadece bir otomobildir; Türkiye’ye Oyak işbirliğiyle 1971 yılında gelen, 1980’de Fransa’da üretimi durdurulan Renault 12’nin (Renault 12 TS, TX, TSW) modellerinin üretiminin sona ermesiyle, yine Fransa tasarımı olan Toros, R12 modelinin geliştirilip günün koşullarına göre modernleştirilmiş otomobil modeliydi. 1989 yılında tasarlandı ve 89 yılı ikinci yarısında da piyasaya sürüldü. Türkiye yerli araç piyasasında Oyak Renault, diğer firmalarla rekabet etmek adına ihtişam, dayanıklılık ve yüksek çekiş gücünün simgesi olarak Türkiye’deki Toros Dağları’nın adını, bu yeni modele vermeyi uygun buldu. Bu araç adının insanlar üzerinde başka bir anlamı vardı.
Beyaz Toros otomobili neyin sembolü ve hangi bilinmeze açılan kapının şifresi? Unutmaya çalıştığımız bir kabusun mu? Güvenmemiz gereken “Devlet’in” muhalif vatandaşlarını, Toros marka araca bindirip yeryüzünden silmeye götürmesinin mi?
Beyaz Toroslar, 90’lı yıllarda devletin hukuk dışı paramiliter çetelerinin kullandığı ve korkunun simgesi haline gelen araçlara alınan insanların yaşama geri dönmediği, kaybedildiği, katledildiği karanlık dönemi ifade eder!
550 haftadır Galatasaray Lisesi önünde oturan, kayıplarını arayan annelerin çocuklarını canlı olarak gördüğü son yerdir Beyaz Toros’un kapısı! Kayıplar seslenmektedir karanlığın içinden Bandista’nın “Benim Annem Cumartesi” şarkısında:
kör kuyularda bul beni
bul beni bir sahilde çıplak
bir işkence gemisinde elektrikle ayık
bir kışlada kayıp
anne, bir sokak başında
isimsiz yüzsüz bir kimsesiz mezarında
kaybedenler kaybetti yazan mezar taşının altında bul beni
anne bul beni Galatasaray meydanı’nda…
Silopi, Cizre, Bismil, Kulp ilçelerinden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne uzanan kayıpların listesinde bulunan tarih öncesi bir canavardır o!..
Unutulan, görülmeyen mezralara ve köylere Toros marka aracın gelmesi, Tanrıların kurban isteme ayinleri gibiydi. Alınacak kurbana şefkatle yaklaşan korkunun bekçileri “…çocuklara söyle korkmasın seni nasıl aldıysak tekrar seni aynı şekilde köye getireceğiz(!)” güvencesini verirdi.
Kabullenip kaderi binmezsen o araca, bir de kaçmaya kalkarsan, kanın ıslatırdı kutsalın olan evinin duvarını. Her dönemin suskun ve elleri ile gözlerini kapamaya alıştırılmış Serez Çarşısı’nın korkak tanıkları, sırtlarını dönüp, kepenklerini kapatarak ve şükrederek yaşadıklarına görünmezliğe giderlerdi!
Geçici Köy Koruculuğunu kabul etmediği için baskı altına alınan gözaltında işkenceye uğrayan, ölümle tehdit edilen insanların terör örgütü ile ilişkilendirilmesi sonucu kaybedildi çoğu!
“Komutan çağırıyor, karakolda ifaden alınacak, götürüp hemen geri getireceğiz” diyerek ölüme götürülenler.
“Bir daha seni alırsak öldüreceğiz” diye tehdit edilen faili belli olan faili meçhuller!
Sonra toprak kusmaya başladı tüm kayıp ölümleri. Kol ve ayakları parçalanan, asit kuyularına atılan, arazilerde ensesinden kurşunlanan insanlar utanç gibi çarptı toplumun yüzüne.
Bulunmayanlar. Her sabah ve akşam dönecek diye beklenenler.
Faili meçhullere beraat kararları
Mardin’de 1992-94 yılları arasında 13 kişiyi yargısız infaz etmek iddiasıyla yapılan yargılama, Mayıs 2015’te beraat ile sonuçlandı. İddianamede, Derik ilçesinde görev yapan ilçe jandarma komutanı hakkında 13 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyordu. Karar Yargıtay’ca onanmasına rağmen Diyarbakır ili Jandarma Tugay Komutanı oldu.
Silopi Görümlü’de 14 Haziran 1993’te 6 köylünün askerlerce zorla kaybedilmesiyle ilgili davada Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı ve beş subay Temmuz 2015’te beraat etti. Oysa davada dinlenilen 2 askerin mağdur yakınlarının iddialarını destekleyen ifadeleri yer alıyordu.
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 19 Nisan 1995 tarihinde Bolu Dağ Komando Tabur Komutanlığı’nca gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan kişinin dava sanıklarına “Canavarca hisle adam öldürmek” suçundan yargılandığı Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından beraat kararı verildi.
Kayıplarla ilgili olarak; AİHM 21 Şubat 2006’da verdiği kararla Türkiye’yi tazminata mahkum etti. Ama Türkiye’de yeni bir soruşturma asla açılmadı.
Son olarak
CHP Sözcüsü Haluk Koç’a tamamen katıldığımı söyleyebilirim: “Beyaz Toros’tan geçelim ticari taksilere gelelim isterseniz. Bugün elini kolunu sallayarak güya takipte olması gereken teröristler Suriye sınırından Kilis’e, oradan Gaziantep’e, oradan Ankara’ya Balgat’ta güzel mükellef bir kahvaltı, ondan sonra Ankara Garı’nın önüne kadar geliyorlar. Korkutarak bir yere varamazsınız.”