Kendisini İnkar Eden Parti: AKP

Yıllara meydan okuyan AKP iktidarı, son dönemde birçok nedenden dolayı sıkıntılı günler geçiriyor. 2002’de seçimlere girerken “Şeffaf devlet olacağız” diye vaatte bulunan AKP iktidarı, bu söylemine sadık kalabildi mi, bu söylemlerini nerede ezip hiçe saydılar?

balkon konuşması akp

Kendisini İnkar Eden Parti: AKP

Bir tanımlama yaptığımda “Kendisini inkar eden parti” diye karşıma AKP iktidarı çıktı. Neden mi?

AKP iktidarı 2002 yılında hükümeti kurduğunda Türkiye için yeni bir kan, genç ve dinamik insanların oluşturduğu parti olarak karşımıza çıkmıştı.

Parti; Erbakan Hoca’dan ayrılmış siyasetçilerden oluşmuş ve kendi içinde “Ilımlı İslamcılar” olarak karşımıza çıkmıştı. Parti yöneticileri de ülke yönetiminde liberal olacaklarını söylüyorlardı.


AKP kurulup 2002 seçimlerine gidilirken parti organları, teşkilatları, önderi çok etkin ve etkili bir söylem geliştirmişlerdi…

“Şeffaf bir devlet olacağız!”

Kimseye imtiyaz verilmeyeceği, kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağı parti yöneticileri tarafından ifade ediliyordu. Hatta bunun için 2002 seçimlerine girerken şöyle bir vaatte bulunmuşlardı: “İktidar olduğumuzda milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağız.”

Bu gerçekten önemli bir vaatti. Peki kaldırdılar mı? Hayır! Neden kaldırmadılar ya da neden böyle bir vaatte bulundular? Nedeni aslında açık ve net! Bunun iki nedeni vardı. Birincisini ben ifade edeyim: AKP 2002 seçimlerine giderken hükümet içinde yer alacağına inanıyordu; ancak hükümeti tek başına kurabileceğine inanmıyordu. O yüzden böyle bir vaatte bulunmak zor olmasa gerek! İkinci nedeni ben söylemeyeyim. Onu da sizlere bırakıyorum…

Neyse ilerleyelim… Sizin aklınıza hiç geldi mi bilmiyorum; AKP’ye bu “dört (4)” rakamı hiç şanslı gelmiyor!

4+4+4 : Eğitim sistemi ve çöküşü…

4’üncü Genel Seçim : İktidarın kaybedilmesi…

400  milletvekili: Hüsran…

4 Bakan: ???

“4 Bakan”ın karşılığı soru işaretleri ile dolu ve şöyle devam edeceğim: 4 Bakanın 17-25 Aralık operasyonlarında adı bir hayli geçti. Bakanlar “suçsuz” dediler, mecliste oylama yapıldı ve fezlekeler açılmadan rafa kaldırıldı. Ne hikmetse bu başarılı (!) suçsuz (!) bakanlar 7 Haziran Genel Seçimleri’nde aday gösterilmedi!

Böylece AKP iktidarı kendini inkar etti! Çünkü bu, “şeffaf devlet” olmanın ilk koşulu! Yani ‘gizli şey’in ortaya çıkarılması…


AKP sadece bununla mı kendini inkar etti? Tabi ki hayır! Hemen hafızalarımızı tazeleyelim…

2013 yılında Gezi olayları patlak vermiş, ülkede gencecik insanlar hayatlarını kaybetmişti. Bu olayların arkasında “faiz lobisi” olduğu iddia edilmişti! Tabi yersen! Danışman Yiğit Bulut da devletin kanalı TRT’ye çıkıp faiz lobisinin varlığını kanıtlamaya çalışmıştı. Olmayan bir şeyi de kanıtlamayı felsefeciler bile başaramaz; ama burası Türkiye!

Farz edelim faiz lobisi vardı. Peki AKP, CHP’nin meclise verdiği “Faiz lobisi var mı yok mu?” araştırma önergesini neden kabul etmedi; neden araştırılmasını istemedi? Bunun ortaya çıkması kimi, neden rahatsız etti? Bunu AKP’liler istemedi dikkatinizi çekerim!

Hani, nerede o şeffaf devlet?!

Sonra, “paralel devlet” iddiası…

17-25 Aralık operasyonlarının arkasından AKP yönetimi, bunun arkasında “Paralel yapı var!” dedi. HDP yönetimi de bunun incelenmesi için araştırma önergesi verdi. Sonra mı? Sonra AKP yine reddetti. Neden araştırılmasını istemedi? Neden buna da “hayır” dedi?

Açık, şeffaf devlet olmanın gereği bu mu?..

Son olarak size bir örnek daha…

Suruç patlaması

20 Temmuz 2015 tarihinde bir bomba patladı. Olayın adı Suruç’tu. IŞİD’in yaptığı iddia edildi, olay kapandı. Bu olayın ardından meclise araştırılması için komisyon kurulması istendi. Oylama yapıldı. Oylamada ne olmuştu? CHP ve HDP araştırılması için “Evet” derken AKP ve MHP yine “Hayır” diyerek 34 kişinin katledildiği terör olayının araştırılmasına onay vermediler!

Ankara’daki patlama için de bir araştırma komisyonu kurulması istense acaba AKP sıraları sizce ne der? Cevabı, yazdıklarım doğrultusunda net değil mi?!


İşte “Şeffaf devlet olacağız” diye yola çıkan ve kendisini inkar eden AKP iktidarı…


 

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…