AKP iktidarı neden Kürtçülükten Türkçülüğe dönüş yaptı?

AKP iktidarı 2000’li yılların ortalarında zor, bir o kadar meşakkatli bir sürece girmişti… Türkiye’de bazı konuların özellikle “Kürt Sorunu” gibi bir konunun tabu olarak bilindiği ortamda herkesin göze alamayacağı şekilde adımlar attı. Peki AKP iktidarı neden Kürtçülükten Türkçülüğe dönüş yaptı?

AKP iktidarı neden Kürtçülükten Türkçülüğe dönüş yaptı?

2005 yılının Ağustos ayında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “Doğu’nun Yıldızı Olabilir” diye nitelendirdiği Diyarbakır’da, Türkiye’nin “Kürt Sorunu” olduğuna vurgu yaparak Doğu’ya yönelik adımlar atılacağının ipuçlarını vermişti o günlerde…

Daha sonra da buna yönelik adımlar atılmaya başlanmıştı…


Kürtçülükten Türkçülüğe

Kürt Sorunu, Barış Süreci, Demokratikleşme Süreci, Kardeşlik Projesi derken en son olarak da Çözüm Süreci diye nitelendirilen süreçler dizisi birbiriniz izledi…

Bu yüzden son 15 yıla baktığınızda Türkiye çok çetrefilli yollardan geçti dersek yanlış olmaz…

AKP iktidarı, bu süreçte nabza göre şerbet verdi; kimi zaman Kürtçü oldu, kimi zaman ise Türkçü… Şark konusunda çeşitli adımlar atıldı, farklı farklı yollar denendi. Kimi zaman başarılı adımlar atıldı dersek yanlış olmaz… Özellikle Kürt halkının demokratik taleplerine yönelik çalışmalar arttı desek de yanlış olmaz…

TRT Kürdi (Şeş) kanalının açılması,

1980 Darbesinin acı getirisini ortadan kaldırarak cezaevlerinde Kürtçe konuşulması, Kürtçe isimlerin serbest bırakılması, yerleşim yerlerine eski isimlerinin verilmesi, mahkemelerde Kürtçe savunma yapılması gibi birçok demokratik adımlar…

şivan perwer erdoğan ibo ibrahim tatlıses kürt sorunu

Bunlar AKP tarafından Kürt halkı için yapılmış gerçekten önemli ve bir o kadar da gerekli adımlardı. Daha önce denenmesine rağmen bunları bugüne kadar gerçekleştirmiş herhangi bir parti de yoktu, olmadı!.. Daha önce de yazdığım gibi Türkiye için Kürt Sorunu artık bir kült sorundur ve parti politikası değil, devlet politikası haline gelmiştir… Bundan sonra AKP iktidardan gitmiş olsa dahi bu konuya yönelik yapılmış/yapılacak adımlar Türkiye’nin masasında olmaya devam edecek…


Burada yanlış anlaşılmamak adına şunu da belirtmeden geçemeyeceğim… İfade ettiğim AKP’nin bu başarılı adımları Kürt halkının bugüne kadar gizlenmiş, saklı kalmış hukuki, sosyal hakları için yapmış olduğu düzenlemeler içindir… Bu olaya başka bir pencereden bakacak olursak Türk Milletinin kabul edemeyeceği, hazmedemeyeceği şeyler de olmadı değil!..

AKP’nin Kürt sorununa yönelik attığı adımlardaki olumlu ifadelerim AKP-PKK arasında yapılmış daha önceki bizim bilmediğimiz ve sonradan öğrendiğimiz Oslo görüşmeleri gibi gizli anlaşmalar için değildir!.. Kürt toplumunun hukuksal refah seviyesini artıracak, geliştirecek demokratik adımlara “evet” derken; ülkeyi bölmeye, bölünmeye götürecek özerklik, federal devlet veya Bağımsız Kürt Devleti haline gelecek her türlü siyasal sürece de kesin ve kırmızı çizgilerle “hayır” denmesi gerekmektedir.

AKP iktidarının, Kürt halkının demokratik taleplerini yerine getirmesi, şu anki konjonktürde değerlendirildiğinde Oslo gibi gizli kalmış anlaşmaya perde oluşturmak amacı ile gerçekleştirdiğini söylemek daha makul ve rasyonel olacaktır. Bir anlamda atılan demokratik adımlar gizli kapaklı kalmış Oslo’ya bir perde olmuştur.

Barış Süreci, Çözüm Süreci diye addedilen bu süreçte iktidar arı kovanına çomak soktu ve buradan da bal yemesini iyi bildi diyebiliriz…7 haziran 1 kasım genel seçimler kürt sorunu akp pkk hdp

Ancak gelişen süreçte AKP’nin “Kürt Sorunu” bitmiştir söylemi Kürt halkı nezdinde olumsuz karşılanmış ve Kürt halkının büyük çoğunluğu, özellikle Kürt-muhafazakar seçmeni, HDP’nin seçim sandığına itmiştir…

7 Haziran Genel Seçimleri’nde Kürt seçmenin bu kararı, AKP iktidarını bugün, 1 Kasım seçimlerinde Türk-Milliyetçi oylarına yöneltmiştir…


Kısacası AKP, Kürtçülükten Türkçülüğe dönüş yapmıştır…

‘AKP’’nin Devlet Bahçeli aşkı


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…