Zamanın ötesinde meydanları kana bulayan hayalet canavara sahip bir ülke varmış. Bu ülkenin adı ‘Astığım Astık; Kestiğim Kestik’ olarak ilan edilmiş.
Toplu infaz seceresi
Bu ülkede bulunan insanların kafasının üstünde yer alan soru işaretleri ‘karanlık’ tarafından bastırılırmış.
Gözleri oyulan, dilleri kesilen insanlar aleme ibret olmaz ise kurban edilmiş insanların etleri yerlere atılırmış.
Bu ülkenin adı ‘Astığım Astık; Kestiğim Kestik’ olarak ilan edilmiş.
Paramparça bir ülke içinde ölümle beslenen bir toplum yaratılmasının sebebi ise karanlığın kanlı projesi imiş.
Bu projenin adını karanlığın ta kendisi koymuş.
Yüce Ortadoğu Projesi
Zaman yok olmuş, akrep ile yelkovan tarihler ilerlemesin diye kendini durdurmuş…
Tarihi çok geçmemiş aç bir ülkeyi ise kendisine maşa olarak seçerek içinde kaos, korku, ölüm, acı, hüzün yaratılmış.
Küçük çocuklara anlatılan hurafeler gibi bir ülkenin yapısında oluşturulmak istenen bu kaoslar, korku ile kendine muhtaç bir toplum yaratma çabasından başka bir şey değildir.
Türkiye Yakın Siyasi Tarihi, ülkemizin her vatandaşı tarafından bilinmesi gereken en önemli konu başlığı olmak zorundadır.
Kurtuluş Savaşı ile başlayarak günümüze neler yaşayarak geldiğimizi her dilden okuyarak analiz etmek gerekmektedir.
- Kurtuluş Savaşı dönemi
- Tek Partili Dönem
- 1946-1960 arası
- 1960’lı yıllar
- 1970’li yıllar
- 1980’li yıllar derken bir duraklamak gerekmektedir.
Söz konusu bu dönemleri anlayıp ara başlıkları ile değerlendirerek bir sonuca varmak ise gerekliliktir.
Tek Partili dönemleri kapatarak çok partili bir döneme nasıl geçildiğini, hangi seçim yollarının denenerek nihai karar alabildiğimizi bilmeden günümüz seçim sistemini eleştirebilmek, kanımca sadece ezberi bozan bir yaklaşımdır.
1960 yılında ilk askeri darbenin kimler arasında karar verilerek gerçekleştirebildiğini bilmeden günümüz kolluk kuvvetlerine olan paronayak yaklaşımların neden kaynaklandığını anlamak mümkün gözükmemektedir.
1960’lı yıllarının ortalarında Türkiye’de başlayan ‘Öğrenci Hareketleri’nin hangi tutumlara karşı başladığını ve savunulan düşüncelerin ilerlemesinin kimler tarafından engellediğini bilmeksizin günümüze kadar öncelik eden liderlerin hangi sebeplerle öldürüldüğünü anlamak imkansızdır.
1970’li yıllarının başında Bülent Ecevit ile ilk duyulan Orta’nın Solu politikasının yine 1970’lerin ortasında ‘Milliyetçi Solculuk’ tanımı ile değiştirildiğini bilmeden, 12 Mart Muhtırası’nın ne sonuçlar doğurduğunu anlamadan, 27 Nisan e-Muhtıra karşısında hükümet tarafından neden karşı bir uyarı yapıldığı idrak edilemez.
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in ülke yönetimine el koyduktan sonra her tarafta dökülen kanları görmeyip, atılan çığlıkları duyamayan fakat duymasa bile kitabı eline alıp o zamanlar benim ülkem nasıl yaralar almış ki günümüzde hala ecdadına varana kadar Evren’e beddua edilmekte demeyen bir vatandaş ise özgürlük adına bir talepte bulunamaz.
1970’li yılların ortasında başlayan örgütlenmenin sonucu 1984 yılında dağ kadrolaşmalarının oluşması ile PKK’nın nasıl ve kimler tarafından kurulduğunu bilmeyen hiçbir vatandaşın ise ‘Teröristler meclise giremez!’ demeye kanı olamaz.
Ülkemiz içinde yaşatılan ve/veya yaşanan her kaosun geçmişten gelen bir izinin olduğunu bilmeksizin, ağzına geleni yükleyip ama öznesini bilmeyerek kurulan cümlelerin cehalet sahipleri ise üniversite okuma ile ölçülemeyecek kadar basit insanların bariz sonuçlarıdır.
7 Haziran 2015’ten 1 Kasım 2015 tarihine kadar her gece ve her gündüz bir ailenin evladı, bir evladın anası-babası ölürken/öldürülürken, yine ülkemin meydanlarına varana kadar her karış toprağı kana bulanırken ‘Uyuma Türkiye!’
Oku artık Analize Muhtaç Ülkem!