Atatürk Doğmasaydı

Gazetenin biri, affedersiniz paçavranın biri, birilerinden cesaret alarak yine Atatürk’e bir şeyler demiş… Ben de onların bu sözlerinden yola çıkarak Atatürk olmasaydı ne olabilirdi özetle onu yazdım…

mustafa kemal atatürk

Atatürk doğmasaydı…

Bir gazete çıkmış, özür diliyorum kendini gazete olarak niteleyen paçavra, Atatürk’ün ölümünü, zulmün bittiği gün olarak nitelemiş.

Bu paçavra, daha önce de Atatürk ile ilgili kendince bir şeyler yazıyor, çiziyor Atatürk’ü yok sayıyor; onu din düşmanı olarak niteliyor, bazı siyasetçiler gibi onu sevmedikleri için Atatürk dahi demekten kaçınıyordu.


Ülkeye, onu kötülüyorlardı… Dünyaya gelen gençleri, Atatürk’e nefret etmeleri için ellerinden geleni yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar…

Dediğim gibi bu gazeteye, gazete demeye de bin şahit!..

Satış rakamlarına bakıldığında okunmaz, takip edilmez, ne yazdığı belli olmayan birilerinin yazılı basındaki silahşorluğunu yapmaktadır…

Bu gazetenin muhakkak kullanıldığı yer yok değil, tabi ki var!..

Özellikle Anadolu’da dağ başında çok kez, çeşitli şekillerde kullanılmaktadır. Örnek mi vereyim? Vereyim tabi…

Çoban Ahmet Amca, dağda çeşme bulamadığı zamanlarda özellikle taharet yapamadığı zamanlarda bu paçavrayı kullanır…

Yazın özellikle futbol maçlarında tribünde Anadolu insanı, bu paçavrayı kendisine şapka yapar veya maçta Mehmet Ağabey çekirdeğini içine koymak için bu paçavranın bir parçasını çevirerek kullanır…

Neyse bu kağıdı çevirip çevirip bunlarla birilerine başka şeyler de yapılabilir ama neyse!..

***

Sen neden doğdun ki ya da sen neden bu vatanı kurup büyüttün ki?! Neden bağımsızlığımızı kazandırdın ki?!

Biz ne güzel Amerika’nın ya da İngiltere’nin mandası olacaktık!..

“Osmanlı Cumhuriyeti” olacaktık belki de! Bir tane saraya sıkışmış kukladan padişah olacak, bize de “siz özgürsünüz” diyeceklerdi!

Güneyimizde de Fransızlara kı…mızı dönecektik; onlarla akraba olacak, bizi kendilerine metres yapacaklardı. Belki de bugün borç batağında olan Yunanlılara; nereden bilebiliriz ki değil mi?!

Sen neden doğdun ki?!

Ne güzel adımız Süleyman değil de Süleymanov olacaktı! Olmadı mı sanki?!

Halter şampiyonu “cep herkülü” Naim Süleymanoğlu’nun adı Bulgar hükümetinin, Türk isimlerini yasaklaması üzerine Naum Shalamanov değil miydi?!

Orada sıkıntı yaşamadı zaten Türkler!..

Bulgaristan’dan 1989’da, 321.800 kişi Bulgar zulmünden kaçtıklarından değil, Türkiye’ye piknik (!) için gelmişti…


1991-1992’de yine 50.000 kişi Bulgaristan’dan turistik gezi (!) için Türkiye’ye gelmiş;

1993-1994’te yine 70.000 kişi de pazar alışverişi (!) için gelmişti Türkiye’ye!..

Sen olmasaydın, belki de bırak başörtü takmayı; annelerimiz, bacılarımız birçok milletle bugün trencilik oynayacaktı?!

Bunu hiç düşündüler mi acaba sana laf söyleyenler?!..

Adamlar bir kere senin, günah dedikleri içkine; mekruh dedikleri sigarana takmışlar!.. Dertleri üzüm yemek değil ki, bağcıyı dövmek!..

Bazı Arap ülkelerinde kadınlar bugün tecavüze uğradığında tecavüz ettikleri kadının (kendilerince) namusunu korumak için yine kendileri taşlayarak öldürüyorlar.

Şimdi, senin kurtardığın milletin bazı kadınları seni suçlayıp senin için “Başörtüsünü taktırmadı bize!” diyorlar!

Sen olmasaydın başörtüsünü değil de acaba donumuzu kimin elinde bulacaktık? Bunu hiç düşündüler mi?!

Kadınlara seçme ve seçilme hakkını getirdin. Hiç olacak iş mi bu?! Çok değil mi bu millete bu? Nasıl hazmetsinler bu kadar hızlı bir değişimi?

Bunların yanında bazıları şunu çabuk unutuyor:

Fransızlar, Cezayir’i işgal ettiğinde acaba orada ne yaptılar? Sana bugün öfkeyle bakanlar bunu hiç düşünüyorlar mı, bunu biliyorlar mı? Bunu uzun uzun yazmayacağım. Alttaki fotoğraf her şeyi açıklıyor!.. Sana bugün laf edenler acaba aşağıdaki fotoğraf için ne derdi? Herhalde anamızı, bacımızı bu halde görmek istemezdik değil mi sevgili din kardeşlerim?!

indir
Fransız askerlerinin Cezayirli bir kızla fotoğrafı

Fransızlar, İngilizler yıllarca Afrika’yı sömürdü; Amerika bugün çeşitli bahanelerle Ortadoğu’yu sömürüyor, bizi de jeopolitik yollardan sömürüyor!..

Uzağa değil yakın tarihe gidelim şimdi; 1992-1995 yılları arasında Sırp askerleri Bosna’da ne yaptılar?

Dindaşlarımızı kurşuna dizdiler, vurdular, katlettiler! Ya bacılarımıza?!..

Çok bir şey yapmadılar! Onlara da tecavüz edip öldürdüler; kimilerine ise tecavüzden sonra utançla yaşaması için sağ bıraktılar! O onurlu bacılarımız, Sırplar’dan hamile kaldığı için intihar ettiler. Doğan bebeklere ne oldu dersiniz? O çocuklar da Bosna’nın arka sokaklarında seks kölesi yapıldılar.

Bosna’da 20.000 – 50.000 arasında kadına tecavüz edildi.

1.000 – 2.000 arasında babası belli olmayan çocuk dünyaya geldi!

İşte sen olmasaydın, bunları da bize yapacaklardı belki de ey Atatürk; sen neden doğdun ki şimdi? Doğmasaydın ya!..

Atatürk’ü sevmeyen ona nefretle bakan (bir kısım) ey Türk Milleti, alın size; bize de olabilecek birkaç şey… Türk Milleti dedim ama o olmasaydı tabi o zaman kendinize Türk diyebilir miydiniz onu da bilemem!..


Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Levent Kırca’nın da dediği gibi “Sevgi ile kalın, Atatürk’le kalın!”


 

 

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…