Büyük kent zırhınızdan çıkıp kendi iç dinginliğinize kavuşmak ve sessizliğin sizi sarmasını istiyorsanız Selimiye tam size göre. Mümkünse arabanızı park edip köy içinde yürüyün; yeşille mavinin mükemmel uyumunun zevkini çıkarırken, burada yaşayan yerli halkın esprili, güzel sesine de kulak vermeyi unutmayın.
Yıllardır Marmaris’in koylarının güzelliğini ve her tarafının yeşille kaplı oluşunu arkadaşlarımdan dinlerdim. Ve evet, benim için gidip de görmenin vakti gelmiş. Kurban Bayramı tatilinde Kıymet’in bir planı var. Planlar onun tarafından sunuldu mu maceraya açık olmak gerek; çünkü onun durdurak bilmeyen enerjisi yedi güne üç tatil beldesi sığdırmak yönünde. Üç gün Selimiye, iki gün Turunç ve yine iki gün Akyaka. Üç yeri gezip görünce fark ediyorum ki, Selimiye içlerinde en çarpıcı olanı. Bayram tatilinin yoğun yağmurunda sık sık kesilen elektrikten dolayı suları akmasa da, toprak yolları yağmur sularıyla balçıklansa da, şimdiye kadar gördüğüm en temiz denize, en lezzetli balığa sahip ve belki de en önemlisi burada kendinizi gece gökyüzündeki yıldızlara oldukça yakın hissediyorsunuz.
Selimiye yolculuğu
Selimiye’ye ulaşmak pek kolay değil. İstanbul – Dalaman arası uçak bir saat sürüyor. Dalaman’da uçaktan indikten sonra Havaş’la Marmaris‘e bir buçuk saatlik bir yolculuk yapıyoruz. Marmaris’te bizi Ali Tunga karşılıyor. Ali Tunga, Kıymet’in üniversiteden arkadaşı ve Marmaris’te turizm şirketi var; yani Marmaris ondan sorulur! Yanında kızı Ayşe’yi de getirmiş, yıllar sonra onu görmek ve kızıyla tanışmak harika. Arabasına atlayıp Selimiye’ye doğru yola çıkıyoruz, ancak beş dakika geçmiyor ki işyerinden bir telefon geliyor. İngiltere’den uzun yıllardır Marmaris’e gelen bir turist müşterileri aniden ölmüş; bu üzücü haberi alınca tekrar Marmaris’e dönüyoruz ve Kıymet’le Selimiye minibüsüne binerek yolculuğumuza devam ediyoruz.
Minibüs yolculuğu bir saat on dakika kadar sürüyor. Yol boyunca yeşillikler ve arada kendini gösteren deniz bize eşlik ediyor. Minibüste herkes birbirini tanıyor gibi konuşuyor, yoldan binen Selimiye’nin yerlisi bir adam ve iki kadın, yolculuğa damgalarını vuruyorlar. Adam ayakta kalmaktan şikayetçi -açıkçası yolun benim açımdan belirsiz olan süresi yüzünden yer veremiyorum- ama kısa sürede kendi çözümünü de buluyor; en sonunda karısının kucağına oturuyor. Kendi kendime Selimiye’nin komik insanlarla dolu olduğunu düşünüp gülüyorum. Neyse bu arada bir genç yer veriyor da karısının kucağının ne kadar rahatsız olduğundan dertlenmeye başlayan adam minibüs koltuğuna oturabiliyor. Köy girişindeki kıraathanenin önünde minibüs durmak zorunda kalıyor, çünkü geliş-gidiş yapılan yol yanlara park etmiş arabalar yüzünden tıkalı. Aslında bu yola park etmek yasakmış, jandarmalar ceza kesiyormuş ama ortalarda ne jandarma var, ne de park edilen arabasını almaya gelen. İstanbul’da olsa kornalar, bağırış, hatta küfürleşmelere kadar varacak olan bu olay sessizlik içerisinde yaklaşık beş dakika içerisinde hallediliyor. Ve en nihayet Selimiye’de kalacağımız otelin önünde minibüsten iniyoruz.
Bizi otelimizin yeşillikleri arasında güneş gibi ışıldayan bir insan karşılıyor. Nur’la birbirimizi ilk kez görüyoruz; Ali Tunga’nın arkadaşı. Nur yıllardır Selimiye’de yaşıyor; köyün yerlileri ve sonradan köye yerleşenler onu gördüklerinde “Nur Abla” diyorlar. Yani havamız yerinde ve emin ellerdeyiz.
Selimiye’de deniz
On, on beş yıl önce Selimiye adı pek bilinmezken artık herkes burayı biliyor. Araba trafiğinden anladığımız kadarıyla buralar çok uzun zaman önce keşfedilmiş. Kuşkusuz bu kadar insan ve araba yoğunluğu köydeki altyapı sorununu zorluyor olsa gerek. Kıyıya yanaşan tekneler ve arada bir görünen sürat tekneleri denizi kirletmeye başlamış bile. Tüm bu olumsuzluklara rağmen deniz bir göl duruluğunda ve temiz; yüzerken balıkları görebiliyorsunuz. Akdeniz’e yakınlığı dolayısıyla buranın deniz suyu tuzluca. Eğer yüzme bilmiyor ya da denizden korkuyorsanız dikkatli olmalısınız, çünkü deniz çok çabuk derinleşiyor.
Selimiye koylarıyla da meşhur; buraya geldiğinizde günlük tekne turuna çıkmalısınız. Köye geldiğimizin ikinci günü biz de tekne turuna çıkıyoruz. Selimiye’nin yerlisi Sunay Kaptan’ın teknesindeki yolculuğumuz, eşinin leziz yemekleri (kabak çiçeği dolması, ızgara balık, salata) ve kızının yardımseverliğiyle muhteşem geçiyor. Hisarönü Körfezi’nin koylarından Manastır, Sığ Liman, Dişlice (Aşk) Adası, Akvaryum, Bencik denize girme noktalarımız.
Teknede müzik sesi yok, engin denizin görüntüsü insanı hayallere sürüklüyor. Yürüyüş sırasında kıyısını görüp sığ ve balçık dolu olduğu için yüzülmesi imkansız diye düşündüğüm Sığ Liman’ın açıklarında yüzmek oldukça zevkli. Buradaki suyun sakinliği, etrafın yeşilliklerle kaplı oluşu insana gölde yüzüyormuş hissi veriyor.
Selimiye’de yeme-içme
Öncelikle balığın en tazesini burada yiyebilirsiniz. Kaldığımız otelin sahibinin babası her sabah balığa teknesiyle çıktığı için kalamar, ahtapot ve çeşitli balıkları taze taze yeme olanağı bulduk. Selimiye balıkçılık ve turizmle geçinen bir köy olduğu için deniz ürünleri açısından şanslı olacağınız kesin.
Selimiye’nin eski adı Losta; Losta adını köyün birçok yerinde görebilirsiniz. Özellikle de keçi peynirli losta tatlısı çok meşhur. Bu tatlıyı en iyi yapansa Galip Usta. Laz böreğine benzeyen bu tatlı oldukça hafif ve lezzetli.
Selimiye’de alışveriş
Selimiye’de sahil boyunca yürürken birçok takı ve giyim mağazası görebilirsiniz. Ayrıca hediyelik magnetler, değişik cam şişeler, bileklikler de bulabilirsiniz. Eğer bala karşı alerjiniz yoksa ve seviyorsanız buranın çam balı oldukça meşhur.
Selimiye’ye gitmemiş olanlar için rehber
- Yanınızdan serbest dolaşan tavuklar geçerse şaşırmayın; burası bir köy ne de olsa.
- Yol tıkandığında (bu kadar arabayla normal) korna sesi duymazsanız, kulaklarınızda sorun yok, merak etmeyin.
- Gece yolda yürürken sokak lambası göremezseniz korkmayın; yıldızlar rehberinizdir.
- Nike adındaki köpeğinin “kaliteli Nike” olduğunu söyleyen ya da cennet papağanının iki koca eskittiğini ve yeni koca bulmakta zorlandıklarını ifade eden bir Selimiyeliyi duyarsanız gülün, doğallık işte budur.
- Gözlerinizi kapattığınızda sessizlik sadece denizin dalgalarıyla bozuluyorsa hayal ötesi bir köyde tatildesiniz, zevkini çıkartın.