“İnsandaki yanlış olan her şey, bir yerde sevgiyle ilgilidir. O sevmemiş ya da sevgiyi almayı başaramamıştır. Varlığını paylaşmayı başaramamıştır…” — Osho
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı’nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte,
Ama ikinizin de birer Yalnız olduğunuzu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
Çünkü ancak Hayat’ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez….
Halil Cibran / Evlilik
İlişkide üçleme: Fark etmek, anlamak, sevmek
Karşılıklı beklentilerle oluşturulan bir anlaşma, tarafların evliliğe yükledikleri anlamlarla ya başarıya ulaşır, ya da temeldeki yorgunluk duygusuyla bitirilir.
İlişkinin başlamasında her iki tarafın birbirlerinin beklentilerini yerine getiriyor olması önemlidir ki, ilişki bir etkileşimdir ve “bir sen bir o…” dengesiyle süreç anlam kazansın, ilerlesin. İlişkideki talepler; maddiyat, romantizm, düzen, çocuk, yakınlık gibi pek çok neden olabilir. Burada doğru ve yanlıştan da zaten bahsedilemez. Her birey ve düşünceler biriciktir. Doğru ve yanlış görecelidir, kime göre, hangi düşünceye, kültüre göre… Ancak; bazı esaslı kurallar vardır ki, insanoğlunun evrensel değerleridir, psikolojik ihtiyacıdır. Fark edilmek, Anlaşılmak ve Sevilmek…
Emerson Fosdick’in de dediği gibi; başarısızlığa uğrayan evlilik değil, evlenen insanlardır. O halde; ilişkiyi yönlendiren durum değil, davranışlardır. Çatırdamalar ses vermeye başladıysa belirttiğim değerlerin ne kadarını karşı tarafa hissettirebiliyorum ve ondan ne kadarını alabiliyorum? Sorusuyla kişinin kendi duygularındaki netliğin farkına varması gerekir. Ne kadar seviyorum, seviliyorum sorusunu dakikalarca anlatabilecek kadar kendisini ve ilişkisini tanıyor olmalıdır.
Bu noktada yogi üstadı Osho’ya katılmamak mümkün değil: “İnsandaki yanlış olan her şey bir yerde sevgiyle ilgilidir. O sevmemiş ya da sevgiyi almayı başaramamıştır. Varlığını paylaşmayı başaramamıştır…” Sevgi, duygu akışının olmasından da öte benliğini biriyle paylaşabilmek ve buna sabır gösterebilmektir.
İlişkiden ses çıkmaya başlıyorsa karşılıklı sevgiyi, paylaşımı gözden geçirmek gerek, bunun ilişkiye nasıl uyumsallaştırıldığına, sevginin dozuna, sıcaklığına, yakınlığına, kurallarına, onu gösterme biçimine…
Temelde iki kişiyle başlayan yakınlık, aile üyelerinin çoğalmasıyla dallanır. Ancak; her zaman çemberin ortasında iki kişi vardır. Ne biri önde, ne de biri dışarıda. Yan yana… Taraflardan biri bulanıklaşmaya başlıyorsa “Beni artık görmüyor, umursamıyor, dinlemiyor…” söylemleri ortaya çıkmaya başlayacaktır. Yan yana olmak, fark etmeyi fark ettirmeyi, değeri sunmayı barındırır.
Bunun için de ilişkide temel olan 3 Ok modeli önemli:
- Söyle, Yansıt, Dokun…
- Sevdiğini söyle, kulağa hitap edeceksin,
- Bunu somuta dök, böylece davranışlarınla görmesini sağlayacaksın
Ve ten temasının gücünü kullan ki, tüm duyuları canlandıracaksın.
Fark etmek, değer sunulanın varlığını korumasını sağlar, parlamasını ve paylaşacak enerjisinin olmasını.
Tartışmalar da olacaktır ilişkide. Böylece; karşılıklı tutumlar, tavırlar, özellikler, kişilikler tanınsın. Ancak; onun ne dediğini doğru anlamak ve onu anladığını ima ederek ihtiyaca uygun karşılık vermek beni anlıyor dedirtebilir. Empatinin Gücü Adına …
Anlaşılmak, insanın kendine olan güvenini artırır, çözümde işbirliği kurdurur, birbirini tanımayı simgeler.
İnsanoğlu doğası gereği acıdan kaç hazza yaklaş modeliyle çalışır. Öyle ki; evlilik programlarında “Sadece mutlu olmak istiyorum …” derken mutluluğa sadece kelimesini koyarak onu elde etmeyi küçümseyecek kadar da paradigmatiktir, insan doğası. Ancak; mutluluk çabayla çalışır, almak kadar vermeyle yürür.
Üstelik; ilişki iki kişilik olduğu kadar da, tek kişiliktir. Önce nefes alabilirsen, sonrasında nefes de sunarsın. Bir olmak, tek parça olmak değil; ortak amaçta beraber yol almak, biz olabilmektir. Böylece; bir sen adım atarsın, bir o…