Ben Nesli: Endişe çağında gergin bir nesil

Jean M. Twenge, Ben Nesli isimli kitabından 70’li, 80’li ve 90’lı nesilleri mercek altına alıyor…

ben nesli bencil yeni nesil gergin depresif

Çocukları tarafından deli, özürlü gibi hakaretlere uğradıklarında bile, onların ruh sağlığına zarar verecekleri düşüncesiyle bu nesillerin çocuklarını terbiye etmemişler. Yazar Twenge’in araştırmaları gösteriyor ki, bizi, depresyon ve yalnızlıkla baş başa kalan insanların yaşadığı bir dünya bekliyor. Bu neslin çağına “endişe çağı”, bu nesle de “gergin nesil” diyor.

En çok seni seviyorum ey kendim

“Çocukken kitap okumayı o kadar çok severdim ki, bir kitabı bitirebilmek için sıklıkla uyku vaktimi geçirirdim. Ancak Amerika’nın orta batısından olan anne ve babamın, yeterli uykuyu almam gerektiği gibi radikal bir düşüncesi vardı. Bir seferinde kitabımı banyoda bitirmeye kalktım ama hemen basıldım. Bu olaydan sonra, okumaya yetecek kadar parlak ama kapının altından sızıp ebeveyn birimini alarma geçirmeyecek kadar da loş olan akvaryumun ışığını açık bırakmayı akıl ettim. Gecenin bir vakti loş ışıkta sayfaları çevirirken, yakalanırsam yalan söylemeye hazırdım.”


Yukarıdaki satırları Jean M. Twenge’in “Generation Me” adıyla, yayınladığı ve dilimize Esra Öztürk’ün “Ben Nesli” adıyla çevirdiği kitabın “Teşekkür” bölümünden aldım. Yazarın bu kitaba ve yazdığı başka kitaplara, yazacaklarına doğru başlayan serüveni böyle kaçak, ama zevkli, tehlikeli, oldukça heyecanlı başlamış.

Jean M. Twenge kimdir?

jean m twenge ben nesli kitap y kuşağı nedir kimdirBen Nesli’nin yazarı Jean M. Twenge,  San Diego Devlet Üniversitesi’nin psikoloji bölümünde doçent olarak çalışmakta. Ben Nesli dışında Narsisizm Salgını adlı kitabının da yazarı… Bu çalışmaların dışında onlarca makalesi, onlarca sunumu var. Ayrıca üniversitede lisans dersleri veriyor. Çevirmen Esra Öztürk ise internet ortamında Dragomanos sitesinin editörü ve çevirmen. Dragoman çevirmenlerinden ve kendi araştırmalarından derlediği terimleri kontrol ederek sitenin veri tabanına giren kişi…

“Ben Nesli”, 2007 yılında ABD’de basılmış, 2009’da da Türkçe yayınlanmış. Sözünü edeceğim nüsha Kaknüs Yayınları tarafından yayınlanan 2’inci baskı. Kitap, zor bir konuyu ele alıyor, bilimsel verilere dayanıyor. Uzun ve çok yorucu bir çalışmadan sonra, ortaya, 380 sayfalık böyle bir eser çıkmış.

Eserin önsözünü, Psikiyatr Dr. N. Mustafa Merter yazmış. Dr. Merter, Türkiye Ben ötesi Psikoloji Derneği Başkanı. Önsözün başlığı “Türkiye’de Ben Nesli”. Yazar burada Amerika’daki “Ben Nesli”ne benzeyen bir neslin bizde de yetiştiği endişesini taşıyor:

“Anlaşılan şu ki, eğer acil tedbirler almazsak gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil / narsist, zevkperest / hedonist, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. Bu çocuklar evlenmeyecek, aile kurmayacak, istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayali değerlerle yetinecekler. Tüm dünya sessizce ama kesin bir şekilde, bir “açık hava tımarhanesine” dönüşüyor.”

Yazar Twenge, toplumsal değişmelerin öncelikle gençleri vurduğundan bahsederken; esas amacının, kitap aracılığıyla yapmak istediği şeyin, 1950’lerden günümüze kadar yaşanan değişim sürecini izlemek olduğunu söylüyor. Bunu da kitabıyla başarmış durumda. Kitap, bize nesil farklılıklarıyla ilgili 1.3 milyon genç hakkındaki bilgilere dayanan on iki araştırmanın sonuçlarını sunuyor gerçekten de. Yazar, karakterimizi, ailemizden çok doğduğumuz dönemin etkilediğini belirtirken, bir atasözüyle de bunu pekiştiriyor:

“İnsan, içinde yaşadığı çağa, babasına benzediğinden daha çok benzer.”

jean m twenge ben nesliKitabın odağını , 1970, 1980, 1990’larda doğmuş ve yazarın “Ben Nesli” diye adlandırdığı gençler oluşturuyor. Yazarın kendisi de 1971 doğumlu olması nedeniyle bu neslin bir mensubu. Bu sadece ABD’yi ilgilendirir gibi dursa da, bu neslin ortak özelliklerine baktığımızda, bizim nesillerimizle örtüşen çok yönlerinin olduğunu görüyoruz.


Bu nesilde görülen ve Narsisizm‘e kadar varan “bencillik“, insanı yer yer bunaltan bir özgüvenle kendinin çok özel olduğuna inanmak, çok yüksek beklentilerle olmayacak hayallerin peşinde koşmak, bunu yaparken de en ufak bir tökezlemede her şeyden vazgeçmek… Bizim yeni nesillerimiz için de geçerli.

Ben Nesli’ne tapan büyükler

Bu neslin “çocuklarına tapan büyükleri” var. Onlara aşıladıkları kibirle, onların, kendilerine “en mükemmel nesil” ve “gelmiş geçmiş en iyi çocuklar” olduklarına inanmalarını sağladılar. Bu nesil bir dünya savaşı yaşamadı. Buna karşın askere gitmemek için bin bir bahane üretmek, olabildiğince  “mahalle baskısından uzakta olmak”, “kimseyi takmamak” gibi genel ve özel tavırlar geliştirilmiş bir hayatı yaşamayı tercih etti.

Hiç kimsenin farklı gözükmek istemediği 1950’lerin nesli ile ‘Ben Nesli’ni kıyaslarsak çok belirgin farklar görürüz:

İstediğini yapmak, toplum kurallarını aşma cesareti, dans partileri, başkalarını yok saymak, dünyanın kendi etrafında döndüğünü kabul etmek, alabildiğine özgürlük ve açık fikirlilik, kimseyi umursamadan dilediğince giyinebilmek, değerleri sürekli sorgulamak, siyasete katılma konusunda eksiklik…

Bu kuşak için “Öz Saygı”  her şeyden önce gelir. Her şey Öz Saygı kavramını izlemek durumundadır. Bunun sonucunda da haddinden fazla beslenen bir “ben”le azmanlaşmış bir “bencillik”, narsisizmi doğurmuştur. Başarı, bu Öz Saygı kavramının gölgesinde kalarak, yeterince dallanıp budaklanamamıştır. Öğrencilerden bir şeyler öğrenmeleri beklenmemektedir. Tek beklenti onların “kendilerini iyi hissetmeleridir.” Böyle bir bakışla da okullar, çocukların kendilerini dış dünyadan soyutlayacakları ve kendilerini entelektüel açıdan olmasa da duygusal yönden besleyecekleri yerler olmalıdır. “Ancak her hangi bir çocuk, hiçbir şey yapmadan kendini mükemmel bulacaksa neden bir şey yapsın ki? Temeli olmayan öz saygı çalışkanlığı değil, tembelliği teşvik etmektedir.”

Bu Öz Saygı kavramı etrafında, ışığın cazibesine kapılmış pervaneler gibi dönen anne-babalar, bu ışığın kaynağı alev tarafından yakılmakta olduklarını fark ettiklerinde artık çok geç olmuştur. Çocukları tarafından çeşitli vesilelerle “deli” veya “özürlü” olarak hakarete uğradıklarında bile, onların ruh sağlıklarına zarar vereceklerini düşündüklerinden, bu çocukları terbiye etmemişlerdir.

Peki, sizce böyle yetiştirilmiş bir neslin sonu ne olmuştur?

Yazar Jean M. Twenge’in araştırmaları bizi depresyon ve yalnızlıkla baş başa kalan bir nesle götürmektedir? Bu neslin çağı “endişe çağı”, bu nesil de “gergin bir nesil”dir.

Kitabın bize anlattığı, bol örnekle incelediği nesil, bizde de var. Bu nesli yok sayamayız. Onlara yardım etmek, onları tanımakla başlar. Tanımak için de okumak ve gözlem yapmak gerekiyor. Endişe çağının bu gergin nesline yardım için anne-babalar, öğretmenler, başka eğitici ve öğreticiler olarak böyle bir eseri okumakla işe başlamamız gerektiğine inanıyorum.


Bence asıl sorun, dünyanın en mükemmel insanı olduğumuzu düşünmemizdir, endişelerimizin olması değil…

Bencillik, Sencillik ve Bizcillik Üçgeni!