Chopin ile notalardan kelimelere büyülü yolculuk

“Şopen” kelimesini bir Türk filminde duydum… Bir bestecinin kendisi ile ilgili isminden başka bir şey bilmeden dinlemek ve müziğinde anlattığı şeyleri kelimelerle anlatmaya çalışmak… Kağıdın üzerinde görünce daha garip geliyor.

Şopen chopin müzisyen besteci müzik

Chopin’in Şopen’i

Ben Chopin’in “Şopen” diye okunduğunu bilmiyordum.

“Şopen” kelimesini de bir Türk filminde duydum. Türkan Şoray ve Kadir İnanır oynuyordu.


Sonra bir gün “Piyanist”i seyrettim.

Şopen gönlüme düştü

Şopen chopin notalar kelimeler Nocturne in C-Sharp Minor

Chopin, o zaman gönlüme düştü. O hüzünlü, ayrılığın acısı ile kavuşmanın umudunu aynı yerde, aynı anda anlatan “Nocturne in C-Sharp Minor” ile içime çiseleyen bir yağmur gibi yağdı. Bir insanın, çoktan ölmüş birini, yazdığı notalardan, çalınan müziğinden anlayabilmesini ve içinde onunla aynı şeyleri hissettiğini keşfetmesini deneyimledim böylece.

O zamanlar kendime dışarıdan bakmayı, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi kendimden ayrı tutup izleyebilmeyi bilmiyordum. Bu sebeptendi sanıyorum; Nocturne’ü ilk dinlediğimde içimi yakıp kavuran bir acıyla ağlamam. Hatta hala ara sıra engelleyemediğim bir özlem ve acıyla sarsıyor beni bu müzik.

Ve içimde kendimle ilgili görmezden geldiğim bazı şeyleri görmemi sağlıyor. Örneğin: “hüznün, insanı insan yaptığına” olan inancımı… İnsanların bende gördükleri “mutsuzluğun” aslında mutsuzluk değil de, katıksız -ve bence bu haliyle insanı körleştirebilecek- mutluluk hissine, başka bir algı kanalı açan hüznüm olduğuna inanıyorum ben. Bunu da seviyorum. Çünkü Şopen, hiç tanımadığım birini keşfetmeyi ve kendisini kendi ifadeleriyle tanıyabilme fırsatını tanıyor bana. Onunla buluşup konuşma olanağım olmasa bile, empati kurarak keşfetmemde bana yol gösteriyor.


Kuşkusuz hepimiz aynı kaynaktan gelen birer damlayken ve bu nedenle içimizdeki hisleri birbirimize aktarmakta hangi yolu seçersek seçelim “evrensel” bir biçimde anlatırken, bir hissimizi diğerinden ayırıp hor görmek bizi “sakat” bırakmayacak mı? Gökkuşağındaki hangi rengi görmezden gelebiliriz?

Üstelik…

Şimdi, tam şu anda, bu yazıya Chopin (Şopen) eşlik ediyor. İçimde hüznünü, umudunu, özlemini duyuyorum. Bana anlattığı hikayelerinden yeni hikayeler üretiyorum. Böylece bayrağı onun notalarından alıp, kelimelerimle geleceğe taşıyorum.

Tam da bu “an”da…

Frédéric Chopin (Şopen)


Babası Fransız, annesi Polonyalı olup ömrünün büyük kısmını şöhretini kazandığı Paris’te geçirmesine ve klasik müzik literatüründe Fransız ismiyle anılmasına rağmen gönlü her zaman o dönem Rus işgali altındaki vatanı Polonya’da olmuştur. Bu durumu ile Chopin devrinin önemli karakterlerindendir. Milli sınırların üzerinde bir müzisyendi denebilir. Zaten 19. yüzyılda ortaya çıkan yeni tip bir sanatkarın veya dahi virtüozların hali milli bir sanatkar olmaktan çok evrensel bir sanatkar olmaktır.

Orff ve çocuk eğitiminde ritim etkisi