Eduardo Galeano; Uruguaylı dev edebiyatçı, küresel futbolun önde gelen yazarı, ünlü gazeteci… ‘Gölgede ve Güneşte Futbol’ adlı kitabında futbolun büyüleyici atmosferine özgün bir bakış açısıyla yaklaşıyor, futbolun şiirini yazıyor. Türk milli futbol takımının 2002’de Dünya Kupası’ndaki başarısını övüyor.
Eduardo Herman Hughes Galeano; 1940 yılında, Montevideo’da doğdu. Çocukken en büyük hayali futbolcu olmaktı, çok küçük yaşlarda fabrika işçisi olarak hayata atıldı. İlk yapıtı, henüz 14 yaşındayken, El Sol gazetesinde yayınlandı. Gazetecilik kariyerine 1960 yılında, Marcha’da, editör olarak başladı. İlk kitabını (Los Dias Siguientes) 1963 yılında yazdı. 1973 yılında Uruguay’da yaşanan askeri darbe sonrasında Arjantin’e, 1976 yılında Arjantin’de gerçekleşen darbe sonrasında İspanya’ya sürüldü. En büyük çalışması olan Memoria del Fuego üçlemesini sürgündeyken yayınladı. Demokratik ilerlemelerin ardından, 1985 yılında Uruguay’a geri döndü. Ülkesi ve yabancı ülkeler tarafından birçok onursal ödüle layık bulundu. 2015 yılında hayata gözlerini yumdu.
Eduardo Galeano: Gölgede ve Güneşte Futbol
Büyük yazar, çocukluğundan beri futbola duyduğu tutkuyu ‘El futbol a sol y sombra (Gölgede ve Güneşte Futbol)’ adlı kitabında eşsiz bir ustalıkla işlemiş. Akıcı anlatımını benzersiz betimlemeler ile süsleyerek son derece estetik bir üslup oluşturmuş. Kitap futbolun doğuşuyla başlıyor, yeşil bir ırmak gibi tatlı tatlı akarak günümüze kadar geliyor. Son sayfayı bitirdiğinizde 350 sayfalık bir şiir okumuş gibi hissediyorsunuz.
Galeano, futbolun temel kavramlarını tanıttıktan sonra oyunun kökenini anlatarak giriş yapmış; unutulmaz futbolcuları, iz bırakan şampiyonaları ve belleklerden çıkmayan golleri aktararak ilerlemiş. Futbolu futbol yapan eşsiz anlara, politik müdahalelere, hatırlamak istemediğimiz skandallara değinmiş. Sonuçta; son derece etkileyici, duygu yüklü, dopdolu bir yapıt ortaya çıkarmış.
Futbolun kökeni Çin’e kadar uzanıyor.
Ünlü edebiyatçı futbolun doğuşunu anlattığı Futbolun Kökenleri bölümünde zamanı binlerce yıl geriye sararak bizleri Çin’e götürüyor.
Beşbin yıl önce Çinli hokkabazlar topu ayaklarıyla dans ettiriyorlardı ve daha sonra ilk oyunlar da yine Çin’de düzenlendi. Sahanın ortasında bir çit vardı ve iki taraftaki oyuncular ellerini kullanmaksızın topun yere değmesini engelliyorlardı. Bu gelenek hanedandan hanedana aktarılarak sürdü. Eski zamanlarda Mısırlıların ve Japonların topu tekmeleyerek oynadıkları biliniyor. Milattan beş yüzyıl önceye ait bir antik Yunan mezarının mermerinde bir adam topa diziyle vururken görülüyor. Kesin olarak bildiğimiz Romalılar’ın futbola oldukça benzeyen bir oyun oynadıklarıdır. Romalı lejyonerlerin ayağıyla Britanya Adaları’na bu yenilik ulaştı.
Britanya’ya ulaşmasından yüzyıllar sonra futbolun 1314’te, Kral II. Edward’in altına mührünü vurduğu bir fermana konu olduğu, William Shakespeare’nin bir oyununda futboldan bahsettiği, Vatikan bahçelerinde ‘calcio’ oynamanın bir alışkanlık haline geldiği de Galeano’nun değindiği ilginç noktalar arasında görülüyor.
“Bütün bir futbol sahası Di Stefano’nun ayakkabılarının içine sığardı”
Kitabın önemli bir kısmında futbolu yüz milyonlara sevdiren büyük futbolcuların kısa yaşam öykülerine yer verilerek oyun kişilikleri ve futbol sahasında sundukları yetenekler anlatılmış. Usta yazar; izlemediği futbolcuları babasının ve diğer kaynakların kendisine aktardıklarına, izlediği futbolcuları ise kendi gözlemlerine dayanarak yazmış. Örneğin, dünya futbolunun iki büyük yıldızı ile ilgili oldukça çarpıcı ifadeler var.
Alfredo Di Stefano‘yu anlatırken adeta kendinden geçiyor.
‘Bütün bir futbol sahası Onun ayakkabıları içine sığardı. Saha O’nun ayaklarından doğar ve O’nun ayaklarından yetişirdi. Topla, pozisyon ve tempo değiştirerek koşar, yorgun ve yavaş bir ritimle giderken birden önünde durulmaz bir kasırgaya dönüşürdü.’
Futbolun en büyük isimlerinden ‘Siyah İnci’ Pele‘yi yere göğe sığdıramıyor.
‘Onu maçta oynarken görmek herşeye değerdi doğrusu. Koşmaya bir başladı mı, rakiplerinin arasından bir bıçak gibi sıyrılırdı. Sıçradığında, sanki görünmeyen bir merdivenle tırmanıyormuş gibi havaya yükselirdi.’
“Hiç kimse Türkiye’nin önemli bir başarı elde edeceğine inanmıyordu”
Eduardo Galeano, ‘2002 Dünya Kupası’ başlıklı bölümde Türk Ulusal Takımı’nın zaferine de yer ayırmış ve ülkemizin başarısını övmeyi ihmal etmemiş.
“Şampiyonanın bir başka sürprizi de Türkiye’ydi. Hiç kimse bu ülkenin önemli bir başarı elde edeceğine inanmıyordu. Dünya kupalarından elli yıldır uzaktı. Brezilya’ya karşı oynadığı ilk maçta göz göre göre haksızlığa uğradı; ama yoluna devam etti ve sonunda üçüncülüğü elde etti. Enerjik ve kaliteli futboluyla kendisini küçük gören uzmanların ağzını açık bıraktı.”
Galeano, futbola özgün bir bakış açısı ile yaklaşmış
‘Gölgede ve Güneşte Futbol’ okudukça dinlendiren, yer yer duygulandıran, zaman zaman hatıralarınızı anımsatan son derece güzel bir kitap olarak göze çarpıyor. Okurken futbolu neden sevdiğinizi düşünüyor, ünlü futbolcuları ve unutulmaz golleri Galeano’nun sözcükleriyle gözlerinizde canlandırıyorsunuz. Futbol genel kültürünüzü geliştiren, çok seçkin bir yapıt. Futbolun doğasında varolan coşku ve tutkuyu derinden hissediyorsunuz. Bakış açınızı genişletebilir, sportmenlik duygunuzu zenginleştirebilirsiniz.
İlgili yazılar
Halit Kıvanç: Futbol! Bir Aşk…
Türk Futbolu Mutlu Günlerine Nasıl Dönebilir?
Türk Futbolu’nda Yabancı Rüzgarı