Eyvah regl oldum! Bilemezdi ki kan gelmesinin yaşamda şiir olduğunu… Onun bedenindeki bu değişimin aslında bir mucize; öğretildiği gibi utanılacak saklanılacak bir olay değil de bir insanı dünyaya getirebilme onurunun ona bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğunu! Anne olabilmenin ilk adımı…
Geçen yaz bir telaşla yine sokaklarda koşturuyor, her zaman olduğu gibi yine bir yerlere yetişmeye çalışıyordum. Güzel, keyifli, ılık bir akşamüzeri. Birden bir ses duydum. Ne olduğunu anlayamadım önce gayri ihtiyari döndüm ve yirmi yaşlarında bir erkek çocuğun yanındaki kız arkadaşı olduğunu düşündüğüm bir kıza tokat attığını gördüm. Bir şey yapmadan duramazdım. Koştum hemen “ne yapıyorsun sen?” diye oğlanın üzerine atıldım. Kız aramıza girdi “döver de sever de o benim nişanlım, sana ne be kadın” demez mi? Kaldım öylece. Derin dondurucuya atılmış balık gibi gözlerim buz parlaklığında ve üşüyerek uzaklaştım.
Kızamadım ne o güzel kıza, ne de kendini erkek yerine koyan o çocuğa. Kızamadım. Toplum böyle demişti ona. Öyle öğretmişti…
Erkek çocuk, bedenindeki herhangi bir organdaki fazlalığı küçük bir cerrahi müdahale ile alınırken, verilen erkeklik egosunun altında ezilmiş kalmıştı. Kız ise ilk regl olduğundaki korkaklık, ürkeklikle ve eziklikle yaşamaya devam ediyordu.
Bilemezdi ki kan gelmesinin yaşamda şiir olduğunu! Onun bedenindeki bu değişimin; aslında bir mucize, ona öğretildiği gibi utanılacak saklanılacak bir olay değil de bir insanı dünyaya getirebilme onurunun ona bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğunu! Anne olabilmenin ilk adımı…
Yarattığınız cehennemde, ayaklarına cennet serdiğiniz anneler…
Bir kadın olarak savunduğum ve uğruna mücadele ettiğim “kadına karşı şiddetin önlenmesi” konusunun ilk ayağı bence önce kadını eğitmekle başlar. Kadın, kendi yerini ve kendi konumunu anlamalı; kendi değerini bilmeli ve toplumda hak ettiği yeri almalıdır.
Erkek egemen toplumda yaşadığı için ezilen ve ikinci sınıf insan yerine konan kadın, kendi konumunu ve ona öğretilen değerleri kabullenmiş ve yaşam biçimini buna göre şekillendirmiştir. Her zaman şikayet ettiği erkek egosunu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, kendi erkek çocuklarını da babaları ve kocaları gibi yetiştirmekte ısrar etmiştir.
Hal böyle olunca zavallı kız, erkek arkadaşının sokak ortasında ona tokat atmasını, onu sevdiği için yaptığını düşünmüş ve annelik içgüdüsüyle savunmaya geçmiştir.
Olay aslında bu kadar basit ve bir o kadar da korkunç, iç içe girmiş sorunlar yumağıdır.
Güzel kızım; kendine acımıyorsun, saygın yok, anladım ama bizi de düşün lütfen. Şişirdiğin o erkek egosu, bir gün seni öldürecek boyuta gelir ve bunu uygularsa, tıpkı sadece 2015 yılında 255 kadının öldürüldüğü gibi, olan bize olacak. Yaz, kış, yağmur, çamur demeden elimizde pankartlarla sokaklara dökülüp, kadın cinayetlerine son diye kendimizi paralayacağız. Rakı masalarında küfredip, üç beş kişi bir araya gelince seni konuşacağız. Bütün eli kalem tutanlar bir iki gün yazıp çizecekler. Siyasetçiler çözüm ararmış gibi yapacaklar. Sosyal medyada patlama yaşanacak. Herkes senden bahsedecek. Meşhur olacaksın.
Sonra ne olacak biliyor musun? Unutulacak! Sen de, senin gibiler de unutulacak. Ve hala anneler kız çocuklarının regl dönemini saklamaya devam edecekler ve hala sünnet düğünleri bütün görkemiyle kutlanacak. Eğer sünnet olan senin kardeşin ise sana da bir gelinlik giydirilecek ve yardımcı oyuncu rolün hayat boyu devam edecek.
Hatta annelerimiz regl dönemlerinde kendilerini mundar sayacaklar. Bebek ziyaretlerine gitmeyecekler, oruçlarını tutmayacaklar ve hatta kimse anlamasın diye oruç tutarmış gibi yapacaklar. Hiç kimse kadın olmanın ne kadar özel olduğunu söylemeyecek sana. Hatta kadınlığından utanman için ellerinden gelen her türlü şeyi de yapacaklar. Bir daha dünyaya gelirsen, erkek olman konusunda seni ikna edecekler. Ve bunları annen, teyzen, anneannen ve hatta kadın öğretmenlerin yapacak.
Sen bunlara inanma güzel kızım
Sen kadın olarak dünyaya geldiğin için çok şanslısın. Kadınlık bize bahşedilmiş bir mucize. Eğer kendini bulur ve toplumun sana empoze ettiği yalan yanlış kuralları beyninde silebilirsen ve bir cinsel obje olmadığını, insan olduğunu öğretebilirsen, seninle birlikte yaşayanlara, inan bana bundan daha özgür bir dünya yok.
Yalnız kalırım, evlenemem falan diye korkma sakın. Sen kendine güvendikçe, daha güzel bir kadın olacaksın. Sana saygısızlık yapılmasına izin vermeyeceksin ve kimse seni yıpratamayacak, kimse seni üzmeye cesaret edemeyecek. Ve sen güçlü, ayakları üzerinde durabilen, herkesin hayranlık duyduğu bir kadın olacaksın.
Tek yapman gereken okumak, çok okumak, okuduğunu anlayıp içselleştirerek yaşamına uygulamak. Gerektiği zaman toplumu karşına alıp, “hayır yanlış düşünüyorsunuz” diyebilme cesaretini bulabilmek. Zormuş gibi görünüyor değil mi? Başardıkça zor olmadığını göreceksin ve bundan büyük bir keyif alacaksın.
Özgürleştikçe kozanı kırmaya başlayacaksın ve güzel bir kelebek olarak kanatlanacaksın. Özgürlüğün en büyük hazine olduğunu anlayacaksın.
İnan bana güzel kız, asıl mutluluk bundan sonra başlayacak ve senin yanından hiç ayrılmayacak.
Her kadın cinayetinden sonra sokaklara dökülen bizler…
Lütfen artık bu işlerin sokakta çözülemeyeceğinin, çözümün eğitim olduğunun farkına varalım ve en azından çevremizdeki insanları bu konuda eğitmek için çalışalım. Kendi yaşam biçimimizle çevremizdekilere örnek olalım. Kadınların eğitimleri konusunda projeler üretip bunları bir an önce uygulamaya geçirelim. Sen bana anlat, ben sana anlatayım birbirimizi alkışlayalım şeklindeki salon konferanslarında değil, sokakta halkın içinde ve bilgiye muhtaç insanlara ulaşarak yapalım bu çalışmalarımızı.
Kadınlar ölmesin diyorsak, özgür bir ülkede yaşamak istiyorsak taşın altına elimizi koyma zamanı gelmedi mi? Daha kaç kadın cinayete kurban gitmeli? Neyi bekliyoruz?
Bir yerlerde elini uzatmış ve yardım bekleyen insanlar var. Haydi, gelin hep birlikte imdat çığlıklarına cevap verelim. Ne dersiniz?