Halide Edip Adıvar, dopdolu bir ömür bizim gibi nekrofil toplumlarda çok az kişi tarafından değerlendirilse de dünyada kadrini bilenler olmuştur elbet; 20. Yüzyıl sona ererken, Venüs gezegeni üzerinde çalışmalar yapan bir grup bilim insanı, Venüs üzerindeki bir kratere Halide Edip’in anısını yaşatmak için Adıvar adını verdiler.
Yazar kitabına başlarken; “Halide Edip’in romanlarını gölgede bırakan hayatını çok geç keşfettim. Fikirleriyle öne çıkmış, bir zamanlar kitlelerin sevgilisi olmuş, uluslararası üne sahip bu kadını ya yanlış tanıyorduk ya da tanımıyorduk. 100 yıl önce toplumu etkileyen romanlar yazmış, kadınların eşitlik mücadelesinin başına geçmişti. “diyor. Doğrusu kitabı hatmettiğimde ben de aynı şeyi düşündüm: Halide Edip’i çok az tanıyormuşuz ve yanlış tanıyormuşuz.
İpek Çalışlar’ın ikinci biyografisi bu – 2006’da yayınlanan Latife Hanım‘dan sonra-Yazar, Latife Hanım kitabıyla PEN Yazarlar Derneği’nin Duygu Asena ödülünü almıştı. Halide Edip: Biyografisine Sığmayan Kadın kitabı da Latife Hanım biyografisi gibi dopdolu, derinlemesine yapılmış bir araştırma ürünü. Her iki eser de geniş hacimli ve oldukça doyurucu; yanılmıyorsam her ikisi de konu edindikleri insanlar hakkında Türkçe’de yapılmış en iyi çalışmalar.
Kendi zamanı içinde kadın kimliğiyle ortaya çıkmış entelektüel düzeyde çalışmalar yapmış başkaları da vardı. Fatma Aliye, İhsan Raif, Şair Nigar Hanım bunlardan bazılarıdır. Ama hiç biri kadın hareketi içinde ve yeni devletimizin kuruluşu sırasında Latife Hanım ve Halide Edip kadar ön planda olma gayretleri içinde olamamışlardır. Erkeklerin dünyasında “biz de varız” cesaretini gösterip, bunun mücadelesini yapan bu iki mümtaz kadın, böyle bir mücadelenin bedelini, belli bir dönemde varlıkları “yok hükmüne” indirgenerek adam gibi ödemişlerdir.
Yaşam yolculuğunda Halide Edip Adıvar
Halide Edip’in 1884 yılı Şubat’ında başlayan hayat yolculuğu, küçük yaşlarda tanıştığı annesini kaybetmek gibi acılarla, mücadelelerle, sevinçlerle, başarılarla, yenilgilerle, küskünlüklerle devam etmiş ve 10 Ocak 1964 Cuma günü sona ermiştir. Ama hayatın peşini hiçbir zaman bırakmamış ve ayağı yere sağlam basan ve de hayattan ne beklediğinden emin olan bütün sağlam karakterler gibi O da nereye gittiğini bilerek, hedefine ilerlemiştir. Dünya ise O’nun bu kararlılığı karşısında O’na yol vermek zorunda kalmıştır ister istemez. Yaptıklarını bugünden bakarak, o zamanın şartları içinde değerlendirdiğimizde ne kadar şaşırtıcı ve başka olduğunu görmek için çevremize, dünyamıza bir bakalım. Kaç kadın görebiliriz böylesine entelektüel bir birikime sahip, etkileyici, çalışkan, kararlı, kendine göre doğruları olan ve onlardan vazgeçmeyen. Bütün bunlardan dolayı da kimseye yaranamayan ve farklılığı bir türlü doğru algılanmayan…
İyi bir eğitim görmüş, kitaplarla çok çabuk haşır neşir olmaya başlamış olan Halide Edip, İngiliz – Amerikan tarzı bir disiplin anlayışı içerisinde yetişmiş, çok iyi derecede Yunanca, İngilizce bilen bir insandır. Babası, Abdülhamid’in sarayında görevlidir.
Bu yüzden padişahın yazılı emri ile Üsküdar Amerikan Koleji’nden bir müddet uzaklaşmak zorunda da kalacaktır. Padişah burada okumasını sakıncalı bulmuştur. Buna rağmen O, okulla bağlantısını kesmemiş, gizli de olsa gidip gelmiştir. Kolej kampüsündeki bütün eğlencelere katılan, olağanüstü yetenekleri nedeniyle geleceğine umutla bakılan çok ciddi bir öğrencidir.
Halide Edip Adıvar siyasette
Bu arada Rıza Tevfik, Salih Zeki gibi kendi zamanının en iyi hocalarından dersler alır. Hocaları da O’nu zekâsına ve öğrenme gücüne hayran kalırlar. Daha sonra Matematik Hocası Salih Zeki ile evlenecek ve iki de çocukları olacaktır.
31 Mart ayaklanması sırasında “kara liste” ye alınır ve İskenderiye’ye kaçmak zorunda kalır. Oradan Kahire’ye ve daha sonra Londra’ya gider orada Bertrand Russell’ın evinde misafir olarak bulunur. Bunlar Halide Edip için zor günlerdir. Boşanma, siyasete yönelme derken, 1 Ağustos 1908 tarihinde Tanin Gazetesinde çıkan ilk yazısıyla yazarlığa başlayan Halide Edip, 1912’de yine aynı gazetede Handan romanını tefrika ettirmeyi başarır.
Ömrüne birçok roman, hatıra, tiyatro eseri sığdırır. İttihatçılarla olan çalışmaları, kadın mitingleri, Cemal Paşa ile Suriye’ye gitmesi ve oradaki hizmetleri, Adnan Adıvar’la evlenmesi, ülkemizin işgali ile 22 – 23 Mayıs 1919 Kadıköy ve Sultanahmet Mitinglerindeki meşhur hatiplikleri, Anadolu’ya geçerek Kuvayı Milliye saflarında yer alması, Ankara Hükümeti için yaptığı çalışmalar, M. Kemal Atatürk’le ilişkileri, muhalefeti, mandacılıkla suçlanması, gözden düşmesi ve yurt dışında yaşamak zorunda kalması, 1939’da Türkiye’ye döndükten sonra DP’den milletvekili seçilmesi – ki mecliste de kendi doğrularından vazgeçmeyecek ve tavırlarıyla farklı bir vekil olduğunu hep hissettirecektir – daha sonra küskünlük ve siyasete veda. Bu arada 1940’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı olarak İngiliz Filolojisi kurarak bu bölümün ilk profesörlüğünü de yapmıştır.
Halide Edip ve Milli Mücadele
Halide Edip, böyle peş peşe sıraladığımız bir ömür geçidi içinde ayrıntılar düzeyinde kalsa da burada sözünü etmeden geçemeyeceğimiz nice başarılara imza atmıştır. Mesela Milli Mücadele sırasında bir ajansın kurulması O’nun fikriydi ve ismi de o bulmuştu.
Bunu da İstiklal Mücadelesi için Anadolu’ya geçerken Geyve’de Yunus Nadi’ye Ankara’ya gidince ilk iş olarak dahile ve harice söyleyecekleri için bir ajans kurmaları gerektiğini söylemiş ve adını da hemen oracıkta koyuvermişti: Anadolu Ajansı. Hint Müslümanlarının Milli Mücadele için topladıkları 100.000 dolarlık yardımın Ankara hükümetine intikal ettirilmesi sırasındaki gayretleri.
Yurttan uzakta bulunmak zorunda olduğu 1925 – 1939 yılları arasında boş durmamış önüne çıkan her fırsatı değerlendirmiştir. 3 Temmuz 1928’de ilk kez bir kadın Amerika’daki Williamstown Politika Enstitüsüne başkanlık etmiş, söyledikleriyle basında geniş yankılar uyandırmıştır. Kendi zamanının Arnold Toynbee, Bertrand Russell, Mahatma Gandhi, Nehru (Hint Müslümanlarının daveti üzerine gittiği Hindistan’da) önemli sanat, fikir ve siyaset adamlarıyla da tanışmış, dostluklar kurmuştur.
Yine Hindistan’da bulunduğu sırada Nazım Hikmet’in şiirlerinden bazılarını İngilizce’ye çevirmiş ve Bombay Chronicle gazetesinde yayınlamıştır. İşte böyle dopdolu bir ömür bizim gibi nekrofil toplumlarda çok az kişi tarafından değerlendirilse de dünyada kadrini bilenler olmuştur elbet Halide Edip’in. 20.yüzyıl sona ererken, Venüs gezegeni üzerinde çalışmalar yapan bir grup bilim insanı, Venüs üzerindeki bir kratere Halide Edip’in anısını yaşatmak için Adıvar adını verdiler.
Yazımı, biyografi fakiri olan edebiyatımıza böyle bir eser kazandıran İpek Çalışlar’a teşekkür ederek, Mina Urgan’ın Halide Edip’in ince kadın ve annelik duyarlılığını dile getirdiği anısıyla bitiriyorum:
Bana şöyle demişti bir gün: Halide Edip şu adamla sevişti, bu adamla sevişti diye birtakım laflar duyacaksın. Bunların hepsi yalan! Ben bir tek erkeği sevdim ömrüm boyunca. O tek erkek de altı ay sonra benden bıktı beni aldatmaya başladı. Her şeyi biliyordum. Her şeye razıydım. Yeter ki onu görebileyim, ona dokunabileyim. (Bunu söylerken elini bana uzatmış, bana dokunmuştu. Tutkusunun çıplaklığı karşısında fena sarsılmıştım.) Ancak ikinci bir kadınla nikâh kıymaya kalkınca, boşanmaya karar verdim. Bunu gururumdan yaptığımı sanma. Ama iki oğlum vardı. Analığım ağır bastı. İki küçük erkek çocuğun bu kadar çirkin bir durumu, babalarının aynı evde iki kadınla birden yaşadığını görmelerine katlanamadım; boşandım… Öleceğimi sandım. Ama insan kolay kolay ölemiyor.