Kaktüs Radyasyonu Emiyor mu?

Kaktüs radyasyonu emiyor mu ya da çeker mi soruları üzerine; Radyasyonla ilgili Türkiye’de eğitim veren akademik kuruluşlarda görevli radyoloji uzmanları, elektronik cihazların yanına konulan bitkilerin radyasyonu absorbe edip etmediği hakkında ilgili bilimsel bir bilgiye sahip olmadıklarını, bu konuyla ilgili araştırma yapmanın da kendi görev alanlarına girmediğini söylüyor.

kaktüs radyasonu emer mi

Kaktüsgiller (Cactaceae) gövdeleri etli ve yaprakları diken şeklini almış bir çiçekli bitkiler familyası Kaktüs, cins adı olmamasına rağmen, kaktüsgiller familyasını oluşturan gövdeleri etli, yassılaşmış ve sulu olan, yaprakları diken şeklini almış bütün çiçekli bitkilere verilen ortak addır. Genellikle çöllerde ve tropiklerde yaygınlardır. Sukkulent gövdeleri aynı zamanda özümleme görevini de yapar.

Kaktüsler çok yağış ve su istemeyen bitkilerdir. Yaklaşık 1800-2000 çeşidi bulunmaktadır. Kökleri çok uzun ve kalındır. Bu özellikleri ve yapraklarının diken şeklinde olması, onları diğer bitkilerden ayırır. Kaktüslerin eni ve boyu iyi beslendiği takdirde oldukça uzun ve kalındır. Bazı kaktüslerin dikenleri zehirli olabileceği gibi, her şekilde deriye battığında ince dikenleri yüzünden çok can acıtırlar ve çıkarılmaları zordur.


Şili’nin kuzeyindeki Atacama Çölü’nde yaşayan bir kaktüs cinsi, yılda ortalama bir litre suyla nasıl idare edebiliyor acaba? Biyologlar, kuraklığa gösterdikleri harikulâde uyum sebebiyle kaktüslere “kurakçıl bitkiler” adını verirler.

kkaktüs radyasonu emer mi

Kurakçıl bitkiler her türlü zorluğa katlanabilir ve yılın her devresinde tohum verebilirler. Su kaybetmemesi için diken şeklinde oluşmuş yapraklan, türe özgü bir dizaynla, etli gövdelerin üzerine belirli bir geometri İle dizilmişlerdir. Kaktüs ailesi, her türlü özelliği ile apaçık olarak çetin iklim şartlarına dayanacak gerekli sistemlere sahip kılınmıştır. Bu sistem sayesinde bir su damlası bile israf edilmez. Bilindiği gibi, kurak bölgelerde yağmur nadir görülür, ama çiy ve sise bol rastlanır. Kaktüsler sis dağılmadan ve buharlaşma başlamadan önce sis ve çiydeki suyu alabilmek için, dikenlerinin alt kısmında yer alan ve birer sünger görevi gören küçük tomurcuklardan faydalanır. Sünger tomurcuklarla çiy tabakasından emilen su, kaktüsün bütün dokularına iletilir.

Pompa Sistemi

Kaktüsler, su ihtiyaçlarını sadece süngersi tomurcuklardan sağlamaz. Hayatları için lüzumlu suyu özel bir pompa sistemiyle elde ederler. Toprağın derinliklerindeki suya hayli uzun kökleri ile erişirler. Bazen kaktüsün boyu 50 cm. geçmez iken, kökleri 18 m derinliğe kadar ulaşabilir ve bu kökler, çapı 12 metreyi bulan bir alana yayılır.

ABD’deki kurak arazinin yüz ölçümü Avrupa kıtasının neredeyse tam beş misli. Bu topraklarda yetişen kaktüslerin genellikle yılda ortalama 200 mm3 suya İhtiyaçtan vardır. Oysa bu bölgelerde de buharlaşma, yaklaşık 1.700 mm3 su meydana gelmesine yol açıyor. Yani iklim ne kadar kurak görünürse görünsün, resimdeki dev Saguaro. İhtiyaç fazlası 1 500 mm3 suya sahiptir.

Yağmur suyu veya çiy, kaktüsün kök seviyesine pompalanır veya dikenlerin alt kısmında bulunan küçük tomurcuklar tarafından emilir. Bu safhada su, kaktüsün ağırlığının yaklaşık %75’ini meydana getirir ve kurak bir mevsim süresince de ağırlığının yaklaşık % 70’ini kaybeder.

Tasarruf Uzmanı

Bir kaktüs için suyu depolamak ve suya sahip olmak, tek başına yeterli bir tedbir değildir. Depolanan suyun terleme ile harcanmaması gerekir. Bu yüzden bazı çok küçük yaprağa sahip kaktüs türlerinin yaprağı, normal bir ağaç yaprağının 30’da biri kadar terler ve bu yolla 30 defa daha az su kaybeder. Dikenli kaktüslerde ise. Zaten terleme problemi otomatik olarak ortadan kalkmıştır.

Bu bitkiler sanki geometri tahsili görmüş ve silindirin kendileri için en ideal yapı olduğunu biliyormuş gibi, güneş ve rüzgâr ile temas eden alanlarını azaltacak ve böylece su kaybını en aza indirecek bir şekilde sahip olmuşlardır.

“Yağlı” bitkiler de denilen sukulentler (kurakçıl bitkilerin büyük çoğunluğunu teşkil ederler) bu noktada dikkate değer bir performansa sahiptir. Mum kaktüsü, dallarındaki hücrelerin içerisinde yaklaşık 5 ile 10 ton su depolayabilir. Agav ve taş kaktüsleri suyu daha çok’ yapraklarında depo ederler. “Pachypodium” cinsi kaktüslerde ise, suyun stoklandığı yer köklerdir. Kökler bir yandan su depolama görevini görürken diğer yandan da (“Peyotl” türü kaktüste bariz olarak görüldüğü gibi) genişleyip daralma hareketiyle bitkinin güneş ışınlarından korunması İçin toprağın içine çekme vazifesini yerine getirirler.

Bilindiği gibi kaktüs, su ihtiyacını sadece süngerci tomurcuklardan değil, özel bir pompa sistemiyle karşılar Özellikle sis ve çiyden emilen su, Kaktüsün bütün dokularına iletilir ve burada uzun süre depolanarak, ihtiyaç oranında kullanılır. Sadece keşfedilen bu sistemi bile SCHOTT cam sanayine ilham kaynağı olmuştur,  Fotoğrafta görülebildiği üzere, kısa sürede büyük oranda sıvı emebilen özel bir cam imal edildi. Çok gözenekli bir malzemeden yapılan bu cam, hafif, geniş bir yüzeye ve yüksek depolama kapasitesine sahiptir Sintercam denilen bu özel madde, kimyevi maddelere Karşı dayanıklı, aynı zamanda zararlı maddelerin giriş-çıkışına da engeldir.


kkaktüs radyasonu emer mi

Canlı su istasyonları

Kaktüsler depoladıkları bu su ile kendi ihtiyaçlarını karşılarken, aynı zamanda çölde susuz kalarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalan insanların imdadına yetişirler. Meselâ, Arizona Çölünde dev kaktüslerin bulunduğu bölgeler, gerçek birer vaha özelliğine sahiptir. Bu dev kaktüsler de burada birer su istasyonu görevini görürler. Sadece insanlar için değil, kuşlar başta olmak üzere, suya muhtaç diğer canlılar için de.

Hem Besin Hem İlaç Kaynağı

Opuntia (Kaynanadili) türlerinin meyveleri, özellikle de frenk incirinin (Oftcus-indica) hem meyvesi hem de yağından istifade edilir. Bileşiminde meskalin (barsak yumuşatıcı) bulunan bazı kaktüs türleri (örneğin: Peyotl kaktüsü) de çok eski tarihlerden beri ilaç olarak kullanılır.

Gelelim kaktüslerin radyasyonu emip-emmediği ile ilgili olarak Türk AtomEnerjisi Kurumu şunu söylüyor;

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ise resmi internet sitesindeki ”sık sorulan sorular” bölümünde, ”Televizyon ekranları ve bilgisayar monitörleri radyasyon yayar mı?” şeklinde yöneltilen bir soruya şu yanıt veriliyor:

“Katot ışın tüplü televizyon ve bilgisayar monitörleri, x- ışını üretmekle birlikte normal çalışma koşullarında yüzeyinden 10cm mesafedeki herhangi bir noktada doz hızı 0.1 mrem/h değerini aşmayan x- ışını yaydıklarından dolayı, Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği’nin 5. maddesinde belirtilen muafiyetler kapsamında olduğundan düzenlemeye tabi değildir. Katot ışın, tüpsüz televizyon ve bilgisayar monitörleri iyonlaştırıcı radyasyon kaynağı değildirler. Radyasyon Güvenliği Tüzüğü gereğince iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kaynakları kurumumuz faaliyet alanı kapsamında değildir”

Radyasyonla ilgili Türkiye’de eğitim veren akademik kuruluşlarda görevli radyoloji uzmanları ise elektronik cihazların yanına konulan bitkilerin radyasyonu absorbe ettiği (katı veya sıvı bir maddenin bir gazı, ışığı içine alması, emmesi) ile ilgili bilimsel bir bilgiye sahip olmadıklarını, bu konuyla ilgili araştırma yapmanın da kendi görev alanlarına girmediğini söyledi.

Kaktüsle ilgili net bir bilimsel görüş yok!

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mine Genç, vatandaşların net olmayan bilgilerle, ”sözde radyasyonu emdiği için” kaktüs satın almasının şaşırtıcı olduğunu söyledi. Bu konuyla ilgili özel bir araştırma yapmadıklarını ifade eden Genç, ”Kaktüsün radyasyonu emmesiyle ilgili bugüne kadar bir bilgiyle karşılaşmadık. Zaten bizim işimiz, radyasyonun olumsuz etkilerini araştırmak değil, radyasyonu kullanarak hastaları tedavi etmek” dedi. TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nde radyasyonun, iyonlaştırıcı olan ve olmayan olmak üzere ikiye ayrıldığı belirtilerek, ”Atomları iyonlaştıracak kadar yüksek enerjiye sahip olmayan radyasyon, hedef malzeme üzerinde bir miktar ısı artışına yol açar ve bilindiği kadarıyla, canlı organizmalar üzerinde olumsuz bir etkiye sahip değildir” deniliyor.

 

İlgili yazılar

Nikotin bağımlılık yapar: Sigara mı Sağlık mı?

Enerji Hatları: Geçmişimizi nasıl temizleyebiliriz?


Yeni Nesil Uyuşturucu: Bonzai


 

 

İrfan Yurtbahar
İrfan Yurtbahar, Köşe Yazarı, Fotoğraf Sanatçısı, Eğitmen. 1972 Isparta doğumlu. Gazi Üniversitesi’nde işletme okudu, 14 yıldır Bilim İlaç A.Ş’de uzman tıbbi satış mümessili olarak Hatay ve Mersin’de çalıştı. Halen Manisa’da çalışmaktadır. 2000 yılında fotoğraf sanatına merak sardı ve Dr. Erdal Kınacı’nın desteği ile fotoğrafçılığa başladı. 2005 yılında Mersin Fotoğraf Derneği 42’inci dönem Fotoğraf Eğitim seminerini başarı ile tamamladı. Aynı zamanda Türkiye Fotoğraf Sanat Federasyonu üyesidir.