Kişinin kendisi olabilmesi için öncelikle toplum tarafından kendisine empoze edilmeye çalışılan tüm dayatmalardan özgürleşmesi gerekiyor. Kimlik türü arayışında nasıl kayboluyoruz? Tek tip insan modelinden sıyrılarak sistemin dışına çıkmak nasıl mümkün olur?
Geçenlerde Bob Dylan’ ın Maggie’s Farm (Maggi’nin çiftliği) isimli parçasını dinliyordum. Şarkının sözlerinde şöyle diyordu: “Artık Maggi’nin çiftliğnde çalışmayacağım, kendim olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım, herkes tıpkı onlar gibi olmanızı istiyor, onlar şarkı söylerken siz kölelik yapıyorsunuz ve ben artık bundan sıkıldım, artık Maggi’nin çiftliğinde çalışmayacağım.”
Kimlik arayışında tek tip insan modelinden sıyrılmak
Bu sözler eminim birçoğunuzun duygularına tercüman olmuştur. Genel olarak tüm dünyaya baktığımızda yönetimler kişilerin bireyselleşmesine ve özgürleşmesine pek sıcak bakmıyorlar, hatta özellikle oluşturdukları bir takım manipüle edici araçlarla bunu engelliyorlar.
Bu araçların bazıları: müzik, kılık kıyafet, yemek, yaşam tarzı modası vb. Tüm bu dış etkenler insanlara sunulurken irdeleme, sorgulama, karar verebilme yetilerini kullanmayan kişiler kendilerine sunulan tüm dayatmaları kabul ediyorlar. Sonuç olarak ise ortaya tek tip insan modeli çıkıyor, böylelikle yönlendiriciler de amaçlarına ulaşmış oluyorlar.
Kişinin kendisi olabilmesi için öncelikle toplum tarafından kendisine empoze edilmeye çalışılan tüm dayatmalardan özgürleşmesi gerekiyor. Aksi takdirde kişi hiçbir zaman kendisini bulamayacaktır. Ya az önce bahsettiğim gibi tek tip insanlar olacaklar ya da marjinal olma çabası içinde sıradan insanlara dönüşeceklerdir. Oysa ki insanın kendisi olabilmesi kadar kolay, sade, basit bir şey yok. Bunu zorlaştırmaya çalışmak ise ortaya farklı olma çabası gibi gereksiz bir olgu çıkartıyor ki zaten bu çabanın kendisi insanı sıradanlaştırıyor.
Kimlik türü oluşum süreçleri
Bugün insanların iş hayatlarını da yakından incelediğimizde birçok insanın aslında kendisine hiç de uygun olmayan işlerde çalışarak kendi potansiyellerini kullanmadıklarını görüyoruz. Birçoğumuz pazartesi gününden haftasonunu iple çekerken daha cumartesi gecesi bitmeden kendimizi yine pazartesi sendromunu yaşarken buluyoruz. Bu durmaksızın kanayan yarayla da yaşamlar geçiriyoruz.
Bu sorunun temel nedeni ise kişilerin kendilerini bulamamaları ya da bulsalar dahi sistemin dışına çıkmaya cesaret edememeleridir. İleriki yıllarda gelecek neslin tüm bu sorunlarla karşılaşmamaları için çocukların yetiştirilmesinde çok hassas davranılması gerekiyor. Özellikle ergenlik döneminde olan gençlerin kimlik oluşturma süreçlerinde çok titiz ve araştırmacı olmaları gerekiyor.
Bu konu ile ilişkili olarak sizlere James Marcia ve onun kimlik kuramından bahsetmek istiyorum. Kanadalı bir psikolog olan James Marcia, gençlerin ergenlik dönemindeki kimlik gelişim sürecini incelemiş ve bunun üzerine kimlik kuramını oluşturmuş.
Marcia bu kuramında 5 tane ‘kimlik türü’nden bahsediyor:
- Başarılı kimlik
- Moratoryum kimlik
- İpotekli kimlik
- Dağınık kimlik
- Ters kimlik
Başarılı kimlik nasıl bulunur?
Birey insan ilişkilerinde ne istediğini bilir, belirli bir dünya görüşüne sahiptir ve sürekli araştırma yapar. Yaptığı araştırmalar sonucunda ise kendisine uygun olan kimliği bulur ve ona bağlanır.
Moratoryum kimlik türü nedir?
Kişi araştırma yapar ama herhangi bir kimliğe bağlanmaz, karar verme sürecini hep ertelerler.
Ailevi ve sosyal değerlere sıkı sıkıya bağlı insanlar ise yine aileleri ya da sosyal çevreleri tarafından kendilerine sunulmuş olan ipotekli kimliğe sahip olurlar. Bu kimlik türü bana hemen Halil Cibran’ın Çocuklar isimli şiirinin mısralarını çağrıştırıyor ve bu şiiri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler. Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil. Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır. Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır; Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur. Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar. Okçunun önünde kıvançla eğilin Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.” — Halil Cibran
Bu şiir çocuklarımızı yetiştirirken onların bizlerden farklı bireyler olduklarını kabul etmemiz ve davranışlarımızı buna göre şekillendirmemiz konusunda bizlere ışık tutuyor.
Herhangi bir araştırma yapmayan, kararsız, ne olmak istediğini bilmeyen bireyler ise dağınık kimlik modeline sahip olur. Son olarak ters kimlik modelinde ise hiçbir şey olmayacağını düşünen birey, toplumun ya da ailesinin tam tersi yönünde bir kimlik geliştirir.
Tabi bu tablo sizlere karamsar gelmesin, hiçbir şey için geç kalınmış değil. Bu konu ile ilgili Marcia’nın bizlere güzel bir haberi var. İpotekli ya da dağınık kimliğe sahip olan kişiler, ilerideki yaşlarda da Moratoryum kimlik arayışı sürecini geçirerek sonuçta başarılı kimlik türüne sahip olabilirlermiş. Ya da yaşamının erken dönemlerinde kimliğini kazanmış bir kişi daha sonra yeniden bir moratoryum kimlik arayışı sürecine girerek kendisine yeni bir kimlik kazanabilirmiş.
İlgili yazılar
Modernizm’le Ortaya Çıkan Yamalı Kimlikler
Kimliksiz Kimlikler Saadetin Temeli
Bilgece Güçlü Bir Kimlikle Var Olabilmek
Egosal kimlik: Bir ben var benden içeri