Kubilay Olayı: Vilmoditin kıyısından dönen Menemen

Ege Üniversitesi Rektörlüğü, üniversitedeki Atatürkçü Düşünce Topluluğunun Kubilay’ı anma etkinliği de dahil olmak üzere Aralık ayı içerisinde yapacağı hiçbir etkinliğe izin verilmedi.

kubilay menemen olayı anma ege üniversitesi rektörlük

Üniversite yönetiminin topluluk yöneticilerine, “Etkinlik yapacağınıza gidin kitap okuyun” demesi üzerine de topluluk üyesi gençler kitap okuma eylemi başlattı. Ben de etkinlik yapacağıma Oktay Özengin’in “Kubilay Olayı – Tarihi 40 gün” isimli kitabını okudum. Kitaptan öğrendiklerimi sizlere de aktarayım.

Menemen olayı ve Kubilay’ın şehit edilmesi

1930 yılının 5 Aralık günü Manisa’dan yola çıkan Nakşibendi müridi 6 kafadar esrarkeş yürüye yürüye 23 Aralık Salı günü Menemen’in hükumet meydanına varırlar. Bir mescitten buldukları yeşil bayrağı bir sopanın ucuna geçirerek “Şeriat isteriz” diye sokağa çıkarlar. 70 bin kişilik hilafet ordusunun kasabayı kuşattığını söylerler. 40 bin kişilik Manisa’dan 70 bin kişilik ordunun nasıl çıktığını kimse merak etmez ve 300 kişi daha bunlara katılır. Bu nadide güruh kendilerini yatıştırma gafletinde bulunan bir asteğmeni önce tüfekle vurur ve daha sonra da yaralı olarak kaçtığı cami avlusunda yakalayarak canlı canlı kafasını keser. Kafayı kesen Giritli Mehmet, gövdeyi cami avlusunda bırakır, kafayı ise saçlarından tutarak birkaç kez taşa vurur ve bir ip ile meydana dikili olan yeşil bayrağın ucuna bağlar.


Cami avlusundaki cenaze, olay tespit tutanağında şu şekilde tarif edilmektedir:

“Gazez Camii girişinin sol tarafındaki bahçede arka üstü yatık, sağ tarafında kasatura kınından çekik halde, elbiseleri kanlı, başı boynundan ayrılmış ve etrafındaki toprakta çok fazla kan lekeleri bulunan, tahminen 25 yaşlarında, üzerinde haki renkte askeri elbise olan, orta boylu, kumral benizli, saçları az ağarmış…” (1)

Ne o, mideniz mi bulandı? O zaman geçelim…

Bu güruh, hilafet ordusunu beklerken karşısında piyade alayının askerlerini görünce çil yavrusu gibi kaçışır. Ayaklanma bastırılır. Kaçanlar kaçtıkları şehirlerden, kalanlar sokaklardan ve evlerinden toplanır. Kafayı kesenden ipi getirene, kenarda durup alkışlayandan lakayt kalana kadar 2200 kişi sorgulanır, 102 kişi yargılanır. 37 kişi idam, 40 kişi çeşitli hapis cezaları alır. 28 kişi ibret-i alem olsun diye Menemen’in farklı noktalarında idam edilir. Asılırken canları acıdı mı bilmem ama o özledikleri şeriat bile “kestiğim parmak acımaz” dediğine göre katlanmışlardır artık diye düşünüyorum.


Atatürk, olayı duyduğunda çok öfkelenir ve şehrin “vilmodit” ilan edilmesini emreder. Fransızca bir terim olan vilmodit “cezalandırılmış şehir” anlamına gelmektedir. Yetkililer çok ağır sonuçlar doğuracak olan bu emrin bir anlık öfkeyle verildiğini düşünüp hemen uygulamazlar. Zamana bırakırlar. Atatürk de bir daha bu konuyu açmaz. (2)

Yıllardır “Atatürk Menemen’i yakın dedi mi, demedi mi?” der dururuz ya! İşte olayın gerçek hikayesi budur. Eğer vilmodit ilan edilseydi, Menemen’in başına şunlar gelecekti: Bütün kasaba halkı şehir dışına çıkarılacaktı. Aileler, birer ikişer memleketin başka şehirlerine dağıtılacaktı. Tamamen boşaltılmış kasaba tümüyle yakılacaktı. Bugünkü ve yarınki nesillere ibret olsun diye hükumet meydanına büyük siyah bir taş sütun dikilecekti.

O taş sütun dikilmedi ama Yıldıztepe’ye Kubilay Anıtı dikildi. Yıldıztepe’nin askeri bölge olması nedeniyle bu genç subay için anma törenleri her yıl Genelkurmay tarafından organize edildi. Anma törenleri o zamandan beri düzenli olarak yapıldı, ta ki bugüne kadar. Önce Su Günü’nde bile konuşan kaymakam, anma günlerinde konuşmamaya başladı. Sonra belediye başkanına konuşma yasağı getirildi. Bununla da kalınmadı; Genelkurmay bu yıl ilk kez iktidara yakın olan Anadolu Ajansı ile TRT’nin sadece tören alanına alınmasına izin verdi. Bu TRT, hangi TRT dersen; hani şu alt yazıyla “Flaş… Flaş… Flaş… TSK’ya ait kamyonda seri numaraları silinmiş 900 adet el bombası ele geçirildi” diyen TRT.

Valla TRT’nin yerinde olsam, bulmuşken böyle sazanı; borazancılığı bırakır bandoculuğa başlarım.


Dipnot:
1.Özengin O., Kubilay Olayı – Tarihi 40 Gün, Mat Basım Hizmetleri, İzmir, 2013, s.95
2.Özengin, a.g.e., s.100

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.