Atatürk, 1930 yılında bizzat kaleme aldığı Medeni Bilgiler isimli kitabında, kendisine dinsiz denilmesini göze alarak dinleri eleştirmiş; akıl ve bilime vurgu yaparak, çağdaş ve demokratik bir devletin yurttaşlarını bilinçlendirmeyi amaçlamıştı.
Atatürk, Medeni Bilgiler kitabında İslam hakkında ne söylemişti?
Atatürk, bu kitabında bütünüyle dogmalara karşıydı. Her türlü eleştirinin yapılmasını, bilim, teknoloji ve rasyonel fikirlerin ortaya çıkarılıp, akılcı çözümler üretilmesi taraftarıydı. Din de dahil her şeyin eleştirilmesini, sorgulanmasını isteyen biriydi.
Atatürk bu kitapta din konusundaki düşünceleri oldukça keskindir. Ancak bu keskinlik dine değil; dini referans alıp insanların sömürülmesine yöneliktir.
Dindar insanlara karşı değil; dincilere karşı durulmasını anlatmaya çalışmıştır. Bilimle, akılla düşünülmesini istemiştir. Yeri geldiğinde de dini inancını bir kenara iterek dine yönelik eleştirilerde bulunmuştur… Medeni Bilgiler kitabından bu durumu şu cümleleriyle örnekleyebiliriz:
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu…”
Atatürk inandığı dini, böyle sert bir şekilde eleştirerek dogmalardan uzak kalınmasını istemiştir. Başka bir örnek vermek gerekirse Mustafa Kemal, Alaturka müziği çok seviyordu; ancak Türk milletinin kulağını Alafranga müziğe alıştırmak için Alaturka müziği yasaklamıştır. Diğer yandan sarayda da kendisi gizli gizli Alaturka müzik dinlemişlerdir. Yani görüldüğü üzere Atatürk, inandığı şeyleri Türk milletinin gelişimi için zaman zaman eleştirmiş, zaman zaman uygulamadan kaldırmış…
Atatürk’ü, yazdığı Medeni Bilgiler kitabıyla dinsiz yaftası ile eleştirenlere şimdi kısa açıklamalarda bulunalım:
Medeni Bilgiler kitabı kaç yılında yazıldı? 1930 yılında…
Kaç yılında basıldı? 1933 yılında…
Türkçe ezan uygulamasına ne zaman geçildi? 18 Temmuz 1932… Ne zaman bu çalışmalar yapılmaya başlandı 1931 yılında (dikkat edin) Dolmabahçe Sarayı’nda, yani Atatürk ile özdeşleşmiş sarayda!..
1930’da güya dini yok sayan, din ile ilgilenmeyen Atatürk 1932‘de ezan ile neden uğraşsın? Hele ki o dönemde Diyanet İşleri ile birlikte hareket ederek…
Şimdi şunu sorabilirsiniz? “Efendim kaç asırdır gelen Arapça ezanı, neden Türkçeleştiriyor?” Osmanlı döneminde Sultan Abdülaziz devrinde de Ali Suavi ezanın, hutbelerin ve namaz surelerinin Türkçeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur…
Mustafa Kemal yine kitaptan 2 yıl sonra 1932 yılında İstanbul’un 9 hafızını özel olarak hazırlamıştır. Onlara camilerde önce Kuran’ın Arapçasını sonra Türkçesini nasıl okuyacaklarını bizzat kendisi göstermiştir. Eline Kuran’ı alıp tane tane Kuran’ın nasıl okunması gerektiğini göstermiştir hafızlara.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk’ün emriyle yine kitaptan 2 yıl sonra 1932 yılında Çanakkale şehitlerine Hatim okumuştur.
Cemil Sait Bey‘in tercümesi olan Kuran-ı Kerim, 1932‘de Atatürk tarafından Hafız Yaşar Okur‘a ithaf edilerek imzalanıp hediye edilmiştir.
Kitaptan 7 yıl sonra Atatürk, 1937 yılında Filistin’e yönelik bir Siyonist – Haçlı Hristiyan saldırısı olacağını haber alır almaz “Filistin’e el sürülmez” diye bir bildiri yayınlayarak Müslüman Filistinlilerin yanında olduğunu herkese göstermiştir.
Bu yüzden İslam alemi Atatürk’ü “Son İslam Mücahidi” ve “İslamın Kılıcı” olarak adlandırmıştı.
Din ile ilgisi olmayan bir kişi, inanmadığı bir inanç için neden dünyaya meydan okusun?!
Görüyorsunuz Medeni Bilgiler kitabından sonra Atatürk tarafından yapılan uygulamaları… Aldığım bilgiler kitaptan öce olanlar değil; kitaptan sonra yapılanlar… Çünkü, öyle olmuş olsaydı “Bu yapılanlar, söylenenler kitaptan önce olmuş olanlar!” olarak ifade edilebilirdi…
Atatürk’ün temel hedefi dine karşı değil; dini kullanıp ülke yönetimini şeriata dönüştürerek, halifelik makamını ülke yönetiminde canlandırmaya çalışanlara karşıydı. Dindarlara değil; dincilere, dini kullanan din bezirganlarına karşıydı.
Atatürk eleştiriye açık bir insandı
Atatürk, kendisinin de eleştirilebileceğini şu sözleriyle ifade ediyordu: “Bir gün benim sözlerim, bilimle ters düşerse siz bilimi seçin!” Atatürk, bu kitapta kendi kimliğini dahi yok sayarak, birçok şeyi göze alarak İslam dininin kullanılarak insanların sömürülmesini eleştirmiş, dogmalardan uzak kalınmasını istemiştir.
Mustafa Kemal’i bir de Kadiriye, Rufai, Galibi Tarikatı lideri Galip Hasan Kuşçuoğlu‘ndan, Yaşar Nuri Öztürk‘ten dinleyin!
“Bunlar din adamları” diyorsanız; tarihçi, yazar ve Atatürk’ü başta “El-Cevap”, “Atatürk İle Allah Arasında”, “Akl-ı Kemal” kitapları ile çok iyi anlatan Sinan Meydan‘dan bir dinleyin!..
Hatta Sinan Meydan, 21 Kasım 2010 tarihinde yazdığı yazısının son cümlelerinde şunu söylüyor:
“Not: Size bir gün birileri, Atatürk’ün Medeni Bilgiler kitabındaki “din eleştirilerini” gösterip, “Bakın işte Atatürk dinsizdi!” derse ona bu yazımı okutun…”
Ben de şimdi, size bunu veriyorum…
Onun yazısını buradan okuyabilirsiniz; hatta ben size, yazının bir kısmını şöyle aldım:
“Atatürk, 1930 yılında Afet İnan’a Medeni Bilgiler adlı bir kitap “dikta ettirmiştir”. Bu kitabın yazılış amacı, adı üstünde topluma “medeni bilgiler” vermektir. Tarihi, sosyal, toplumsal ve dinsel konularda yoğunlaşan Medeni Bilgiler kitabında Atatürk, “devrimci bir yaklaşımla” yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını “evrensel bilgilerle” tanıştırmak istemiştir. Bu kitabın temel amacı, akıl ve bilime vurgu yaparak, çağdaş ve demokratik bir devletin yurttaşlarını bilinçlendirmektir. Radikal bir devrimci olan Atatürk, Osmanlı toplumunda “akıl ve bilimin” önünü kapatan şeyin “din” daha doğrusu “dinin çarpıtılmış yorumları” olduğunu bilmektedir. Bu durumda en çabuk biçimde akıl ve bilimin önünü açmak için, “kendisine dinsiz denilmesini bile göze alarak”, genelde dinleri özelde de İslam dinini ağır biçimde eleştirmiştir. Dünya tarihinde hiçbir Müslüman devrimcinin cesaret edemeyeceği bu “din eleştirileri”, Atatürk’ün kendisini toplumuna feda ettiğinin en açık kanıtlarından biridir.” — Sinan Medyan
Atatürk’ün Kuran için söylediği “Gökten indiği sanılan kitaplar…” ile başlayan konuşmasını da çarpıtanlar bugün de bulunmakta!.. Tıpkı Kuran’da Nisa Suresi’nin 43. ayetinde geçen “namaza yaklaşmayın” kısmını alıp çarpıtan kişiler gibi…
Kaynak:
Muhafazakarlar Atatürk’e artık o iftirayı atamayacaklar
Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal’in el yazıları