Mütedeyyin Muhafazakar Sistemin Radikal Dönüşümü

Mütedeyyin, muhafazakar bir çoğunluk… Korkunun tutsak ettiği halkın büyük kesimi onlardan. İktidar, medya gücü, adalet hatta denetim kurumları da onlarda… Özgürlükçü muhafazakar kitlelerin radikalizme dönüşüm yolunda verebilecekleri tepki, korkunun karşısında etkisiz kalmaya devam mı edecek?

muhafazakar-musluman

Özgecan davası ve diğer kadınlar

Özgecan Davası, katillerinin müebbetle cezalandırılması ile sonuçlandı; mahkeme hiçbir iyi hal indirimi uygulamadı…

Ya kravatlı ve takım elbiseli olan can kıyıcılar;


Davaları ana akım medyada yer bulmayan kadınlar?

Sistem kendini sorgulamıyor ki, salt sıkıştığında yapması gerekeni yaparak toplumu rahatlatıyor.

Nazım ne diyordu şiirinde:

Serez çarşısı dilsiz, serez çarşısı kör
Havada konuşmanın, görmemenin
Kahrolası hüznü
Ve serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü…

Tüm aykırı ve muhalif insanlara karşı uygulanan baskı karşısında “Serez çarşısı” insanları gibi suskunuz, dilsiziz, görmüyor, duymuyoruz ve kendi kahrolası hüznümüz içinde çürümeyi mutluluk sanıyoruz.

farkhunda katliami muhafazakar

Afgan Kadını Farkhunda Katliamı

Öğretmen olma idealini içinde eksiltmeyen bir Afganlı kadından söz edeceğim.

Farkhunda 27 yaşındaydı.

Mart 2015’teki trajediyi anımsayan kaldı mı?

Hani bir caminin önünde muska yazıp satan molla ile tartışma sonrasını?

Ve bu tartışma sonrası öfkeli bir erkek grup tarafından, taş ve sopalarla kadınlığına vurula vurula linç edilişini…

Hınç o kadar büyüktü ki, yerlerde sürüklenmesi, dövülmesi yetmedi; bir binanın çatısından atıldıktan sonra araba ile üstünden geçildi…

Üzerine benzin dökülüp yakıldı!

Farkhunda’nın suçu neydi biliyor musunuz?

O, bir molladan kötülükleri kovmak için muska satın alan kadınları; bunlara para vermeyin, bunların İslam’da yeri yoktur diye uyarmıştı sadece. Çocuğu olmayan, hastalıklarından kurtulmak isteyen zavallı insanların kağıt parçalarından medet ummasını doğru bulmuyordu. Bunu gidip o caminin önünde, o din satıcısıyla tartışma cesaretini göstermişti Farkhunda. Bedelini canıyla ödeyeceği o karşı duruşu sergilemişti!

Kutsal kitap Kuran-ı Kerim demiyor muydu: “Hak geldi, batıl yıkılıp gitti. Kuşkusuz batıl yıkılıp giden türdendir” (İsra Suresi, 81. ayet) ve “Allah batılı yok eder ve hak olanı sözleriyle yerleştirir.” (Şura, 24 / Sebe’ , 49 / Enbiya, 18 / Kehf, 56)

Diyordu ama bu cüreti gösteren kadın karşısında o molla ne yaptı? “Kuran yaktı bu kadın” bağrışlarıyla linç girişiminin fitilini ateşledi. Farkhunda, “Ben bir Müslümanım ve Müslümanlar Kuran yakmaz” diye feryat etti ama dinletemedi. Parçalanan, yakılan bedeninin karşısında öylece bekleyen polisler için de bir anlam ifade etmeyen asi bir kadındı sonuçta.

tesettürün muhafazakarlaşmasına hayır tesettur muhafazakar mahalle baskisi mutedeyyin

Bugün Türkiye yaşam ve inanç tarzı açısından nasıl görülmektedir?

Ülkenin Doğusu, iç savaşın bitmediği Orta Doğu gibi…

Gazeteciler yaptıkları işten dolayı tutuklanmakta; barış güvercinleri öldürülmektedir…


Mülteci kampına döndürülen bu toprakların yurttaşları Avrupalı olacağız diye sevinmekte…

Otoritenin demokrasiyi ötelemesi…

Biatın idealize edilmesi sonrasında ise,

Celladına aşık olanların kültürü egemenliğini ilan etti.

Afganistan örneğinden yola çıkarsak, radikal ve bağnaz bir sistemin kapısında durduğumuz gerçektir…

Diyanet’in fetvası ve modern zamanların neresindeyiz?

Ülkenin din işlerinin başında bulunan kurum, fetva olarak inanca ve insanlığa aykırı görüşlerini kendi yayınlarında bulundurmaya devam etmektedir:

Oruçluyken bir hayvanla veya ölüye tecavüz edene ise sadece bir gün “kaza orucu” uygun görür. Hem de bunu devletin Diyanet İşleri söyler: “Oruçlu kişi, bir hayvanla ya da ölü insan vücuduyla cinsel ilişkide bulunursa orucu bozulmuş sayılır. Bu hallerde kişinin kaza orucu tutması yeterlidir.” (Diyanet Dergisi, Diyanet Yayınları, sayı : 6, sayfa : 340)

Muhafazakar özgürlük

Bunun yanında zincirini kırıp, moderniteyi yaşamak isteyen ısrarcı bir muhafazakar kesim de söz konusu…

Daha önce çok eşlilik üzerine de birkaç sivri çıkış yapan, İslamcı camianın ‘yaşam koçluğuna’ soyunan Sibel Üresin; “Sevişmek namazdan bile daha önemli” derken;

“İslam’da Cinsellik” isimli kitaplarıyla tanınan Yazar Ali Rıza Demircan, “Sevişmek de namaz gibi bir ibadet” diyerek bulunduğu tespit; İslam’ın sınırları zorlamak değil de nedir?

tesettür modası tesettur modasi kapanma hakkı muhafazakarlık modern müslümanlık islam

İşin teolojik kısmını, tarihsel, mantıksal, felsefi kısmını ayrı tutarak diyebilirim ki, insanların istediği gibi giyinme ve kapanma hakkı vardır!

Salt bir giyim geleneği, aile ya da mahalle baskısı nedeniyle örtünenleri; bin yıldır ailesindeki her kadın bireyin örtündüğü, üstelik etrafındaki herkesin de örtülü olduğu, örtünmeyene de iyi gözle bakılmadığı bir coğrafyada yaşayan kadınları, modern zamanlara uyum sağlama adına sınırlarını zorlamasını eleştirmek ne kadar doğrudur? Dünya üzerinde hiçbir yasa, kural, statüko yoktur ki geleneklerin üstüne çıkabilsin.

Muhafazakar yaşam tarzı ve onun giyim şeklini ne bir ibadet aracı, ne de bir gelenek olarak görmeyen, sadece bir “kast” sembolü, sınıfsal bir simge haline getirilmiş ve aidiyet nesnesi;

Sınıf atlamaya giriş bileti sanan bir kitle, yönlendirilmeyi baştan kabul ettiğinden; Afganlaşmaya daha yatkın görünmektedir.

Dönüşümün kapısında

Mütedeyyin, muhafazakar bir çoğunluk…

Korkunun tutsak ettiği halkın büyük kesimi onlardan.

İktidar onlarda. Medya gücü, adalet hatta sansür ve denetim kurumları onlarda…

28 Şubatların, 80’lerin, 60’ların hatta ve hatta 30’ların intikamını özgürlükleri sınırlandırıp, baskı altında tutarak aldığına inanmaktadır.


Muhafazakarlığı ve özgürlükçü batılı yaşam tarzını benimseyen kitlelerin radikalizme dönüşüm yolunda verebilecekleri tepki, korkunun karşısında etkisiz kalmaya devam edecek gibi görünmektedir.

 

İlgili yazılar