Silopi’de evinin önünde keskin nişancılar tarafından vurulan 57 yaşındaki bir anneyi, hangi kadim geleneklerin içinde açıklayabileceksiniz? Anadolu’nun batısındaki anneler, doğudaki ölmüş bir yavrunun ardından ağıt yakan anneye terörist diyorsa…
Hattiler, Akadlar, Asurlular, Luviler ve Hititler; Lidyalılar ve Frigyalılar’ı yenen Persler; Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar… Anadolu’nun kadim uygarlıkları…
Sizler bir Ana’yı öldürüp, günlerce bir meydanda bıraktınız mı?
Silopi’de evinin önünde keskin nişancılar tarafından vurulan 57 yaşındaki bir anneyi, hangi kadim geleneklerin içinde açıklayabileceksiniz?
Hangi çocuk seslendi kendi öz kardeşlerine; 10 yaşındaki Nusaybinli Elif Akboğa gibi:
Buradan batıdaki çocuklara sesleniyorum; Nusaybin’de okullar yakılıyor, dersler yok. Bu sabah ben okuldayken anonslar yapıldı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Hemen dersi yarıda bırakıp eve doğru koştuk, son anda eve yetiştim, yetişemeseydim ölürdüm. Okulumuz artık yok, bu yıl okuyamadık, ama siz bol bol okuyun ve güzel bir dünya yaratın. Bizi sakın ama sakın unutmayın, Çünkü biz sizi unutmayacağız, eğer biz daha önce güzel bir dünya yaratırsak sizi unutmayacağız.
Evlerine doğru koşan ve yetişemeyen, ölü annelerin ve çocukların yurdu oldu bu kadim topraklar…
26 Temmuz – 30 Kasım 2015 arasında, Diyarbakır, Şırnak, Ağrı, İstanbul, Mardin, Van, Ankara, Hakkari ve Adana illerinde en küçüğü 35 günlük bebek, en büyüğü 18 yaşında olan en az 44 çocuk hayatını kaybetti. Çocukların ölüm ve yaralanma sebepleri şöyle: Operasyon veya çatışmalar sırasında vurularak, gösteriler sırasında vurularak, bomba patlaması sonucu, sivil alanlarda bulunan mühimmatın patlaması sonucu, hasta olup hastaneye götürülemediği için, sokağa çıkma yasağı sırasında parkta veya evin önünde oynarken vurularak, eve isabet eden kurşun veya patlayıcı ile vurularak, polisten kaçarken apartmandan düşerek, polis tarafından dövülerek, açılan ateşte vurularak… (1)
Ya da Kayseri’de üvey çocuklarına cinsel istismar ve işkenceden 46 yıl 9 ay hapis cezası alan kadına iyi olmuş derken; yasal mermilerle devlet dersinden dışarı atılan çocukları görmezden gelmeyi ne zaman içimize sindirebildik, pustuk?
Neden önce kadınlar ve çocuklar vurulmaktadır? Travmalar düş bahçelerinin kapılarını sonsuza kapatmaktadır. Mutlak güç ve iktidar uğruna mı?
Çocuklar ve anneleri, ellerinde beyaz bayrakları ile öldürülmekte, göç türküleri söyletilmektedir.
Şimdi bir yerlerde yaşıyorsun çocuk. Bugün ya da yarın öldürüleceksin…
Ölürken katiline kim bilir hangi dilde, ne diyeceksin?
“Çocuklar bitti, sıra analarda mı?” diye soracaksın belki…
Belki; öldürerek azalan bir aklın nasıl var olabildiğine şaşacaksın…
Yaralanarak körleşen bir vicdana anlam veremeyeceksin.
Ve seni görmeden, ananın ölüsü taşlarda yatarken, ben aşktan söz edemem çocuk…
Okumak istediğin kitaplar yasaklanıp toplatılırken, sözcüklerim kalemimin ucunda boğulur…
Hiçbirimiz iyi değiliz, diyemiyoruz, belki de olmuyormuş gibi yapmanın vicdanımızı susturduğunun yanılgısını yaşamaktayız her geçen gün sağırlaşarak, körleşerek…
Anadolu’nun batısındaki anneler, doğudaki ölmüş bir yavrunun ardından ağıt yakan anneye terörist diyorsa…
Hain pusular için kazılan hendeklerin sorumlusu olarak sen ve annen görülüyorsa ve ölümlerinize ses çıkarılmıyorsa…
Ve her dakika yalandan besleniyorsa insanlık…
Sen bizi unutmasan da biz seni çoktan unuttuk Elif çocuk!
Güngör Dilmen yazmıştı yıllar önce ‘Ben Anadolu’yu; ne diyordu sana?
“İnandığın ve dilediğin gibi yaşa! Konuşacak kimse bulamayınca insan; kediyle, köpekle toprakla da konuşur…”