İktidarların devleti yönetmek için komplolara, halkı yönetmek için ise zaman zaman paranoyalara ihtiyacı olur. İktidar neden ateşten gömlektir?
Komplo ve paranoya farklı disiplinlerin kavramları olmasına rağmen birbiri ile sıkı bir ilişki içerisindedir. ‘Art ardalık’ olarak tanımlayabileceğimiz bir ilişkidir bu. Birinin sınırlarının yanı başında bir diğeri ortaya çıkar. Bu nedenle iki kavramın iç içe geçtiği ve karıştırıldığı bir aralık vardır. Bu yazıdaki amacım bu aralığı bir nebze olsun daraltarak, iki kavramı iktidarın bir aracı olarak incelemek…
Komplo, siyaset dilinde kullanılan bir kavram olarak belirirken; paranoya, psikolojik bir terim olarak karşımıza çıkar. Komplonun teorileri olur, teorisyenleri olur. Paranoyanın ise teşhisi ve kendisi olur. Kendisi derken “paranoyak” olarak isimlendirilen kişinin yaşadığı hali kastediyorum. Görülüyor ki iki kavram en temel noktada farklılıklara haiz.
Peki en temel noktada bu iki kavram arasında benzerlikler var mıdır? Elbette ki vardır. En temel iki benzerlik olarak gelecek öngörüsü ve kurgusallığı söyleyebiliriz. Komplo da paranoya da öncelikli olarak geleceğe dönüktür. Geleceğe bakar ve söylemlerini geleceğe yönelik olarak kurarlar. Bu gelecek öngörüsü ‘karamsar’ bir tablonun dışavurumu olarak zannedilmekle beraber hakikat öyle değildir. Gelecek öngörüsünün ille de karamsar olması gerekmez. Olanı, sadece olanı anlamak için dahi yapılabilir. Bir diğer boyut olan kurgusallık ise iki ucu sonsuza giden sayı doğrusu gibi, geçmişe dönük yüzü olduğu gibi geleceğe de dönüktür. Geçmişte yaşanmış bir olayın perde arkasını araştırırken kurulan örnek modeller ancak kurgu gücü ile oluşturulabilir.
Komplo stratejik bir düşünce midir?
Meselenin anlaşılmasında komplo ile paranoyanın arasını ayıracak bir kavramdan daha bahsetmekte yarar var: ‘Strateji’ kavramı. Geleceğe dönük bir kavram olarak strateji, bir hedef çerçevesinde ilerlemeyi, hedefe giden yolları, hedefe giderken kullanılabilecek taktikleri içeren bir genel görüştür. Bu tanım çerçevesinde komplo stratejik, paranoya ise değildir.
Komplolar olaylardan yola çıkarlar. Paranoyalar da öyle ancak bir farkla. Komplo olaylar arasında zincirleme, kesintisiz ve nedensel bir bağ kurmaya çalışır. Her olay bir diğerini doğurmuştur ve tüm aşamalar teorinin genel görüşünü destekler mahiyettedir. Paranoyada ise zincirleme bir olay örgüsü görülmez. Misal vermek gerekirse:
A – B – C – D – E – F
Yukarıdaki gibi görülen olaylar zincirinde, komplo teorisini F olayının gerçekleşmesini, A’dan başlayıp tüm basamakları detaylandırarak ve önemseyerek anlatır. A, B’ye neden olmuş; B, C’nin olmasını sağlamış, C de D’ye neden olmuştur ve bu zincir asıl ulaşılmak istenen F olayına kadar devam eder. Paranoya ise aynı F olayının oluşunu böyle sıralı ve nedensel bir ilişki göstermeksizin açıklar. “F olmuştur çünkü B vardır ve D de A yüzünden olmuştur gibi. Ara nedenleri atlar, bu nedenle F olayının oluş nedeninde ‘tam’ bir isabete sahip değildir. Hatta ilkesel olarak zincire dahil olamayacak harici bir neden dahi öne sürebilir. Özetle komplo açıklamasını yatay olarak yani aynı disiplinin terimleri ve aynı ontolojik düzlemde açıklarken, paranoya ise dikey olarak yani farklı ontolojik düzlemlerden, nedenleri işin içine katarak yapar.
Komplo, insanın şüphelenmesini sağlar
Kavramların ayrımını kuvvetlendirecek bir diğer kavram ise “şüphedir”. Komploların şüphelenmek için gerekçeleri, bazen de kanıtları vardır. Makul bir şüphedir bu. Deliller şüpheyi doğurur ve delillerin kuvveti şüpheden kesinliğe doğru gitmenize imkân verir. Paranoyadaki şüphe ise salt bir şüphedir. Çoğunlukla mesnetsizdir ya da zayıf delillere sahiptir. Şüphe ile başlayan araştırma süreci, komplonun delillerini ya çürütür, ya da güçlendirirken, paranoyanın delillerini sadece çürütür.
Paranoyak kişi, bir görüşten kaynaklı diğer görüşlerin tümünün doğruluğunu elemine etme anlamında salt şüphe halinde olduğu için çürütülen delillerine sıkı sıkıya sarılır, inkâr eder ve çürütülmesi muhtemel başka deliller ikame eder. Bir komplocu ise çürütülen delillerden teorinin doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili hükümler çıkarır.
En büyük komplocu: Newton
Komplo kavramını son ifadelerimle hipotez kavramına yaklaştırdığımın farkındayım. Bunu bilinçli yapıyorum çünkü aslında tam da bunu kastediyorum. Epistemik düzeyde hipotez ve komployu eş görüyorum. Deliller ve hayal gücü yani kurgu, ikisinin de temel dokusudur. Bir sisteme bir görüş ile yaklaşırsınız. Görüşünüzü kurmadan önce sistem size makul şüphe oluşturacak deliller verir, bu şüpheler doğrultusunda deliller toplar, kurgu gücünüzü de kullanarak bir hükme varırsınız. Bu anlamda en büyük ve hakiki komplocu Newton‘dur. Çünkü komplonun metodu Newton’un aksiyomatik metoduna benzemektedir.
Komplo teorileri, tedbir aldıracak kadar değerli olabilir!
Komplo teorileri stratejistler tarafından üretilir ve geleceğe yönelik makul öngörüyü sağlar. Makul tedbirler aldırır. Paranoyak ise uç noktaların görüşüdür, paranoyaklar ve paranoya ile yönetmek isteyenler tarafından üretilir. Bu yüzden aşırı tedbirler aldırır. Nevrotik bir halin ifadesidir. Sokak kapısını kilitlediğinizden bir türlü emin olmaz, gaz sıkı sıkıya kapalı olduğu halde birçok kez kapalı olup olmadığını denetlemek zorunda kalırsınız. Kurgulanmış zayıf bir gerçekliğin eylemleridir bunlar.
İktidar ve Muhalefet
Tedbirlerden bahsettiğimize göre artık işin idari boyutunda nasıl karşımıza çıkıyorlar buna bakabiliriz. İdari boyutta karşımıza iki siyasi kavram çıkar: iktidar ve muhalefet.
İktidarın devleti yönetmek için komplolara, halkı yönetmek için ise zaman zaman paranoyalara ihtiyacı olur.
Komplolara örnek olarak ABD‘nin Irak‘ın işgaline nedensel bir zemin hazırlamak için ikiz kule saldırılarını kendi eliyle gerçekleştirdiği veya engel olmadığı iddiası verilebilir. Bu komploda Irak’ın işgali ile biten süreç, makul gerekçelerle delillendirilmiştir.
Paranoyanın ise daha yalın, net ve kısa anlatıları vardır: “Seçimi A partisi kazanamadı çünkü ‘öcü böcü’ örgütü öyle istedi” gibi. Burada seçimi A partisinin seçimi kazanamamasındaki birçok faktör, etken ve belki de en temel neden göz ardı edilerek, dikey yani harici bir gerekçe öne sürülmektedir. Buna inandırılan kitleler, her seçim kaybında bir dış etken ve ‘şeytan’ aramaya koyulurlar.
Paranoya yöntemi ve yönetimini yalnızca iktidar mı bir araç olarak kullanmaktadır?
Kanaatimce hayır! Muhalefetin de paranoyaları vardır. Ancak iktidar asıl sorumlu ve soru sorulan konumunda olduğu için muhalefetin paranoyaları, iktidarın paranoyalarından bir derece daha gerçekçidir. Buradaki sorumluluktan ne kastettiğimi biraz açmam gerek.
Carl Schmidt, Siyasi İlahiyat adlı eserinde, teolojinin kavramlarının bugün modern devletin içinde sezilemez bir şekilde barındığını ifade eder. Burada teolojinin bir kavramı, modern siyasetin bir kavramının içinde mahiyet olarak saklıdır.
Tanrı = Devlet ile Mucize = Olağanüstü Hal gibi…
Buna İslam ilahiyatından bir örnek verirsek şu ayeti hatırlarız:
Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın fakat Allah attı. (Enfal-17)
Bu ayet, eylemlerimizin hakiki failinin Tanrı olduğuna işaret etmektedir. Bu mevzu İslam Felsefesi tarihinde epeyce tartışılmıştır. Tanrı direk görünmez, gözlenemez, O’na mekan isnat edilemez ama O aynı zamanda her yerdedir. Yaradılışın yani olguların yegane sorumlusudur çünkü asıl güç, eyleyebilme yetkisi yani iktidar O’nundur. Devlet de, devleti temsil eden hükümet de tıpkı böyledir. Olgulardan olmasa da yönettiği sınırlar içerisindeki olaylardan asıl sorumlu olandır. “Devlet şurada” deyip gösterilemez ama her an her yerde varlığını hissederiz.
İktidar neden ateşten gömlektir?
İşte bu anlamda muhalefetin paranoyaları, iktidarın paranoyalarından gerçeğe daha yakındır. İktidar bazen direkt, bazen de dolaylı olarak olanlardan bir şekilde sorumlu tutulur ve bunun gerçeklik payı oldukça kuvvetlidir. Bu yüksek sorumluluk ihtivası nedeniyle geleneğimizde iktidar talep edilmez. Tam da bu nedenle ‘ateşten gömlek’tir. Giyen kişiyi yakar. Muhalefet görür ve söyler, iktidar ise kulak verir ve yapar. Bunlar olması gerekendir. Peki ya bunlar olmazsa ne olur? Kaos olur! Yani evrenin düzene geçmeden önceki ilk hali…Düzensizlik hali… Anarşi!