Ozan Yanar ile Merkür’den Neptün’e Siyaset

Ozan Yanar, Finlandiya’nın ilk Türkiye doğumlu parlamenteri. Henüz 28 yaşında. Ekonomi eğitimi aldı. 14 yaşından beri Finlandiya’da yaşıyor. Politico Dergisi, onu 2015’in en etkili 28 Avrupalısından biri olarak seçti.

ozan yanar politico dergisi

Kartal Heykeli’nin önü kalabalık. Balık Pazarı her zamanki telaşesinde. Sesler birbirine karışmış, bir curcuna, bir samimiyet… Hava da sıcak, üstelik aylardan Aralık… Öğrenciler muhabbette, kafeler dolu, esnaf beklemede, o tarihi fırındaki şaşmaz kuyruk, birahaneler ve büfelerde ise malum yoğunluk. Binalardan birinin sol üst köşesinde koca afiş; “Passo-Lig’e Hayır!” diye bağırıyor. 20 metre ilerisinde Beşiktaş Store’un açılışı var, içeride kulüpten oyuncular, yöneticiler… Kolonlardan bangır bangır yükselirken marş sesleri; kuruyemişçi ne olduğuna şöyle bir bakıveriyor. O ise o kalabalığın içinde, etrafı süzüyor. ‘Nerede buluşalım?’ diye sorduğumda ‘Sadece burayı biliyorum’ diyor.

Türkiye’ye gelir gelmez, gönül verdiği takımın maçına giden adam için makul bir buluşma adresiydi Beşiktaş. Uzun süredir göremediğim bir arkadaş değil, gencecik bir siyasetçiydi sözleştiğim. Tam saatinde geldi. Tanıştık, el sıkıştık. Çarşı çok kalabalıktı, röportaj için Abbasağa Parkı’na doğru yol aldık. Birkaç ay önce buz gibi bir ülkenin parlamentosuna milletvekili seçilmişti. Nokia, Litmanen, Lordi, sauna, buzul gölleri ve ren geyikleri…


Yıllar yılı ülkesine dair kafamdaki tüm klişeleri yıkan, onun vekilliğiydi. Ozan Yanar, Finlandiya’nın ilk Türkiye doğumlu parlamenteri. Henüz 28 yaşında. Ekonomi eğitimi aldı. 14 yaşından beri Finlandiya’da yaşıyor. Sosyal devletin nimetlerinden bir güzel faydalandı; Politico Dergisi onu 2015’in en etkili 28 Avrupalısından biri seçti. Madem dokunulmazlığı da yok, makam arabası da; en fitini bile nefessiz bırakacak Maşuklar Yokuşundan yürümemize ses etmez dedim. Ayıp ettim Sayın vekile. Az biraz nefessiz kaldı ama ses etmek ne kelime her adımda Beşiktaş’a ve İstanbul’a hayranlığı daha da arttı. Nihayet Abbasağa’ya geldik, o mini forum alanına oturduk. Bunaltıcı gündemden uzaklaşalım derken, basamaklarda yazan isimleri sordu tek tek… Biz ise o gençlerin nasıl öldüğünü anlattık bu memlekette.

Şiir gibi semtte, şiir gibi bir sohbetti amacımız. Gezi’yi de konuştuk, Finlandiya’nın sosyal sistemini de… Herkese 800 Euro dağıtmayı planlayan hükümetlerinden de bahsettik, Yeşillerden de… Tabi önce kendi hikâyesi ile başladık muhabbete… Tamam, Türkiye ile Finlandiya arası 2 bin 238 kilometre kadardı ama birbirlerine en az Merkür ile Neptün kadar da uzaktı…

Röportaj | Ozan Yanar

Önce futbolcu, sonra siyasetçi

Dora Mengüç: Futbolculuktan siyasete transfer olmuş, malum bizim hiç de yabancısı olmadığımız bir kariyeriniz var. Yani başlangıç itibariyle… Nasıl oldu? Finlandiya gibi bir ülkede, genç yaşınızda “Artık şu politikanın içine ben de girmeliyim” dedirten neydi?

ozan yanar futbol siyasetOzan Yanar: Futbol benim hobimdi. Finlandiya’ya entegre olmamda rolü vardı; arkadaşlarla tanışma, Fince öğrenme… 17 yaş altı Finlandiya Süper Ligi’nde forma giydim. Hayatı öğrenmenin güzel bir yoluydu. Ondan sonra üniversiteye gittim, toplumu anlamaya başladım. ‘Topluma nasıl etki edilir?’ sorusunun yanıtını düşünmeye başladım. 2011 seçimlerinde Finlandiya’da yabancı karşıtı ‘Perussuomalaiset’ yani ‘Finliler’ partisinin politikalarını görünce ‘Finlandiya nereye gidiyor?’ sorusu aklımı çok kurcaladı. Öğrenci politikalarına girdim. Helsinki Üniversitesi’nin Öğrenci Birliği topluma çok etki eden bir yapı. Orada başladım bu işlere ve siyasetçilerin normal insanlar olduğunu gördüm. ‘Bu insanlar yapabiliyorsa ben de yapabilirim, ben yapmazsam bu kararları başkaları verecek’ durumuna geldi iş. Yeşil Parti’ye girdim, partinin Gençlik Kolu Başkanı oldum, 2014’te Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yer aldım, 2015 Nisan’ında Finlandiya’da milletvekili seçildim. 27 yaşında bir Türkiye asıllı olarak seçimin büyük sürprizlerinden biriydim.

Dora Mengüç: Sizin gibi başkaları da var mı Finlandiya Parlamentosu’nda? Göçmen ve genç?

Ozan Yanar: Finlandiya’da gençlere inanılmaz önem veriliyor, Türkiye kökenli birisi olarak bunu daha iyi hissediyorum. Türkiye’deki ‘Büyü de gel’ anlayışı Finlandiya’da yok. Bu iki toplum arasındaki büyük bir fark… Fin Parlamentosu 200 kişilik ve 30 yaş altına 14 kişi seçildi. Bu meclisin yüzde 7’sine eşit, büyük bir oran… 35 yaş altında ise 19 vekil var. Çok genç Bakanlar var. Finlandiya Sol Partisi, gelecek yıl parti başkanını seçecek. En büyük aday 1987 doğumlu Li Andersson. İnsanlara siz gençsiniz ya da yabancı asıllısınız diye bakılmıyor. Eşit yurttaşlar temelinde ne yapabildiğiniz insanların umurunda. Ülkenin yakın tarihinde ilk kez ben ve Sosyal Demokratlardan Nasima Razmyar yabancı asıllı üyeler olarak meclise girdik. Almanya’ya, İsveç’e diğer ülkelere baktığınızda çok kültürlülük durumu daha baskın… Finlandiya’da ise çok kültürlü toplum yeni yeni politik arenaya taşınıyor.

Dora Mengüç: Sizin Yeşiller’de hem sol hem sağ ekonomik modeli savunanlar var deniyor. Nedir?

Ozan Yanar: Biz sosyal demokrasinin biraz daha pazar ekonomisini kullanan tarafız diyebilirim. Sosyal adalete, sosyal reformlara, sürdürülebilirlik ve yeşil politikalara önem veren, dünyanın geleceğine bakabilen bir siyasi yapılanma Finlandiya Yeşilleri… Pazar ekonomisinin her zaman en iyi sonucu çıkarmadığını biliyoruz elbette, kritik de ediyoruz.

Her vatandaşa 800 Euro

Milletvekili Ozan Yanar Finlandiya Meclisi Grup KonuşmasıDora Mengüç: Finlandiya’nın en çok konuşulan meselesi bugünlerde işsizlik rakamlarının yüzde 10’un üstüne çıkması. Hükümet ise her Finlandiya vatandaşına 800 euro vermeyi planlıyor. Nedir bu? Finlilerin çılgın projesi mi? Sosyal devlet için yararlı mı, değil mi?

Ozan Yanar: Ben destekliyorum.

Dora Mengüç: Muhalefette olmanıza rağmen mi?

Ozan Yanar: Hükümetle anlaşamadığımız çok konu var. Ama bu zaten bizim parti politikamızdı. Yeşillerin yıllardır peşinde koştuğu bir proje aslında. ‘Temel Gelir’ dedikleri bir politika bu. Finlandiya bunu ilk kez hükümet programına yazdı ve deneyecek. 2016’da hangi modelin deneneceğine karar verilecek, sonra iki senelik bir deneme başlayacak. Peki, neden iyidir? Şimdi, Finlandiya’da sosyal devlet var. İnsanlar işsiz olduğunda, hasta olduğunda, yardıma ihtiyaçları olduğu zaman sosyal devlet insanlara yardım ediyor. Bu çok güzel, büyük bir prensip karar. Finlandiya’nın bu hali çok güzel! Bu sistemi nasıl geliştirebiliriz diye uzun senelerdir tartışmalar yapılıyor. Finlandiya’da şöyle bir sorun var. Vergi politikasıyla işsizlik parasını birleştirdiğiniz zaman ortaya bazen istem dışı olaylar çıkıyor. Bir insan işsiz kaldığında, işsizlik parası aldığında iş gücüne dönmeye çalışıyor. Diyelim part-time ya da küçük çaplı bir iş buldu. Bu sefer işsizlik parasını kaybediyor. Bazen insanlar çalışmak isteseler de, çalışmıyorlar. Biz de diyoruz ki; şu anda sosyal sisteme verilen parayla daha esnek bir sistem yaratalım, herkese bu para verilsin.

Dora Mengüç: Zengine de aynı para verilirse?

Ozan Yanar: Vergi politikasıyla geri alırsınız… Belli politikalarla desteklenebilecek şeyler bunlar. Şu an sosyal sisteme verdiğiniz parayı daha esnek bir şekilde insanlara vermek… Ve tabi bürokrasiyi ortadan kaldırmak bize çok mantıklı geliyor. Bunun bir yararı da çalışmak isteyen insanların her zaman çalışabilecek olması. İşsizlikten istihdama geçiş çok daha kolay olacak. İnsanların aklındaki ‘Çalışırsam gelirimden şu kadar gider mi?’ soru işaretini götürecek. Sosyal giderler de korunacak.

Ozan Yanar & Dora Mengüç
Ozan Yanar & Dora Mengüç

Bu kış Komünizm gelecek mi?

Dora Mengüç: Bugün de Finlandiya halkının sorunlarını dert edinmiş biri olarak sorayım öyleyse… 800 Euro’luk desteğin Finlandiya ölçeğinde yeterli olmadığı söyleniyor. Hatta projenin; ülkenizin o meşhur sosyal devlet olgusunu bugünden yarına değil ama zaman içinde zedeleyeceği yorumları yapılıyor. Ne dersiniz?

Ozan Yanar: Aslında tam tersini düşünüyorum. Ayda 800 euro ya da temel bir gelir verilmesi gerçekten insanların hayat standartlarını koruyacak, daha da ilerletecek. Finlandiya’daki sosyal sistem karmakarışık… Eğer neye başvuracağınızı bilmiyorsanız bir sürü şeye başvuru hakkınız olup olmadığını da bilmiyorsunuz. Bunu otomatik yapacak, bürokrasiden giderleri kısacak bir sistemden bahsediyoruz. Hani o kısılan gelirlerle daha güzelleştirebiliriz sosyal sistemi. Bu sosyal devleti çökertmek değil, tam tersi olduğunu düşünüyorum. Yeşillerin yıllardır desteklediği bir proje bu, sol parti de destekliyor. İnsanlara 800 euro vereceğiz denilince biraz tuhaf gelebilir. Ama bu ilk defa denenecek çok büyük bir adımdır aslında.

Dora Mengüç: Bu kış olmasa bile önümüzdeki kış komünizm gelecek yani Finlandiya’ya?

Ozan Yanar: Kesinlikle komünizm olarak görmüyorum. Bunun sağ taraftan da, orta sağdan da, merkez muhafazakârlar arasında da destekleyenleri bulunuyor. Yani; ‘Sosyal devleti nasıl geliştirebiliriz?’ sorusuna cevap olur mu amaçlı bir proje… Hükümetle hemen her konuda anlaşmazlık yaşıyoruz ama bunu somut olarak ortaya koyup deneme isteklerini destekliyoruz. İnşallah güzel denerler. Bakalım nasıl deneyecekler? 800 euro mu, 550 euro mu? Bir sürü model var…

ozan yanar avrupa parlamentosu milletvekili

“İyi eğitim, güçlü ekonomi demek”

Dora Mengüç: Diyorsunuz ki; ‘Finlandiya’nın bedava ve yüksek kalitedeki eğitimine minnettarım.’ Gerçekten de Finlandiya uluslararası değerlendirme programı PISA’da da hep en iyi ülkeler arasında. Fin eğitim sisteminin sırrı ne?


Ozan Yanar: Eğitimin iyi olmasının sırrı inanılmaz para akıtılması… Finlandiya gibi küçük bir ülkenin en önemli yatırımlarından biri bu… Beş buçuk milyonluk bir ülkeden bahsediyoruz, Nokia’yı, Angry Birds’ü bulmuş bir ülke… Finli şirketler dünyadaki bu küresel rekabette nasıl ayakta kalabilirler? Çok bilgili olan, inovasyon yapabilen bir iş gücüyle elbette. Dolayısıyla eğitim Finlandiya’nın ekonomik bağlamda da her şeyi, harcı. Eğitim sosyal ilerleme için çok önemli.

Meclis’e metroyla gidiyor, ehliyeti yok

ozan yanar meclise metroyla gidiyorDora Mengüç: Nasıldır bir Finlandiya parlamenterinin bir günü? Nasıl gidiyorsunuz işe? Makam arabasıyla mı?

Ozan Yanar: Ben parlamentoya metroyla gidiyorum. Makam arabalarımız filan yok. Benim arabam da yok, ehliyetim bile yok. İhtiyacım da yok. Toplu taşıma zaten ekolojik ve yeterli…

Dora Mengüç: Peki Başbakan’ın?

Ozan Yanar: Sadece 13 Bakan ve Başbakan’ın makam arabası var Finlandiya’da

Dora Mengüç: Dokunulmazlık var mı?

Ozan Yanar: Dokunulmazlık yok bizde, direkt dokunulabiliyoruz! Doğrusu da o yani… Bir insanın milletvekili olduktan sonra yargılanamaması mesela! O nasıl bir şey, öyle bir adalet sistemi olabilir mi? Sadece Türkiye’nin sorunu değil, başka ülkelerde de var bu sorun. Benim aklım ermiyor. Bir insan suç işliyor, milletvekili seçiliyor sonra suçundan arınıyor. Nasıl oluyor anlamıyorum…

Dora Mengüç: Şimdi seçim barajı filan da yoktur sizde?

Ozan Yanar: Hayır, seçim barajı da yok. Türkiye’de demokrasinin en büyük zorluğu zaten bu… Yeni partiler çıkamıyor, mecliste rekabet sağlanmıyor. Mesela HDP’nin Türkiye çapında oy almaya başlaması önemliydi. Bu CHP’yi de bir şeyler yapmaya itti. Türkiye’de çok parti meclise girerse kaos çıkar gibi bir anlayış var. 7 Haziran’dan sonra oluşturulan hava da böyleydi. Tabi bu bana garip geliyor. Şu dönem Finlandiya’yı üç parti yönetiyor. Geçen dönem koalisyonda altı parti vardı, en solundan en sağına kadar… Koalisyon ile ülke yönetmek çok normal bir şey aksine tek parti yönetimleri çok sıra dışı bence…

Finlandiya Milletvekili Ozan Yanar, Beşiktaş maçında
Finlandiya Milletvekili Ozan Yanar, Beşiktaş maçında

“İnsan gerçekten hayret ediyor”

Dora Mengüç: Yine sizin memlekete dönelim. İşten eve geldiniz, dışarı çıktınız. Siyaset bitmiyor tabi. Nasıl sürüyor insanlarla diyalog?

Ozan Yanar: Bir gün teyzenin biri bakkala giderken eşofmanla beni gördü ve ‘Aaa, TV’lerden tanıdığımız bir isim’ dedi. Ben de durdum. ‘Burada mı oturuyorsun sen?’ diye sordu. ‘Evet, teyze şu üst katta’ dedim. Meğer komşuymuşuz. ‘İlk dönemin değil mi senin, çok seyrediyorum senin konuşmalarını, daha fazla söz hakkı almalısın’ dedi. ‘Daha geçen gün meclis genel kurulunda Yeşillerin grup konuşmasını yaptım, merak etmeyin’ diye karşılık verdim. Böyle diyaloglar hem samimi oluyor hem sık yaşanıyor.

Dora Mengüç: O zaman siyasette tanıdık bir yüz haline geliyorsunuz demektir. Politico Dergisi’nde yılın kişileri listesine girmenizin de rolü var elbette bunun. Sahi nasıl bir his bu? Eğer Türkiye’de yaşamınızı devam ettirseydiniz, buna benzer bir şey yaşayabilir miydiniz?

Ozan Yanar: Çok güzel bir his elbette. Gelecekte bir sürü şey yapmak istiyorum, Finlandiya’yı ve Avrupa’yı daha da güzelleştirmek, geliştirmek, yeşilleştirmek istiyorum. Böyle bir ödül aldığınızda insan hakikaten bazı şeyleri doğru yaptığını, gelecekte de isterse daha ileri gidebileceğini düşünüyor. 28 AB ülkesinden birer kişi seçtiler, Finlandiya’dan ise beni. İnsan gerçekten bazen…

Dora Mengüç: Hayret ediyor!

Ozan Yanar: Aynen! Finlandiya’da da bunu şaşkınlıkla karşılayanlar oldu tabi. Bazen Türkiye’de panellere katılıyorum. Katıldığımda bana hep söylenen ‘Sen çok gençsin, genç olmana rağmen çok iyi konuşuyorsun.’ Ne bekleniyor ki? Tam tersi mi? Türkiye’de de zehir gibi gençler var, beni bin kere alt edebilecek gençler… Türkiye’nin gençlerine inanması lazım…

ozan yanar beşiktaş maçı

“Ben de Gezi gençliğiyim”

Dora Mengüç: O zaman Türkiye’nin son döneme damga vuran gençliğinden bahsedelim. Gezi gençliğinden… Siz Gezi Parkı eylemlerini ilk işittiğinizde ne hissettiniz?

Ozan Yanar: Gezi’de politik olan/olmayan gençlik sokağa çıktı, ‘Bizi de dinleyin, bizim de bir sesimiz var, bizi hor görmeyin’ dediler. Daha demokratik bir Türkiye isteğiydi o. Konuşma özgürlüğü, medyanın özgürlüğü, adalet sisteminin gerçekten adalet içermesi gibi konularda Türkiye’yi güzelleştirmek ve geliştirmek isteyen bir hareketti, bir haykırıştı. Gönül isterdi ki, hükümet çıkıp ‘Peki, mesajınız alındı’ deyip kutuplaştırmadan olayı o şekilde götürselerdi bir sürü insanın saygısını da kazanırlardı. Ama yapmadılar, hakikaten aşırıya kaçtılar. Polisin orantısız şiddeti inanılmaz boyuttaydı. Bunun Türkiye’ye çok büyük bir yara bıraktığını düşünüyorum. Zaten Türkiye’nin en büyük problemi de bu: ‘Kutuplaşma’. İki farklı siyasi fikri olan insanın konuşamadığını düşünüyorum. Finlandiya’da politika yaparken bile, iki zıt görüş, iki zıt parti ‘Tamam, sen fikrini söyledin ben katılmıyorum, benim fikrimde bu’ der. Bu olgunlukta olması gerektiğini düşünüyorum. Gezi gençliği çok ilham verici bir gençliktir. İşte ben de o gençliğin içindeyim.

İlgili yazılar

Siyasette Söz Artık Genç Nesillerin Olacak mı?

Ne Sağcıyız ne Solcu Fitbolcuyuz Fitbolcu

Yemin Ederim Milletin Vekiliyim


Gurbetin Oyları


Dora Mengüç
Orhan Veli’nin bir belediye çukuru yüzünden öldüğü 14 Kasım 1950’den tam 34 yıl sonra İstanbul’da doğdu. O gün Türkiye Futbol Takımı, İnönü Stadyumu’nda İngiltere’ye 8-0 yenildi. Çocukluğu Beşiktaş ile Kadıköy arasında geçti. Bir zamanlar Taş Mektep diye anılan Göztepe Pansiyonlu İlköğretim Okulu’ndan mezun oldu, Nazım Hikmet’ten tam 80 yıl sonra. Şiiri ve edebiyatı seviyor, 13 yıldır gazetecilik yapıyor. Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler yüksek lisansına devam ediyor. Siyasete, topluma, dünyaya, kadına ve hak ihlallerine dair haberlerle ilgileniyor. Mengüç; evli, pek mutlu, biraz kızgın ve olabildiğince gezgin yaşantısına “enseyi karartmadan” devam ediyor.