Spor Toto Süper Lig’in ikinci yarısı için başlama düdüğü 16 Ocak 2016’da çalınacak… Heyecanlı, tartışmalı, coşkulu, kavgalı, gollü ve daha nice unutulmaz anlarla dolu bir ilk yarıyı geride bıraktık. İkinci yarı başlamadan önce, ilk yarının kısa bir değerlendirmesini yapalım…
2015 – 16 Spor Toto Süper Lig’in ilk yarısı tamamlandı. İlk 17 haftaya genel olarak baktığımızda futbol dünyamızda alışkanlık haline gelen birçok olumsuzluğun tekrar ettiğini görüyoruz. Futbol kalitesi Avrupa’nın önde gelen liglerine göre bir hayli düşüktü. Birçok takım henüz ligin ilk yarısı bitmeden teknik direktör değişikliğine giderek istikrarsız bir görüntü çizdi, kulüp yöneticileri puan kayıplarını hakem hatalarına yükledi, tribünler yabancı cisim atılması ve küfürlü tezahürat nedeniyle kapatıldı. Üzüntü veren olumsuzlukların karşısında futbolseverlere keyif veren güzellikler de vardı. Takımlar oldukça çetin maçlar oynadılar, futbolcular çok güzel goller attılar, sportmenlik adına övgüye değer davranışlar sergilendi.
Şimdi dilerseniz, puan cetvelindeki sıraya göre büyük takımların durumunu kısaca değerlendirelim.
Kara Kartal kanatlarının altına Şenol Güneş’in rüzgarını aldı.
Ligin ilk yarısı boyunca futbol kalitesi açısından seyir zevki veren tek takım Beşiktaş’tı. Takım oyununu ön plana çıkaran ve göz hoş gelen paslaşmalarla gol arayan Kara Kartal, Spor Toto Süper Lig’in ilk yarısını lider olarak bitirdi. Siyah Beyazlılar adına en can alıcı nokta, orta sahasının mücadele ve yaratıcılık açısından parlak bir görüntü vermesi oldu. Şenol Güneş’in rehberliğinde kendini bulan Oğuzhan’ın savunma – orta saha – forvet arasında kurduğu sihirli köprü, Sosa’nın rakip kaleye yakın bölgelerdeki milimetrik pasları, Atiba’nın bitmek tükenmek bilmeyen mücadele arzusu, Gökhan Töre ve Quaresma’nın kanat hücumları Kara Kartal’ı ligin zirvesine konduran en önemli noktalardı. Santrafor Mario Gomez, İtalya’da geçirdiği sakatlığın etkisiyle ağırlaşmış olsa da, üstün seviyedeki son vuruş becerisi ile skor belirleme özelliğine sahip ender futbolcularından birisi olarak kendini gösterdi.
Öte yandan, Siyah Beyazlılar’ın kalesi ve savunma hattının göbeği ilk yarı boyunca sık sık tehlike çanları çaldı. Tolga’nın sezon başından beri form tutamaması ve Ersan haricindeki stoperlerin zayıf kalması nedeniyle Beşiktaş sürekli olarak zor anlar yaşadı, Avrupa Ligi’nden erken elenerek ağır bir fatura ödedi.
Şenol Güneş’in sezon başında yaptığı dikkatli dokunuşların oyuncuların bireysel performanslarını arttırdığı gibi, takımın genelinde de olumlu bir hava yarattığı görülüyor. Beşiktaş zengin bir kadroya sahip olmadığı için, Avrupa Ligi’nden elenmesi şampiyonluk yarışında elde ettiği bir kazanç olarak görülmelidir.
Sarı Kanarya iyi oynamasa da sonuç almakta zorlanmadı.
10 Ağustos 2015 tarihinde yazdığım yazımda ilettiğim gibi, Fenerbahçe sezona yeni bir teknik kadro ve yenilenmiş bir oyuncu kadrosu ile girdiği için takımın oturması zaman aldı. Sarı Kanarya, sezon başında futboluyla göz dolduramamış olsa da, Vitor Pereira’nın Türkiye’yi daha iyi tanımasının da etkisiyle, haftalar ilerledikçe uyum sürecini aşarak oyun kalitesini geliştirdi. Yine de ligin geneline baktığımızda, Fenerbahçe’nin geniş bir oyuncu kadrosuna sahip olmasına rağmen oyun kalitesi açısından beklenen çizgiden uzak kaldığını söyleyebiliriz. Ama, Sarı Lacivetliler’in rakiplerini birer birer yenip ilk yarıyı lider Beşiktaş’ın bir puan gerisinde kapatmayı başardığı gerçeğinin de altını çizmekte yarar var.
Fenerbahçe’nin futbolcularının performanslarına kısaca değinirsek, Portekizli yıldız Nani’nin Fenerbahçe’yi sırtlayan isim olarak göze çarptığını görüyoruz. Duran toplardaki ustalığı, futbol zekası, adam eksiltme ve takım oyunundaki başarısı ile, Avrupa’nın önde gelen liglerinde oynayabilecek durumda olmasa da, Türkiye sahalarında yapacak çok şeyi olduğunu gösterdi. Fernandao, son vuruşlarda gösterdiği iyi performans ile Fenerbahçe hücumlarını güzel gollerle süslerken, daha büyük bir son vuruş ustası bazı maçlarda yedek kulübesinde oturmanın sıkıntısını yaşadı. Arzu ettiği kadar oynayamasa da, Van Persie’nin Fenerbahçe’nin en büyük gol silahı olduğuna hiçbir şüphe yok. Alper Potuk oynadığı her maçta göz dolduran hareketleriyle dikkati çekti. Mehmet Topal, ikili mücadelelerde gösterdiği yerinde müdahalelerle Sarı Lacivertliler’in orta sahadaki direncini yüksek tuttu. Volkan kalede her zamanki gibi güven vericiydi, savunma hattı sezonun ilk maçlarında bocalıyor gibi gözükse de, ilerleyen haftalarda performansını tatmin edici seviyeye yükseltmeyi başardı.
Teknik direktör Vitor Pereira, Sarı Lacivertliler’in üç kulvarda mücadele edecek olması nedeniyle takımın as oyuncularının formdan düşmesi tehlikesine karşı çeşitli çözümler üretmek zorunda kalacaktır. Zira, Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışındaki en önemli dezavantajı maç sayısının fazlalığıdır.
Galatasaray, Mustafa Denizli ile şampiyonluk yarışına ne derece yakınlaşabilir?
Galatasaray yönetimi ve teknik direktör Hamza Hamzaoğlu’nun, geçen sezon kazanılan çifte şampiyonluk yüzünden oyuncu kadrosunun gücü ile ilgili doğru bir değerlendirme yapamadığı görülüyor. Sezon başında, zayıf görünen mevkiler için nokta atışları yaparak daha iyi bir kadro kurulmalıydı. Orta sahada Selçuk ve Sneijder gibi iki klas oyuncuya, kanatta Podolski gibi önemli bir yıldıza, forvette Burak gibi bir golcüye sahip olmakla birlikte, diğer mevkilerin zayıf kalması nedeniyle Aslan, şampiyonluk yarışından bir hayli uzaklaştı. Yaşanan hüsrana reçete olarak “Büyük Hoca” Mustafa Denizli’nin takımın başına getirilmesi Sarı Kırmızılılar’ı canlandırmış olsa da, Galatasaray’ın mevcut kadro ile ikinci yarıda göstereceği performansın ne derece parlak olacağını hep birlikte göreceğiz. Mustafa Denizli ara transfer döneminde takımı mümkün olduğu kadar güçlendirmeye çalışacaktır ama sezon aralarında transfer edilen oyuncuların yeni takımlarına uyum sağlamalarının zaman alacağını unutmamak gerekir. Çeşitli olumsuzluklara rağmen Galatasaraylı taraftarlar Süper Lig şampiyonluğu hayallerini kaybetmeden takımlarını desteklemeye devam etmeli ve Mustafa Denizli’nin deneyim ve yeteneklerine güvenmelidir.
Trabzonspor ve Bursaspor taraftarlarını üzmeye devam ediyor.
Türk futbolunun dördüncü büyüğü Trabzonspor yönetimsel huzursuzluk, teknik direktör değişiklikleri ve oyuncular arasındaki iletişim sorunları nedeniyle olsa gerek, taraftarlarına mutsuz bir dönem yaşattı. Kalesinde ulusal takımın kalecisi Onur, orta sahasında Mehmet Ekici gibi büyük bir futbolcu, forvetinde dünyaca ünlü santrafor Oscar Cardozo olmasına rağmen ligin ilk yarısını dokuzuncu sırada tamamlaması, Bordo Mavililer açısından oldukça düşündürücü bir durumdur. Trabzonspor, karadeniz fırtınası gibi estiği yıllara dönüş için biraz daha bekleyecek gibi görünüyor. Türk futbolunun beşinci büyüğü Bursaspor ise kümede kalma mücadelesi veren takımların arasında kaldı, şampiyonluğa oynadığı yıllardaki günlerini mumla aradı. Bursaspor camiası birbirine kenetlendiği takdirde ligin ikinci yarısında üst sıralara tırmanabilir.
Süper Lig’in İkinci Yarısı 16 Ocak’ta başlıyor.
Üç büyükler arasında geçecek gibi görünen şampiyonluk yarışıyla birlikte, Avrupa Ligi’ne katılım mücadelesinin de ikinci yarıya ayrı bir heyecan katacağına şüphe yok. Ligin son üç sırasındaki takım ikinci yarının ilk haftalarında canlanma gösteremezse küme düşecek takımlar erken belli olabilir. Süper Lig’in sonu yaklaştıkça heyecanımız daha da artacak, yerimizde oturmak mümkün olmayacak. Futbolda ‘hak eden kazansın’ demek gelenek olmakla birlikte, deneyimli futbolseverler futbolda adalet olmadığını bilirler. Bu nedenle futbol bizleri delicesine bir coşkuya boğar. Herkese iyi seyirler, tatlı heyecanlar dilerim…
İlgili yazılar:
Yabancı kontenjanı uygulaması Türk futboluna ne getirdi?