Umberto Eco, İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır.
Röportaj | Umberto Eco
Prospect gazetesinin “Dünyayı ben yönetseydim” bölümündeki soruya bu ay, Umberto Eco cevap verdi. Serena Kutchinsky’nin yaptığı bu mülakat Türkçeye tercüme edilmiştir.
Umberto Eco: Dünyayı ben yönetseydim…
Böyle bir şeyin gerçekleşmesi ihtimali olmadığına göre, sadece hayali bir cevap verebilirim.
Yaşlandıkça insanlıktan nefret etmeye başladım. Öyle ki, dünya üzerinde tam hakimiyetim olsaydı eğer, kimsenin işine karışmazdım. Bırak, kendi bildikleri yolla gidip kendilerini mahvetsinler. İnsanlar bizi seviyorlar, entelektüeliz, makaleler yazıyoruz, itiraz ediyoruz ama dünyayı değiştiremiyoruz. Bizler sadece empati siyasetine destek verebiliriz.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel Suriye mültecilerine ev sahipliği yapmaları için Alman halkını güzel bir şekilde cesaretlendirdi. O, bütün dünyada Alman halkının sahip olduğu algıyı değiştirdi. Böylece onlar bir daha Adolf Hitler SS’i gibi görünmeyecekler. Bir siyasetçi budur, bunu başarabilir.
Gençler internetten aldıkları haberleri bir süzgeçten geçirmelidirler
Torunlarımdan biri 15 yaşında. Arkadaşlarının, internette okuduğu yazılara inandıklarını söylüyor. İnternette kalite kontrolü yok ve bu, büyük bir problem. Gençler internette dikkatli olmalıdır. Aldıkları haberleri bir süzgeçten geçirmelidirler. Bu zor meseledir. Mesela ben Wikipedia kullanıcısıyım. Buraya yüzde 99 inanacağımı düşünürüm ama yakın bir zamanda gördüm ki benim hakkımdaki sayfada yazılmış ki güya 13 çocuğun ilkiyim ve yayıncımın kızı ile evlenmişim.
Umberto Eco: Ben üniversiteye gittiğimde, binlerce sayfa kitap okudum ve ölmedim!
Her bir hükumet, eğitimi ayağa kaldırmaya çalışmalıdır. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce İtalya’da halk, aşağı yukarı yüzde 20 seviyesinde ilkokul eğitimi almıştı. Bugünse problem: üniversitelerdir. Problem şu ki, biz, daha çok insanı üniversitelere kabul etmek için kabul şartlarını esnekleştiriyoruz, prosedürün kalitesini düşürüyoruz. İtalya’da bu, facia sonuçlara yol açmıştır. Şimdiki üniversitelerin ilk üç yılı çok basit. Öğrenciler, yüz sayfadan daha kalın kitapları okumuyor. Yöneticiler, insanın büyümek için zorluğa düşmesi gerektiğini düşünmelidir. Ben üniversiteye gittiğimde binlerce sayfa kitap okudum ve ölmedim!
Okullarda yabancı dillerin öğrenilmesini mecburi kılardım.
Okullarda yabancı dillerin öğrenilmesini mecburi kılardım. Avrupa yaşayacaksa, dillerin karşılıklı anlaşmasıyla yaşayacaktır. Avrupa’nın iki en büyük ülkesi olan Fransa ve İngiltere’de toplumun büyük çoğunluğu sadece kendi dilini biliyor. Yakın zamana kadar İngiltere’de insanlara Latince öğretildi. Bir rivayet var ki, 19’un yüzyılda iç savaş zamanında, İngiliz bir general Hindistan’ın Sindht eyaletine gönderilir. Londra’ya Latince esprili bir mektup gönderir ve der ki: “Peccavi” yani “ben günaha batmışım.” Onun Latin dilinde şaka yapabilmesinde problem yok, asıl problem, Londra’daki arkadaşlarının bu espriyi anlamalarıdır.
Bir torunum da iki yıldır Yunan dilini öğreniyor, Homeros’u orijinalinden okuyup anlayamıyor ama Yunan uygarlığını anlama kabiliyetine erişmiş. Bu “encyclios” devri eğitim demektir. “Encyclopedia” da bu kelimeden türemiştir.
Umberto Eco: İnsan dindar bir hayvandır. Köpekler ise dindar değildir. Ay’a karşı havlıyorlar ama din için kavga etmiyorlar.
İnsanlar içinde bulundukları duruma sebep bulmaya eğilimlidirler. GK Chesterton’un güzel bir sözü var, diyor ki: İnsanlar Tanrıya inanmadığında, geri kalan her şeye inanmaya başlıyor.
Dünyayı idare eden kişi, dini ortadan kaldırmamalıdır. İster ateist ol, ister dinsiz, kabul etmelisin ki insanlığın büyük çoğunluğunun dini inançlara ihtiyacı vardır. Karl Marx, dinin insanlar için bağımlılık yapıcı olduğunu ve onun, insanları sakinleştirici bir unsur olduğunu söylemiştir. Ama din aynı zamanda insanlar için Kokain de olabilir. Onun ikili bir fonksiyonu var: Malum fundamental sorulara cevap vermek ve inananları inanmayalar ile savaşa itelemek.
Sonuç olarak, dünyayı ben yönetseydim, insanları bütün kitapları okumaya mecbur kılardım. Bırak okuyup benim gibi bilgili olsunlar ve bizim dünya liderine ihtiyacımız olmadığını anlasınlar.