Özgür düşüncenin merkezi olması gereken Üniversiteler, Türkiye’de ideolojik yapının içine itilen ve dogmalarla bilim üretmeye çalışan kurumlar haline mi dönüşmektedir?
Üniversitenin sözlük anlamı nedir? Neden ve nasıl kurulmuştur? Üniversite ile meslek edindirme kursları arasında fark var mıdır? Ülkemizde üniversite denilince aklımıza ne geliyor? Hiç düşündünüz mü?
Üniversiteler Aristo ve Eflatun’un hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan, felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenilerek kurulmuştur. Bu felsefi ortamlar, akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır.
Türk Dil Kurumuna göre üniversite; bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu olarak tanımlanır.
Türkiye’de Üniversiteler ve YÖK
Ülkemizde üniversitelerin işleyişini düzenlemek ve öğretim elemanları yetiştirmek için, Yükseköğretim Kurulu, 1982 Anayasası ile kurulmuştur.
YÖK Kanunu, üniversitelerin tanımını üçüncü madde d bendinde Türk Dil Kurumu ile aynı şekilde yaparken, amaçlarını şöyle sıralamaktadır:
Amaç:
Madde 4 – Yükseköğretimin amacı:
a) Öğrencilerini;
(1) Atatürk İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı,
(2) Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,
(3) Toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu,
(4) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren,
(5) Hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı,
(6) Beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş,
(7) İlgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip, vatandaşlar olarak yetiştirmek,
b) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak,
c) Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.
YÖK’ün işlevi
Üniversitelerin amaçlarını tarif eden dördüncü maddenin her bir bendi, ayrı bir tartışma konusu olmalıdır. Ancak özellikle ikinci madde, üniversitelerin kuruluş ve işleyiş biçimlerine tamamen aykırıdır. Üniversiteler evrenseldir. Altıncı maddede söz edilen ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı olmak, kime ve hangi kritere göredir? Yedinci maddede açıklanan meslek edinmek ise üniversitelerin değil, meslek edindirme kurslarının görev tanımları içerisine girer.
Hal böyle olunca ülkemizde üniversite eğitimi verilmekte midir yoksa bizde meslek edindirme kurslarına üniversite ismi mi verilmiştir?
Üniversiteler bilimsel özerkliğe sahip, özgür düşüncenin var olduğu, politik ve dini baskının olmadığı kurumlar olmak zorundadır. Bu kriterlere uymayan kurumlar üniversite olarak adlandırılamaz.
Dogmalar ile bilim yapılabilir mi?
Üniversiteler politik ve dini baskının olmadığı kurumlar olmak zorundadır.
İnsanların düşüncelerini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, doğru veya yanlış bulabilirsiniz. Ama her ne olur ise olsun onları ötekileştirmeden düşüncelerine ve bunları ifade etme özgürlüklerine saygı duymak zorundasınızdır. Çünkü üniversiteler, özgür düşüncenin savunucusu ve uygulayıcısıdır.
Devlet tarafından yapılan müdahaleler, üniversitelerin özerk yapısını bozabilir.
Öğretim elemanları arasında yapılan anketler, öğretim üyelerinin kendi alanları dışında kitap okumadıklarını, sanatsal ve kültürel etkinliklere katılmadıklarını göstermektedir. Akademisyen olabilme şartının sadece yurt dışı yayın yapma zorunluluğu ve ders verme düzeyine indirgemek, farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını engellemektedir.
Türkiye’de Üniversiteler, dinin ve siyasi ideolojinin yönetimine girdikçe, özgür düşünce, felsefe ve bilimin giderek yok olduğu kurumlar haline gelmekte, meslek edindirme kursu niteliğiyle görevlerine devam etmektedirler. İşin en acı tarafı ise üniversitelerde eğitim veren akademisyenler dahil çoğunluğun, bu durumu kabul etmiş olması, olayın farkına bile varamamasıdır.
İlgili yazılar
Anadolu Anadolu Olalı Böyle Üniversite Görmedi
İtalyan Üniversitelerinde Akademik Kadrolara verilen önem
Öğretmenler Gününde Eğitim Politikamızı Düşünmek