Benimle biraz fasulye ayıklamaya var mısın?

Çok zaman önceydi, o biraz bendi ben biraz oydum. İnsan herkese ve her şeye aşık olabilir. Benimki de muhakkak aşkın bir çeşidiydi. Sokaklarda şarap içtiğimiz günlerdi, sarhoş gezer ve parklara kusardık. Begonvilli evlerin merdivenlerine oturur biraz ülkeyi kurtarır, çokça felsefe yapardık.

biraz fasulye aşk aşık

“Onunla aşkımız o diyorum ona bir kez söylenmiş ve istense de bir daha geri alınamaz kırıcı sözler gibiydi, bir ilçeyi sever gibi yürürdü odalarda” Cemal Süreya

Çok zaman önceydi, o biraz bendi ben biraz oydum. İnsan herkese ve her şeye aşık olabilir. Benimki de muhakkak     aşkın bir çeşidiydi. Sokaklarda şarap içtiğimiz günlerdi, sarhoş gezer ve parklara kusardık. Begonvilli evlerin merdivenlerine oturur biraz ülkeyi kurtarır çokça felsefe yapardık. Nietzsche, en sevdiğimiz yazardı, çünkü hiççilik en makulüydü. Hiççilik tam da bu dünyaydı. Hiçbir şey var olamazdı, var olsa bile bilinemezdi, bilinse dahi başkalarına aktarılamazdı. Hiç bir şey yoktu. Mutluluk yoktu dolayısıyla düş kırıklığı da olmamalıydı. Jim Morrison dinlerdik. ‘Love me two times’ şarkı sözünün beni iki kere sev değilde benimle iki kere seviş dediğini o zaman öğrendim. Biriyle sevişebilmek için onu sevmen gerekmez belki de ama biriyle iki kere sevişebilmek için kalbinde bir yerlerin yanması gerekir. Asi ruhumuz söz dinlemez macera peşinde koşardı. Çok kavga eder çok gülerdik.

Zor zamanlar geçirdik, yaşımıza göre zor zamanlardı. Cumbalı evler  rock müzik çalan barlardı o vakitler. Yine cumbalı bir rum evinin cumbasında ağlamıştı. O gün yemin etmiştim onu asla bırakmamaya ama bıraktım. Hem de çok kötü bıraktım. Belki de bu yüzden boynum ona karşı kıldan ince. Ve bu yüzden tekrar buldum onu. Onun haberi yok belki yine onu bırakmamaya yemin ettiğimden. İnsan birinde kendini buldu mu onu bırakmamalı. İnsanın birinde kendisini bulması çok zor çünkü. Bakışarak anlaşabilmek güzel, susarak anlaşabilmek daha güzel.



Hiç görüşmeden geçirdiğimiz  senelerin  ardından aniden buluşup kaldığımız yerden devam ettik. Hiç bir şey olmamış gibi fasulye ayıkladık. Turkuaz rengi deniz ayaklarımız altında uzanırken cehennem gibi sıcak kıyıda aşk acısı çektik. Hatta aşk acısına karşı süt mısır yediğimiz oldu. Bütün gün  şu sürekli Atatürk posteri veren kanalı izledik, bahçe hortumu reklamını tartıştık. Biz onunla her yaz denize kaç kere girdiğini sayan insanlardanız. Anısı var diye tiyatro biletini atamayız. Koca bir çekmece ilkokul tokalarını biriktirmişliği var. Kelimelerle oynamayı severiz. Bunca seneden sonra o hala benden biri.  Dosttan biraz daha öte, kardeşten daha yakın, oralarda bir yerlerde aramızda az biraz mesafe var. Ama biliyorum o var.


İnsan her şeye ve herkese aşık olabilir. Benimki de muhakkak aşkın bir çeşidi. Kendi tarihime aşığım. En özgür hissettiğim zamanlara, cumbalı evlere, sokak kedilerine, 1960 lı yılların rock müziğine, sokak felsefesine, yılların eskitemediği bir dost eline, kırgın ruhuma aşığım. Kırgın ruhum bir başkasının ruhunda can bulur kimi zaman. Sebepsiz çöküşlerim var. İntihara meylimin arttığı dönemler var. Hiç bir şeye inancımın kalmadığı zamanlar var. Fazla duygu bazen felakettir. Ben felaketini kendi yaratanlardanım. Tıpkı onun gibi. Bu dünyada mutluluğu ve acıyı aynı tınıda paylaşacak birileri olmalı hayatımızda. Türkiye’nin en güzel sahil kasabasında hava kırk dereceyi gösterirken nedenini sormadan seninle fasulye ayıklayabilmeli.

Manastır’da büyük ve yasaklı bir aşk hikayesi


Ceren Kurt
Hikayelerim var, iç içe geçmiş duygulardan besleniyorum. Zaman zaman karanlık tarafa gider gelirim. İşte bu yolculuklarda hikayelerimi biriktiririm. Hayat sürekli akış halinde bu yüzden kendim dahil hiç kimseyi tam anlamıyla tanıdığımı düşünmüyorum. Herkes değişir, zaman değişir ama yolculuk baki kalır. Masal kahramanları gerçektir. Ve paralel evren vardır. Hatta paralel evren dövmesi yaptırmak isterim, kendi üzerimden oraya kapı açmış gibi olurum hem. Hobilerim arasında kedileri bezdirene kadar sevmek vardır. Ve dünyanın yegane ilacı sevgidir.