Kadın kadınlığını yaşayamazsa ne olur?

Kadınlığını reddeden erkeksi kadınların, yiten kadınlık duygusuyla birlikte dünyanın dişi enerjisi de zayıflar. Sonra ne mi olur; analık, vicdan, merhamet, zerafet enerjisi yerini hırçın, savaşçı, agresif enerjilere bırakır ve elde var şimdiki dünya.

Kadınlığı sürekli olarak aşağılanan günümüz dünyasında kadın olmak

Aşağılandığından, hor görüldüğünden, öldürüldüğünden, tecavüz edildiğinden, eğitim hakkının elinden alındığından ve daha nice nice kadın başlıklı konulardan dolayı şikayet ediyoruz.

Artık şikayet etme enerjisinden çıkıp çözüm enerjisine geçme zamanı değil mi? Elbette bir sorunun çözümü için atılacak ilk adım durumu kabulden geçer. Kabul edeceğimiz şey şu anda kadınlarımızın maruz kaldığı her türlü kötü durumun hayatın şu an için bir gerçeği olduğudur. Hissetmek çok büyük bir enerjidir. Ve kadınlık adı altında bir ortak noktanız varsa duyduğunuz her kadın cinayetinde yaşadığınız his kadınlık adına önemlidir. Acımak en insanı olanı diye düşünülse de yeni cinayetlere çanak tutacak bir enerji yaratır farkında olmadan. Çünkü acı hissi acı getirir. Hani atalar sürekli ağlayan bir insana “Ağlamak, ağlamak getirir, ağlayıp durma” derler ya boşa değil. Düz mantıkla kavranabilecek bir bağlantı değil bu. Belki de aman sende dedirtecek bir saçmalık olarak algılanabilir. İlahi sistemin çekim yasasının hislerle çalıştığını kavramak gerekir bu durumu anlamak için.


Peki, ne yapılabilir? Bütün şiddet gören kadınlara fiilen ulaşıp somut yardımlar etmek edebilmek mümkün değil ama öncelikle onlara acımayı bırakarak başlayabiliriz. Duyduğumuz haberlerin ardından yakınıp sızlanmak vah tüh etmek yerine dünyadaki kadınların hak ettiği değeri görebileceği bir geleceğin mümkün olduğuna inanan kararlı bir enerji frekansı yakalamak gerekir. Bunu saçma bulabilirsiniz. Ne faydası olacak ki diye düşünebilirsiniz. Acımanın ne faydası var somut olarak. Önce bu sorunun cevabını verin kendi kendinize o zaman. Faydası olmaz diye düşünseniz de en azından umut, var olmanızı pozitif düşünmenizi sağlar. Kendinize faydası var… Ve dünyada kadının yerine de faydanız olur farkında olsanız da olmasanız da.

Kadını aşağılayan ve erkeklerden geride durması gerektiğini savunan erkek kimliği altındaki zihniyete karşı bir şey yapamazsınız. Daha doğrusu onları düzeltemezsiniz. Başlamamız gereken yer kendimizin ta kendisi olmalı. Karanlıkla mücadelenin yolu karanlığı yok etmek olamaz. Yani karanlığa odaklanarak bir arpa boyu yol kat edemeyiz. Karanlık tam karşıtı aydınlıkla yok olur.

Kadını hor gören zihniyete odaklanıp sürekli eleştirmek bu duruma güç verir. Çünkü sonuçta sadece soruna odaklanan enerji çoğunluğu yine yeniden benzer sorunlar yaratacaktır. Çözüm, çözüme odaklanıp ışık yakma çabası olmalı. Kadınlarımıza erkeklerin gölgesinden çıkma cesaretini ve istemediği hiç bir şeyi yapmama özgürlüğünü aşılamak bir ışık türü olabilir mesela ve daha nice umut dolu eylemler.


Sığınma evlerine sığınan kadınlara aşılanan duygu muhtaçlık ve acizlik duygusudur maalesef. Ve sonuçta korunmaya muhtaç kadınlar bir süreliğine korunur. Böylece çoğu kurban psikolojisiyle başkalarını suçlayarak hayata karşı bilenir. Kalkanlarını kaldırır. Kadınlık kimliği ile aşağılanmış kadınlar artık hayata erkek kimliği bürünerek dahil olur. Kadınlığını unutur. Kadınlığını reddeden erkeksi kadınların, yiten kadınlık duygusuyla birlikte dünyanın dişi enerjisi de zayıflar. Sonra ne mi olur; analık, vicdan, merhamet, zerafet enerjisi yerini hırçın, savaşçı, agresif enerjilere bırakır ve elde var şimdiki dünya.

Savaşlar hep kadının kadınlığını yitirdiği aşağılandığı coğrafyalarda değil mi?

En başta şiddete maruz kalan kadınların başvurduğu yerlerin adı sığınma evi olmamalı. Bu isim acziyeti tekrar tekrar vurguluyor. “Kadına Gücünü hatırlatma evi ” olmalı mesela. Bu evlere başvuran kadınların durumları gerçekçi bir şekilde değerlendirilip gerçekte ne istedikleri anlaşılarak cesaretlendirilmeli ve doğru bir farkındalık kazandırılarak yol gösterilmeli.

Kadın… Dünyanın dişi enerjisi, dünyayı rahminde taşıyan ve umut umut yaşam doğuran kadın.. Anne abla, kız kardeş, kız, evlat, dost, eş, sevgili… Zerafetin ve gücün sembolü kadın… Kadına kadınlığını unutturmayan, hak ettiği değeri esirgemeyen babaları, erkek kardeşleri, arkadaşları, sevgili ve eşleri, erkek evlatları saygıyla selamlıyorum. Ve kadınlığını sevgiyle kabul eden ve yaşayan aynı zamanda tüm kadınların dünyada hak ettiği değeri bulması için umut üreten tüm hemcinslerimi de kadınlıklarından dolayı öpüyorum.


Kadın isterse hayat durur…

Kadınlar olarak şikayet etmekten başka ne yapıyoruz?


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...