Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre 31 Aralık 2014 tarihli son nüfus sayımında ülkemizin nüfusu 77.695.904 olup, erkek nüfusu 38.984.302 iken kadın nüfusu ise 38.711.602 şeklinde açıklanmıştır. Ülkemizde kadın-erkek nüfus oranı birbirine bu kadar yakın olmasına rağmen, toplumumuzda kadınlara yönelik bakış açısı neden bu denli kötü? Türkiye’de kadın kimliği denilince neden ”mağdur, kaybeden, şiddete maruz kalan” sıfatları ön plana çıkıyor? Kadınlar nerede yanlış yapıyor?
Kadınlar ön plana çıksın
Toplum olarak başarılı, kişilikli, güçlü, değerli, karakterli kadınları her zaman saklayan, bu kadınların başarılarını ört bas etmeye çalışan, kadının güçlü olamayacağını savunan bir ortamda yaşıyoruz. Kadına güvenmeyen, ”bu kadınların işi değildir” diyen, kadınlara söz hakkı vermeyen, konuşan kadınları susturmaya çalışan anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Kadınların yaptığı en büyük yanlışlardan birisi ise böyle durumlara maruz kaldıklarında olayların üzerine gitmeyip oldukları yerde kalmalarıdır.
İş dünyası, siyaset, spor, ekonomi vb. alanlarda kadınların öne geçmesine izin verilmiyor. Öne geçmeye çalışan kadınlar ise frenlenmeye çalışıyor. Örneğin; 550 milletvekili bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadın milletvekili sayısı 81’de kalıyor. Spor alanında kaç kulübün başkanı ve başkan adayı kadın olabiliyor? İş dünyasında kadın yöneticilerin önleri sürekli kapanmaya çalışılıyor. Bu kadar olumsuzluk içerisinde kadınlarımız kendilerini daha fazla geliştirmeli, önlerini kapatmaya çalışanlara karşı daha dirençli olarak bildikleri yolda başarıya yönelmeliler.
Kıskançlık terk edilmeli
Kadınların yapmış olduğu en büyük hatalardan birisi ise dayanışma içinde olamayıp birbirlerini kıskanmaları olarak açıklanabilir. Kendine güvenen, başarılı, hırslı kadınlar bir başka kadını neden başarılı görmek istemiyor? Kadınların en büyük handikaplarından birisi, bir türlü önlerine geçemediği kıskançlık. Birbirlerinin yüzüne gülüp arkasından demediğini bırakmayan kadınlar takdir edersiniz ki doğru bir yapılanmada yan yana olamazlar. Böyle bir durumda kadınların dayanışmaları, birbirlerine olan güveni sadece sözde kalır. Kadının kadından başka dostu yoktur düşüncesiyle yola çıkan kadınlar, birbirlerinin başarılarını destekleyerek önemli yerlere gelebilirler.
Eşitlik zamanı
Artık kadınlarımız da kendilerinin farkına varmalı, erkekler gibi her konuda başarılı olabileceklerine olan inançlarını artırmaları gerekiyor. Kadın – erkek her zaman eşittir ve her zaman eşit olarak kalmalıdır. Bu düşünce yapısında kadınlara çok daha fazla iş düşüyor. Kadınlar; “Ben bilmem beyim bilir, eşim evimin direği” gibi eskiden kalma düşünceleri bırakıp, kendisini değerli hissettiği zaman, kadın – erkek eşitliği sözde kalmayacak. Bir karar veriliyorsa, bu kararda kadın ve erkeğin fikirlerini ayrı ayrı iletmesi, ilişkinin ve kadın – erkek eşitliğinin en büyük temel taşlarından birisi olmaktadır.