Türkiye’nin son yıllarda sınır komşularıyla yaşadığı krizler, örgütsel bir dış politika eksikliğini ortaya çıkarmaktadır. Sağlam bir zemine oturtulamayan politika Türkiye’nin komşularıyla gelgitler yaşamasına neden olmaktadır. 13 yıllık AKP iktidarı dış politikada nerede hata yapıyor?
AKP iktidarının kurumsallaşamayan dış politikası
Türkiye’nin dış politikasına bakıldığında özellikle son aylarında tam anlamıyla bir fiyasko ile karşı karşıya olduğu görülmektedir… Türkiye dış politikada neden bu hale geldi, nasıl böyle beklenilmeyen durumlarla karşı karşıya kaldı? Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturduğunda Türkiye’nin dış politikasına yeni bir söylem getirmişti. Neydi bu söylem?
Komşularla sıfır sorun!
Bunu da daha çok kendi kitabı olan “Stratejik Derinlik” kitabına dayandırarak, komşularla iyi ilişkiler geliştirerek “Yeni Osmanlıcılık” fikrini canlandırarak Ortadoğu’da yeni bir güç olma düşüncesini beslemekti…
Aslına bakıldığında hiç de fena bir düşünce değildi bu düşünce; Ortadoğu’da bölgesel güç olup stratejik bir kalıp oluşturmak etkin bir girişimcilik örneği açıkçası…
Evet, bölgede böyle bir kimliğe bürünüp real bir rol üstlenmek arzu edilen bir durum; fakat realist bir bakış açısı olmasa gerek!..
Bölgedeki güçlü aktörleri ve bu aktörlerin kimle paslaştıklarını da iyi çözümlemek gerekir; aksi bir durumda futbol tabiri ile ofsayta düşmek zor değildir…
Ortadoğu’nun en önemli bölgesel gücü şu an çok aktif görünmese de İstanbul’un yarı nüfusuna sahip İsrail Devleti ile birlikte bugün onun tam karşısında yer alan Pers egemenliğinden kalan İran Devleti’ni bu bölgede iyi analiz etmek gerekecektir.
Burada kim kimle dans etmekte, kim kimle bir evlilik yapmış bunu görmek gerekir… Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son zamanlarda Rusya’nın Suriye’de ne işi olduğunu sorguluyor…
Türkiye’nin dış politikası ve ABD ilişkisi
Bu sorunun cevabını şu soru ile verebiliriz: Yıllardır ABD’nin Irak’ta ne işi var?
ABD, 2000’li yılların başında Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları olduğunu bahane ederek Irak’a girdi. O dönem hatırlanırsa “1 Mart Tezkeresi” 2003 yılının Şubat ayında TBMM’den geçmediği için ABD bizim topraklarımızı kullanamadı. O dönemde AKP’nin meclis çoğunluğuna rağmen bu olmadı. Bu durum bizim egemenlik haklarımızı özgürce kullandığımızı göstermişti. Tabi bu olaydan aylar sonra Temmuz ayında ABD, Türk askerlerinin kafasına çuval geçirerek bir anlamda Türkiye’ye ders vermek istedi, bu da ayrı bir konu…
ABD o dönemde gerçekten kimyasal silahlar için mi Irak’a girdi? Tabi ki hayır! Ki daha sonra nedenin kimyasal silah olmadığı kanıtlandı. Amaç neydi peki? Amaç öncelikle Ortadoğu’nun enerji kaynaklarının üzerine oturmak ve savunma hattını kendi topraklarının ötesinde oluşturmaktı.
Şimdi Rusya’nın Suriye’de ne işi olduğu umarım anlaşılmaktadır. Yani ABD’nin Suriye’de ya da daha önce Irak’ta ne işi varsa Rusya da şu an Suriye’de bu yüzden var!
Türkiye’yi yöneten 13 yıllık AKP iktidarının buradaki sıkıntısı, kurumsal olmayan dış politikası…
Ne demek istiyorum? Yani gelgit politika uygulaması diyebilirim.
Hatırlayalım “Bizim Libya’da ne işimiz var?” denildi, ardından Libya’ya savaş gemisi gönderdik.
Suriye ile tam karşılıklı anlaşmaya gidildi, vizeler kaldırıldı.
Daha sonra ABD’den gelen bir emirle Suriye ile aramızı bozduk ve bir süre sonra “Emevi Camii’nde bir hafta sonra namaz kılacağız” dedik. ABD, hızımızı alamadığımızı görmüş olacak ki Obama okyanus ötesinden bir beyzbol sopası gösterdi ve “hooop” dedi.
İsrail ile “Davos Olayı” sonrası neredeyse tüm diplomatik ilişkileri kestik geçen haftalarda AKP’li Ömer Çelik’in ağzından “İsrail bizim dostumuz” dedik.
Yakın zamanda Irak merkezi yönetimi ile Türkiye’nin Başika’ya asker göndermesinden dolayı sorun yaşandı. Irak, Türkiye’yi tehdit etti.
2015 yılının Mart ayında İran, kendi dış politikalarını eleştirmesinden dolayı Türkiye’ye nota verdi.
Yine daha bir iki hafta önce Yunanistan ile yaşanan bir başka krizden dolayı Yunanistan da Türkiye’ye nota verdi.
Rusya ile yaşanan uçak krizi Türk – Rus ilişkilerini bozdu.
Şimdi ne var canım bunda altı üstü nota denebilir; ancak bu nota, müzik notası değildir ve her akla geldiğinde verilmez, o yüzden önem arz etmektedir.
Yani tüm bunlar değerlendirildiğinde Türkiye’nin kimlik eksikliği ve kurumsallaşamamış bir dış politikası olduğu görülmektedir. Devamlılığı olmayan, örgütsel yapıda politika eksikliği göze çarpmaktadır…
Bu yüzden Türkiye’nin en kısa sürede sağlam zemine oturtması gereken bir dış politikaya ihtiyacı var demek zor olmasa gerek…
İlgili yazılar
Gelir adaletsizliği Türkiye’de ne boyuta geldi?
Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye’dir
Finansal hizmetlerde Türkiye ve Birleşik Krallık işbirliği