Avrupai Medeniyet: Bencilliğin izdüşümü

Sizler on yıllarca ülkenizi yerden yere vurup, Avrupa’yı arşa sığdıramazdınız. Bugün umut yolculuğu ölümle biten her mazlumun mezarına sizin Avrupa’nız ve onun medeniyeti de gömülmüştür!

 

İnsan yaşamının ilk dönemlerinden bugüne dek, insanoğlu tabiatı kopyaladı. Özellikle sanatın birçok dalında bu tez geçerlidir. Yalnızca sanatla sınırlı olmayan bu yönelim savaş sanatından tutun da günümüz modern savaş araçlarını dahi kapsamaktadır. Helikopterler, uçaklar vb. Bu abartılmış olacak ki toplumsal yaşamda bile doğanın kopya edilmiş formlarına rastlıyoruz.

Bir şekilde zayıf düşüp, can çekişen ve ölmek üzere olan bir ceylan düşünün. Bir de leş yiyicileri, akbabaları… Şimdi Suriye’yi düşünün. Bir de ABD ve Rusya başta olmak üzere bu ikisinin kuyruğuna takılan akbabaları…


Pek yaramaz ama iyi niyetli bir çocuktum ve iyi niyetim hep yaramazlığımın gölgesinde kaldı. Evimizin inşa edildiği dönemlerde, bir gün mahallemden bir çocukla tartışmıştım ve yanlış hatırlamıyorsam onu biraz hırpalamıştım. Daha sonra eve çıkıp oynadığım sırada, dışarıdan bana seslenmiş ve ben de balkona çıkmıştım. İki eliyle tuttuğu büyükçe bir taşı bana atmak istedi fakat nerede… Taş yükselebileceği kadar yükseldi ve düşmeye başladı. Düştüğü yerde bir araba vardı ve ön camı kırıldı. Sonra olanları tahmin edebildiniz mi? Çocuk kaçtı. Cam kırıldı, benim kulağım çekildi ve babam otomobilin camını yaptırdı.

Türkiye, benim misalim gibidir. Bir şahlanış söylemiyle desteklenen eylemleri, bir kısım hatırı sayılır ülkeleri rahatsız etti ve Türkiye’yi balkona (Suriye) çağırıp, kaldıramayacakları bir taşı fırlattılar. Sonra hepsi kaçıp bir yerlere saklandı ve Türkiye yalnız kaldı. Haliyle benim hazin sonum ile Türkiye’nin sonu da aynı oldu. Kırılan camın bedeli Suriyeli sığınmacılardır.

 

Sahillere vuran bedenlerin görüntüsü henüz hafızalarda tazeyken ve hala Suriye’de kan dökülüp, yüzlerce insan can verirken Avrupa’nın derdi mülteci akını… Bacağı kopana ağrı kesici verir gibi, sorunun kendisini görmekten kaçarak bencilce ve yıllar geçmesine rağmen hala kendilerini düşünüyorlar.

Tiksiniyorum!

Avrupai medeniyetin hayaliyle iç geçirip, kendini kaybeden kitlelere sesleniyorum!


Sizler on yıllarca ülkenizi yerden yere vurup, Avrupa’yı arşa sığdıramazdınız. Bugün umut yolculuğu ölümle biten her mazlumun mezarına sizin Avrupa’nız ve onun medeniyeti de gömülmüştür!

Bencilce şahsi çıkarlarının muhafazası için her şeyi yapmaya hazır olan Avrupa ülkeleri, dillerinden düşürmedikleri insan haklarından bile hiç utanmadan, ikiyüzlü politikalarıyla ve insanlık dışı eylemleriyle ‘medeniyet botunu’ çoktan batırmadı mı?

Terör doğurmak, besleyip büyütmek bunlarda… Aynı o çocuk gibi: Taş atmak onlarda, kaçmak onlarda, pusup bir köşeden kıs kıs gülmek onlarda. Sözde insanlık da onlarda, insanı yücelten medeniyet, özgürlük vb. zırvalıklar da onlarda. Onlarda olan asıl şey bencillik ve ikiyüzlülüktür. Teknolojiyi kullanıp uzaya da çıksalar, günümüz Avrupa’sının ruhu Ortaçağ’ın karanlığından kalmadır. 

Umut ediyorum ki Türkiye’mi her fırsatta aşağılayıp, Anadolu insanını hor gören zihniyet tüm bu yaşanan süreci idrak edecek akla sahiptir.

Dilerim Avrupa ülkeleri insanlık dışı bu tutumlarından vazgeçer ve sahip olduğu her şeyi kaybetmiş; tezgahtaki bir mal gibi pazarlık masalarına meze edilen insan canına hak ettiği kutsiyeti atfeder.


İnsanların acıdan değil de mutluluktan ağladığı bir dünya dileğiyle…


Bahattin Yavuz
O, gaz lambasının sıska ışığıyla aydınlanan kitapların sihirli dünyasında bir seyyahtır. Ruh ırmağından arıttığı sözleri kağıda işleyen bir nakkaş ve kusursuzluk için ruhuna çekiç vuran bir heykeltıraştır.