Dünya tersine mi gidiyor?

Dünya tersine mi gidiyor? Öyle gibi görünüyor… Yani bir altını üstüne getirme çabası, bir kaos var, uzaklara bakınca da görülmekte…

Dünya tersine mi gidiyor?

Tersine Dünya

Dünya tersine mi gidiyor?

Öyle gibi görünüyor…


Yani bir altını üstüne getirme çabası, bir kaos var, uzaklara bakınca da görülmekte. Ama bu tam olarak nedir, kim ne istiyor, kimin kiminle ne derdi var, kim nereden ne çıkarmaya, ne almaya çalışıyor? Bunları da işte yorumlamaya çalışıyoruz; bazılarının doğru olduğunu görüyor, bazılarında ise yanıldığımızı anlıyoruz. Bir de “işte burada yanılmışız” dediklerimiz hakkında bir süre sonra aslında yanılmamış olduğumuzu, keza yanılmadıklarımız hakkında da bir süre sonra aslında yanılmış olduğumuzu görüyoruz ki işte bu da kaosun bir parçası. Karakterler, olaylar ve durumlar karşısında bir anda değişkenlik gösterebiliyor ve şaşırıyoruz; pardon, aslında “şaşırıyorduk” desek daha doğru olur, artık bu gibi değişimler olağan karşılanıyor daha çok.

Sürekli bir yerlerde saldırılar, patlamalar, şehitler ve olaylar sonrasında çok acı ki açıklanan “sayılar;” sonra kısa bir ara ve yine yeni bir olay!.. Geçen gün yine Brüksel olayları oldu bakın. Bu ve benzeri olaylar yakın zamanda pek bitecek gibi de görünmüyor… Peki nereye gidecek? Cevap vermeye de dilimiz varmıyor galiba!

Dünyanın altını üstüne getirme çabasından biz de payımızı alıyoruz; “seninle başka dünyaların insanıyız” diyecek halimiz yok, malum aynı dünyanın ülkeleriyiz. Fakat bir de dünyadan bağımsız olarak, kendi kendimize, altımızı üstümüze getirme çabaları mı var bir taraftan? Global bir mevzudan bir küçücük profesöre doğru inişe geçtik şu an, sıkı tutunun; isimlerimizin önünde profesördü, yazardı, çizerdi, oydu, buydu yazmasının bir önemi yok, koca dünyanın küçücük insanlarıyız, o bakımdan, pardon yani.

Şimdi efendim; isminin önünde herhangi bir unvan olmayan bir bireyin kalkıp da;”Bu ülkeyi ayakta tutacak, kurtaracak, ileriye taşıyacak olan, cahil halktır” demesinden pay çıkarıp, sorumluluk yüklenip, “hadi bakalım şuradan başlıyoruz kurtarmaya, her şeyi değiştireceğiz” diyecek o kadar fazla kişi varken; bir de bunun, isminin önünde bir profesörlük unvanı bulunan biri tarafından;”ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır” şeklinde söylendiğini varsayın; hatta varsaymayın, söylenmişi var hepimizin bildiği gibi. Ve bir süre sonra da gelin bu söylenmiş olanın etkilerine bakın. İşte bu noktada da bir tersine gitme, altını üstüne getirme başlıyor… Yanlış bir eğitimin, eğitimcinin yanlışlarının ve söylemlerinin dalga dalga yayılarak bir topluma etki etmesi, belki uçuruma kadar sürüklemesi!

Zihinlerin berrak kalması!

Cahil halk diye bastıra bastıra söylemek de gurur kırıcı ve aşağılayıcı bir taraftan aslında. Bölgeler arası farklılıklar, kültürel, ekonomik farklılıklar göz önünde bulundurup, mecburiyetleri ve sınırlı hareket alanlarını da göz ardı etmemek lazım, bu birincisi. Bir de bilerek ve isteyerek, hatta bundan hoşlanarak cahil kalmak var ki ikisini birbirinden ayırmak gerek. İşte bu ikincisi tam ağızlara layık ve biraz da kafayı kuma gömmeye yakın olan; hemen paralelinde komutlarla yaşam geliyor, yani profesörün istediği gibi, araştırmayan, sorgulamayan bir toplum! Deniyor ki; büyüklerinizin söylediği her şeyi koşulsuz kabul edeceksiniz; öyle itiraz, farklı fikir, farklı sesler falan yok, olamaz, olmamalı, zinhar! Kız çocuklarının okutulmaması, tahsil görmemesi, toplum içine çıkmaması konularında yayılan fetvalar falan da bir taraftan; bitmiyor, bitmiyor!.. Bunlar ve benzeri örnekleri gördükçe, “nereye gidiyor yahu böyle bu memleket” demekten kendimizi alamıyoruz maalesef!


İlan:

Kayseri’ de bulunan kuruluşumuz için:

-İstanbul Anadolu Yakasında ikamet eden

-Kendisine sorulan sorulara onay sözü ile cevap verebilen; işte “hı hı” olur, “evet” olur, “tabii” olur; hatta söz söyleyemese de sesi çıkmasa da olur, “kafa sallasa” yeter.

-Tercihen hiç okumamış. “Herhangi bir diploması varsa bir haftalık hızlandırılmış eğitimle tüm bildikleri unutturulacak.”

-Müracaat Afakan Tekstil-


Arzu edilen yeni dünyadan hayali bir ilan, bunlara da alışalım o zaman artık yavaştan.

Toplum olarak tehlikeli alışkanlıklarımız


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…