Son yıllarda yaşanan ölümlerin, kargaşaların ve yaşanan birçok olumsuz olayın temelinde işsizlik yatar. Babamın toplumsal olaylar karşısında sürekli yaptığı bir yorum vardır: “Gençler okudular, dirsek çürüttüler işsiz kaldılar, öfkeleri bu yüzden. Tüm bu kavgalar temelinde ekmek kavgası. Ne zaman ki işsizliğe çözüm bulunur o zaman tüm bu olaylar biter.” Haksız da sayılmaz aslında. Ülkemizdeki gençliğin ortak ve en büyük sorunudur işsizlik.
Türkiye’de son yıllarda işsizlik artıyor mu?
2015 yılı IMF raporuna göre Türkiye işsizlik sıralamasında 26. sıradadır. Oysa 2002 yılında 49. sıradaydı. Yani bu raporlardan da anlaşılacağı üzere işsizlik her geçen gün azalmıyor aksine daha da artıyor. Çalışma çağındaki genç kesimin öfkesi de aynı doğrultuda her geçen yıl artıyor.
İlkokul yıllarından başlıyor meslek hayalleri ve bu doğrultuda sayısız sınava giriyoruz. Kazandığımız her sınav sonrası mutluluğumuz artıyor. Çünkü zannediyoruz ki hayallerimizdeki mesleği yapmaya bir adım daha yaklaştık. Yıllarca hayalini kurduğumuz o mesleği layıkıyla en iyi şekilde yapacağımıza dair hayaller kuruyoruz. Ama ne zaman ki üniversite bitiyor hayaller de üniversiteyle birlikte bitiyor. Tabi bu herkes için geçerli bir son değil. Hayalini kurduğu, emek verdiği o mesleği yapanlar da var ama bunların sayısı çok az.
Öğretmen olma hayaliyle üniversite bitirmiş onca mezunun yarısı öğretmenlik mesleğini yaparken yarısı pazarda limon satıyor, kağıt topluyor; güzel sanatlar okumuş, iletişim fakültesi okumuş mezunların çok az bir kısmı mesleğini yaparken büyük bir kısmı tezgahtarlık, taksi şoförlüğü, garsonluk ya da başka başka işler yapıyor. Bu cümlelerle limon satanları, şoförleri, tezgahtarları küçük görüyorum gibi bir anlam çıkarılmasın aksine her meslek kutsaldır, hepsinin de yaşadığı ülkenin insanlarına büyük katkıları vardır. Fakat bir amaç uğruna emek verilmiş, dirsek çürütülmüş, eğitim alınmışsa; gençlere bu işi yapmaları için okullar açılmış ve gençler bu eğitimi almaya hak kazanmışsa mezun olduktan sonra da işlerini yapabilmeleri için imkanlar sunulmalıdır. Öğretmenlik için eğitim almış, bu işin okulunu okumuş bir insan kağıt toplayarak değil bildiklerini yeni nesillere aktararak mesleği olan öğretmenliği yaparak ülkesine faydalı olur.
Özel sektörde işsizlik
Özel sektör de işsizlik konusunda oldukça acımasızdır. Deneyimli eleman ilanları gençlerin hem deneyim kazanmalarına hem de çalışmalarına engel oluyor. Elbette ki şirket yöneticileri tecrübesiz bir eleman almaktansa işi bilen, yıllardır bu işi yapmış bir çalışanı almayı şirket çıkarları için tercih edeceklerdir. Ama mezun olan gençler nasıl deneyim kazanacak? İşte en büyük soru bu. Şirketler eleman ararken hem üniversite mezunu olsun, hem 25 yaşını geçmesin, hem deneyimli olsun her işten anlasın istiyorlar. Peki, tüm bu şartları taşıyan bir eleman var mıdır acaba ülkemizde? 25 yaşında, üniversite mezunu aynı zamanda işinde en az 3 yıl deneyimli saçmalığına şirketler bir son verip gençlere işlerini yapabilme konusunda fırsat vermelidirler ki işsizlik azalabilsin. Karın tokluğuna çalıştırılan stajyer konusuna da değinmek gerekir çünkü onlar da her ne kadar çalışsalar da her hangi bir ücret alamadıkları için bana göre işsiz kategorisinde değerlendirilirler. Stajyerlik, işi öğrenmek o işte pişmek için çok iyidir evet ama bu stajyerlik çok uzun bir süre hiçbir ücret olmadan devam ediyorsa bu emek sömürüsüne, işsiz olan gençten faydalanmaya girer.
İşsiz kalan gençler gelecek kaygısına düşüyor, psikolojisi bozuluyor, değersiz ve işe yaramaz hissediyor, depresyona giriyor ve maalesef çoğu zaman kötü bir son olan ölümü son çare olarak görüyor. Oysa bu gençler ne değersizler ne de işe yaramazlar aksine fırsat verildiğinde oldukça başarılı olacak olan gençlerdir.