Bu ülkede hiç mi adam yok?

Bu dünyaya kadın olarak geldiyseniz tüm hayatınız boyunca sahil ile denizin tam birleştiği noktada yaşarsınız. Ölüm ile yaşamın birleştiği işte o serserilik noktası, tam da dünyanın en cesur varlığı olan kadın için yaratılmıştır.

Tecavüz faili, "bağırmıyorsa, rıza göstermiş sayılır" indiriminden faydalandığında tüm kadınları korumasız bıraktınız...

Kadını korumak, insanlığın varoluşunu korumaktır

Kar yağarken buz gibi suyun içinde çıplak ayakla sahilde tek başınıza yürüdünüz mü hiç? Eminim ki yaşamınızın bir noktasında mutlaka “bir başınıza” kalmışsınızdır. Kıyıda bile olsanız, kışın buz gibi şiddetli dalgaları sizi kendi derinliğine çekmek için can atar. İşte onlar hayatımızdaki tehlikeli acılar gibidir, sizi içine çekip boğmaya çalışır.

Onunla inadına mücadele edersiniz. Bu mücadele sırf, hem kıyıdaki ince kuma, yani yaşama, yaşamda kalmayı seçmeye dair dokunsal ve ruhsal özgürlüğü yaşamak istemi, hem de engin denizin dondurucu ve öldürücü soğuğuna aynı anda başkaldırıp, kendi gücünüzü sınamak ve bu sınamanın size vereceği gücü varlığınıza katmak için yaşama karşı çektiğiniz açık bir resttir. Bu durum, tam da yaşamın en ucundaki çizgide, her tür acıya rağmen hayatla alay edercesine tek ayak üstünde gülümseyerek seksek oynamak gibidir.


Çektiğiniz bu rest ile ilk başta ayak parmaklarınız buz tutar. Sahile meydan okuduğunuz süre içinde tüm bedeniniz buzlu suya maruz kalır ve beden tepki olarak inanılmaz titremeye başlar ama hala yürüyorsunuzdur. Çünkü hayat size büyük sorumluluklar vermiştir. Anneniz, babanız, evladınız, kardeşiniz, dostlarınız, sizden başka kimsesi olmayan kediniz ve hatta tüm acılara rağmen, sırf her sabah uyandığınızda güneşe karşı uyanmanın verdiği haz için yaşamayı seçmeniz, sizin geçerli sebeplerinizdendir.

Bu sebepler dolayısıyla tüm sahil boyunca asi ve belalı dalgalara yine serseri bir eda ile başkaldırarak yürürsünüz. Çünkü bu dünyaya kadın olarak gelmişsinizdir. Bu dünyaya kadın olarak geldiyseniz tüm hayatınız boyunca sahil ile denizin tam birleştiği noktada yaşarsınız. Ölüm ile yaşamın birleştiği işte o serserilik noktası, tam da dünyanın en cesur varlığı olan kadın için yaratılmıştır.

Neden mi serseri diyorum? Başka kim, bir acıyı canından çok seve seve çekerek çocuk doğurur? Başka kim, bedeninden bir beden daha çıkarabilir? Başka kim ömrünü hizmet etmek ile geçirir ve bundan şeref duyar? Başka kim, kimse üzülmesin diyerek “her şeye rağmen ben iyiyim” maskesini tabutuna kadar takmaktan mutluluk duyar? Başka kim “sen ağlama, dayanamam” cümlesinin içini en iyi doldurarak sahip çıkabilir ki?

Mısralar dolusu “başka kim” diyebilirim sizlere ama hepsini boş verin, çünkü zaten bunlar bildiğiniz şeyler…

Bilmediğiniz şeyler demeye yüreğim varmıyor da, ben diyeyim unuttuğunuz, siz deyin hiç umursamadığım…

Kadına; taciz, tecavüz ve şiddet uygulayan, uygulanmasına sebebiyet veren, uygulayanı mazur gören, görmezden gelen, uygulanmasını umursamayan herkese diyorum ki: Doğduğun varlığı, emdiğin sütün yüceliğini unuttuğun gün, varlığının bittiği gündür.

Bir kadını korumak, yaşamı korumaktır. Bir kadını korumak, doğanın nefes almasını sağlamaktır. Bir kadını korumak, insanlığın varoluşunu korumaktır. Çünkü bir kadın tüm hayatını, hayata güzellik katabilmek üzerine kurar. Hayatın dondurucu soğuğuna rağmen kumsal ve deniz arasındaki ince çizgide çektiği tüm acıya rağmen parmak uçlarında yürümeye devam eder.

Tüm kadınları korumasız bıraktınız!

Tecavüz ederken suçüstü yakalanan adam, henüz tecavüz gerçekleşmediği için “yarım kaldı” indirimi aldığında tüm kadınları korumasız bıraktınız.

Tecavüzünü kameraya kaydeden sapık “eski sevgilisiymiş” indirimi aldığında tüm kadınları korumasız bıraktınız.

Tecavüzde “bağırmıyorsa, rıza göstermiş sayılır” indiriminden faydalanıldığında tüm kadınları korumasız bıraktınız.


Üvey kızına tecavüz edip, “kızın ruh sağlığı bozulmadı raporu” ile indirim alındığında tüm kadınları korumasız bıraktınız.

Ormanda saldıran, döve döve çırılçıplak soyan, ancak, astım krizi geçirerek bayılıp yakalanınca “isteseydim yapabilirdim” indirimi alındığında kadını korumasız bıraktınız.

Tecavüz edip, hamile bırakan sonra da “zaten bakire değildi” indirimi alındığında kadını korumasız bıraktınız.

Tanımadığı birine saati soran eşini delik deşik ederek öldürüp “cilve yaptı” indirimi alındığında kadını korumasız bıraktınız.

Eşini katledip “kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum” indirimi alındığında kadını korumasız bıraktınız.

Kadın programında “babam bana tecavüz etti” diyen kızını öldürüp “babasını kamuoyunda mahcup etti” indirimi alındığında kadını korumasız bıraktınız.

Mahkemeye takım elbiseyle geldi diye “iyi hal” indirimi alan tecavüzcüye karşı kadını korumasız bıraktınız.

Bir kadın ömrü boyunca hem doğan, hem doğurabilen tek varlıktır.

Şimdi düşünün! Doğmasaydınız var olabilir miydiniz? Öyleyse kadınları neden korumasız bıraktınız?


Yoksa siz gerçekten HİÇ misiniz?


Serpil Çavuşoğlu
1973 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanında gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim. Bağımlılık ile mücadele, kadın ve çocuk istismarına karşı destek, eğitime katkı amaçlı kütüphanaler kurulması, yardımlaşma derneklerinde faaliyetler, tüketicinin her tür hakkı (sağlık, hukuk...) üzerine destek çalışmaları, kültür sanat projelerine koçluk, danışmanlık, tutuklu çocukların topluma kazandırılması amaçlı eğitim organizasyonları, kan bağışı, organ bağışı, ilik bağışı üzerine organizasyonlarda koordinatörlük, özel eğitim öğretmeni olmam sebebiyle engelli çocuklarımızın ailelerine danışmanlık, okullarda çocuklarımızın yardımlaşma güdüsünü pekiştirme amaçlı seminerler ve sayamayacağım daha pek çok alanda, neredeyse hiç durmadan yıllardır gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim.