Ne iş olsa yaparım abi! Yapamazsın güzel kardeşim!

Ne iş olsa yapamazsın güzel kardeşim. Senin de kendince vasıfların, yeteneklerin, beklentilerin var, olmalı!..

Ne iş olsa yaparım abi! Yapamazsın güzel kardeşim!

Haberleri izliyorum, ne kadar felaket varsa bu ülkede olmuş, birbiri ardına bombalar patlıyor, sokak ortasında kadınlar vuruluyor, birileri ağaçları kesip cebini doldurmak için pusuya yatıyor, pos cihazıyla dolandırıcılık diye bir şey çıkmış. Türkiye cehennemin diğer adı sanki.

Tüm bunların yanı sıra işsizlik yüzde 10’lara dayanmış. Aslında bu rakamlar gerçeği yansıtmıyormuş, durum daha vahimmiş. Boğazım kuruyor, üzerimdeki kazak daha beter terletiyor, korku filmi izler gibi haberleri izliyorum. Evet, iş bulamıyoruz ve bulamadıkça daha beter çamura saplanıyoruz böylece ‘ne iş olsa yaparım abi’ kıvamına yavaş yavaş geliyoruz. Belki de onların istedikleri bu ve biz de bu zokayı yutuyoruz. Kapitalist sistem kendine yeni köleler bulmakta her yolu mübah sayıyor.


Ne garip eskiden insanları zorla köle yapardık; şimdi seve seve geliyorlar Kapitalizmin en göz kamaştırıcı başarısı budur…

İş bulamayan işsizler ordusu yetiştiriyoruz

Bizler ne yapıyoruz, kapitalist sistemi farkında olmadan destekliyoruz. Gençler gün ışığı görmeden üniversite sınavlarına hazırlanıyorlar, sonunda kazandıkları dört yıllık üniversiteyi bitirmek için emek veriyorlar. Ve yine aynı gençler okudukları okula göre iş bulamadıkça kendilerine hiç de uygun olmayan işlerde çalışmaya başlıyorlar. Bu çalıştıkları yerlerde ne doğru düzgün para alabiliyor ne de insan gibi değer görebiliyorlar. Tatminsizlik ve mutsuzluk içlerinde yavaş yavaş büyüyor.


Ülkede çok fazla üniversite var, hep aynı bölümlerde okuyan binlerce öğrenci var, sorgusuz sualsiz girmişler üniversiteye, aile öyle istemiş. Misal “İktisadi ve İdari bölümler”, elini sallasan bir işletme okuyana çarpıyor. Bu çocuklar mezun olunca iş bulamıyor, bir kısmı mağazalarda tezgahtarlık yapmaya başlıyorlar. Çok fazla işletme bölümü açmanın ne gereği var o zaman. Fakat ülkemizde ara eleman sıkıntısı var. Teknisyen, marangoz, tesisatçı gibi mesleklere ihtiyaç var. Örneğin iyi bir marangoz tanıyanınız var mı? Elektrikçi deyip geçmeyin gayet önemli bir meslek, aradığınızda hemen gelip işini güzelce bitiren bir elektrikçiyle karşılaştınız mı hiç? Peki, çatı aktı, boya bozuldu usta çağırdınız işi kaç günde yaptı? Bayağı bir oyaladı sizi, neden? Yerine ikame edebileceğiniz bir eşi yok çünkü.

Örneğin İzmir’in Kemeraltı çarşısında Türk kültürünü yansıtan unutmaya yüz tutmuş nice meslek var. Tahta kaşık, tepsi, tabak yapan bir dede var. Bakırcılık, kalaycılık, gümüşçülük, semercilik testicilik var. Ebruli yapan, minyatür yapan, hatta kabak kemane yapan ve mesleğinde artık son kalan yaşlı insanlar var. Yaa bunlardan da para mı kazanılır demeyin artık organik, otantik adı altında geçmişe dönüş var. Aynı tahta kaşığı cafcaflı bir alışveriş merkezinden beş katı paraya alıyoruz. Herkesin oğlu kızı doktor, mühendis avukat olamaz, keşke olabilse. Ama herkesin çocuğunun muhakkak bir şeye yeteneği vardır. Önemli olan bunu gözlemleyip ortaya çıkarabilmek.

Çocuğumuzu sisteme salıvermeden önce kendine  hedefler koymasında ona yol göstermek. Teog, Ygs, Lys, Kpss, Ales sınavlarına girmek, hatta iki yıllık üniversiteyi dört yıllığa tamamlamak için Dgs sınavına girmek bazılarında hiçbir sonuç vermeyebilir. Peki, bu bazıları başarısız mı? Birine sen başarısızsın demek kolaydır, birinin kendisini başarısız olarak hissetmesi de bu ülkede çok olağan bir durumdur. Sonuçta bu sınavları hazırlayan üst düzey kesimi her gün haberlerde izliyoruz çoğu iki kelimeyi bir araya zor getirebilen insanlar. Siz karşınızdaki insana iyi bakın karşınızdaki insan başarısız değil, sizin düşünceleriniz kısıtlı. Siz tam da sisteme göre düşünenlerdensiniz. Gittiğiniz yollar aynı, karşınızdaki de o yollardan gitsin istiyorsunuz. Belki o uçabilecekken siz koşsun istiyorsunuz.


Türk toplumu aptal derler, aslında Türk toplumu aptal değil yeterli eğitimi görememiş bir toplumuz. Yoksa başkasının kredi kartının manyetik alanından pos cihazıyla para çalmayı başarabilen insanlar aptal olamaz. Adam zekasını kullanmış yapmış, ama toplumun menfaatine kullanması gerektiğini kimse ona öğretmemiş. Çocuklarımıza önce kendini tanımayı öğretmeliyiz, sonra ahlaki ve toplumsal değerleri, hangi kültürden geldiğini aşılamalıyız küçük yaşlarında böylece herkesin gittiği yoldan gitmek yerine kendi yolunu

işsiz – inizi Nasıl Alırdınız?


Ceren Kurt
Hikayelerim var, iç içe geçmiş duygulardan besleniyorum. Zaman zaman karanlık tarafa gider gelirim. İşte bu yolculuklarda hikayelerimi biriktiririm. Hayat sürekli akış halinde bu yüzden kendim dahil hiç kimseyi tam anlamıyla tanıdığımı düşünmüyorum. Herkes değişir, zaman değişir ama yolculuk baki kalır. Masal kahramanları gerçektir. Ve paralel evren vardır. Hatta paralel evren dövmesi yaptırmak isterim, kendi üzerimden oraya kapı açmış gibi olurum hem. Hobilerim arasında kedileri bezdirene kadar sevmek vardır. Ve dünyanın yegane ilacı sevgidir.