Türkiye’de mi demokrasi var?

Türkiye’de olan birçok siyasi gelişme bizlere birçok şeyi düşündürüyor… Kurban olayım şu Türkiye’me! Özgürlük bizde, insan haklarına olan saygı bizde, demokrasi bizde, inançlara saygı bizde, omurgalı siyasetçiler bizde!

Türkiye'de mi demokrasi var?

Türkiye’de mi demokrasi var?

Şu son günlerde olup bitenler insanları gerçekten korkutmuyor değil… Ülke olarak nereye, nasıl gidiyoruz bilmiyoruz… Bir yanda PKK ile çatışmaları konuşuyoruz diğer yanda ise HDP üzerinde oluşan siyasi baskıyı…

PKK terör örgütü çatışmalıyız, çatışmalıyız ama HDP’ye oy vermiş, gönül vermiş milyonların sesini de kısmaya çalışmak ne kadar doğrudur?


Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünlerde bu konu hakkında çeşitli açıklamalarda bulunmaya başladı. Nedir bu açıklamaların konusu? Dokunulmazlıklar…

Şimdi, biraz geçmişe giderek ülke gündemini yorumlamaya çalışalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın zamanda Kaymakamları Beştepe’de toplayarak teröre karşı alınması gereken önlemleri ifade ederken “Gerekirse mevzuatı bir kenara bırakın!” dedi. Yani Cumhurbaşkanı, “Gerekirse size verilen yönetmelikleri, kanunları yok sayın” dedi.

Bunun yanında ülkede ümit verici olay da olmadı değil; olaylar diyemiyorum maalesef, çünkü ülkede çoğul kullanabileceğimiz bir olay yok!

Geçen haftalarda aylarca cezaevinde kalan Can Dündar ve Erdem Gül tutuklu yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Kim tarafından serbest bırakıldı? Anayasa Mahkemesi tarafından…

Ben şunu çok iyi hatırlıyorum ki bugünkü Cumhurbaşkanı, Ergenekon Davası görülürken İtalya’daki “temiz eller” operasyonunu işaret ederek şunu söylemişti: “Bırakın yargı görevini yapsın, bırakın hukuk işlesin, neden yargıya saygı duymuyorsunuz?!”

Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinin geçen günlerdeki Can Dündar ve Erdem Gül kararından sonra mahkemenin kararına saygı duymadığını ifade etmişti…

Bunların yanında ülkede, şimdi de HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kalkması için fezleke hazırlanıyor…

İnanın gülüyorum ağlanacak halimize!..

Neden mi?

HDP milletvekillerinin terörist cenazesine katıldıkları için dokunulmazlıkları kaldırılmaları isteniyor…


Güzel, bir sözümüz olamaz buna; sonuçta askere kurşun sıkana gül verilmez!..

Güzel, güzel de hafızası taze olanlar da şunları sorar adama: 2012 yılında Sebahat Tuncel’e PKK’ya üye olduğu gerekçesi ile 8 yıl 9 ay ceza verildi, tabi sonra beraat etti ancak bu kadar güçlü şüpheler oluşmuşken o günlerde Tuncel’e fezleke çıkarmak için 2012 yılında bu kadar neden uğraşılmadı?

Acaba o zaman çözüm süreci devam ettiğinden olabilir mi?

Sonra, bebek katili Abdullah Öcalan’ın paçavra posterleri İstanbul’da BDP mitinglerinde dolaşırken, açılırken neden bir şey yapılmadı? Şu an milliyetçi geçinenler o zaman bunlara neden ses çıkarmadılar?

Acaba yine çözüm süreci devam ettiğinden olabilir mi?

Şu an gündemde başka bir konu daha var. Hani “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atanlar vardı ya onlardan üçüne tutuklama kararı çıktı…

Bu insanların yaptıklarını kabul edersiniz etmezsiniz, ancak ellerine silah almamış bu insanları bu bildirideki imzalarından dolayı nasıl tutuklarsınız, ama burada demokrasi, basın özgürlüğü vardı değil mi?

Şunu da belirtmek gerekir ki artık elinize silah almadan da terörist sayılabilirsiniz dikkat edin, gündemde bununla ilgili yasa da gündemde…

Ülkede bunlar olurken bir zamanlar bebek katiline övgüler dizenler de olmadı değil. Acaba bunlar için de bir yaptırımı olacak mı hükümetin?

Sonuç itibari ile şu an ülkeyi yönetenler için, süreç değişmez ve böyle giderse Öcalan bir terör lideri; tabi sürecin yönü değişirse günü geldiğinde “süreci iyi okuyan biri” de olabilir! AKP’li Yalçın Akdoğan zamanında bu ifadeyi kullanmıştı, belki yeri gelir yine söylenir…

Diyorum ya gülüyorum ağlanacak halimize diye!

Kurban olayım şu Türkiye’me! Özgürlük bizde, insan haklarına olan saygı bizde, demokrasi bizde, inançlara saygı bizde, omurgalı siyasetçiler bizde!


Yani ne ararsan var bizde!..


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…