Zalimler pusudaydı bedenim paramparça

Dinmek, geçmek nedir bilmeyen bir terör eylemi trafiği mevcut. Yazık değil mi ölen onca günahsız insana? Bu işi çözecek parti olan mevcut iktidarın yaptığı en iyi iş “kınamak,  yayın yasağı ve sabrımızı test etmeyin” söylemi oluyor. Yandaşın birisi çıkıyor ve “terörle yaşamaya alışmalıyız” diyor.  Niye alışıyoruz kardeşim? Sen kimsin ki halka seslenip algıları yönlendirmeye çalışıyorsun. Senin sahiplerin Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacağız diyerek yola çıkıp ülkeyi Ortadoğu’nun terör kokan bataklığına bırakıverdi.

Acının adı yine başkent Ankara… ABD, daha iki gün önce açıklama yaptı Türkiye’deki vatandaşlarına. Neydi o açıklama, mesaj?

Mevcut iktidar partisinden son birkaç yıl içersinde her terör eyleminden sonra duyduğumuz bir söz; “kimse sabrımızı test etmeye kalkmasın…” ülke ve yönetenler açısından görülüyor ki sabır taşıyız mübarek… Görünen o ki Rabbim bize Eyüp Peygamber sabrı vermiş. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım’a 5 ayda iki bombalı eylem, sınır ötesi operasyon, Türkiye genelinde gözaltı ve tutuklamalar, Doğu ve Güneydoğu kentlerinde sokağa çıkma yasakları asker, polis ve sivil ölümleriyle 1 Kasım’a gelindi. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a yaşanan olayların kronolojik bir seyrini sunmak gerekirse şu şekildedir;


11 Temmuz: KCK, ateşkesi sonlandırdı.

17 Temmuz: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını söyledi.

20 Temmuz: Suruç’ta IŞİD’li canlı bomba, kendisini patlattı. 33 kişi hayatını kaybetti.

22 Temmuz: Ceylanpınar’da iki polis, evlerinde uyurken içeri sızan PKK’lılar tarafından şehit edildi.

23 Temmuz: IŞİD, Kilis’te sınırdan ateş açtı bir astsubay şehit oldu. Diyarbakır’da bir polisi PKK’lılar tarafından şehit edildi.

24 Temmuz: TSK uçakları IŞİD hedeflerini ve Kandil’deki PKK kamplarını bombaladı. Polis de Türkiye genelinde IŞİD, PKK ve DHKP-C operasyonu yaptı.

11 Ağustos: Erdoğan, çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığını açıkladı.

16 Ağustos: Şehit cenazesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ne mutlu şehit ailesine” dedi.

17 Ağustos: Alanya’da halk şehit haberlerinin ardından Kürt vatandaşların işyerlerine saldırdı.

20 Ağustos: Lice’de 4 şehit gelmesinden bir gün sonra Siirt’te yola döşenen patlayıcılar askeri aracın geçişi sırasında patlatıldı, 8 asker şehit oldu.


22 Ağustos: Yüzbaşı Ali Alkan, Şırnak’ta karakola düzenlenen saldırıda şehit oldu. Şehidin ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan hükümetin savaş politikasına isyan etti.

5 Eylül: Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 20’ye yakın sivil çatışmalarda öldü.

6 Eylül: Dağlıca’daki PKK saldırısında 16 asker şehit oldu.

8-9 Eylül: Iğdır’da gümrük kapısını koruyan polislere yönelik saldırıda 13 polis şehit oldu.

20 Ekim: Davutoğlu, Van’daki mitinginde “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” diyerek Kürt seçmeni tehdit etti.

10 Ekim: Ankara’daki barış mitinginde iki ayrı bombanın patlaması sonucu 102 kişi hayatını kaybetti.

Halk, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar geçen sürenin sosyolojik okumasını yaparak AKP’nin olmadığı bir hükümette bu olayların daha da artabileceği düşüncesi ile 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP’yi yeniden tek başına iktidar yaparak köşesine çekildi ve bu olayların yaşanmayacağını düşünerekten beklemeye başladı. Ancak gelinen noktada görülüyor ki iki seçim arasında yaşanan olayların 1 Kasım seçimlerinden sonra yaşananların yanında neredeyse “devede kulak” kalıyordu. Son bir ayda Başkent Ankara’da yaşanan iki bombalı saldırıların söyleminde asker ve polislerin hedef alındığı belirtilse de uygulamada sivil halkın hedef alındığı apaçık bir şekilde görülmektedir.

Dinmek, geçmek nedir bilmeyen bir terör eylemi trafiği mevcut. Yazık değil mi ölen onca günahsız insana?

Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinden sonra “400 vekil verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” şeklinde bir söylemi vardı. Sormazlar mı şimdi “kardeşim senin partini tek başına iktidar yaptık bu işler neden halen devam ediyor?” diye. Bu işi çözecek parti olan mevcut iktidarın yaptığı en iyi iş “kınamak,  yayın yasağı ve sabrımızı test etmeyin” söylemi oluyor. Yandaşın birisi çıkıyor ve “terörle yaşamaya alışmalıyız” diyor.  Niye alışıyoruz kardeşim? Sen kimsin ki halka seslenip algıları yönlendirmeye çalışıyorsun. Senin sahiplerin Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacağız diyerek yola çıkıp ülkeyi Ortadoğu’nun terör kokan bataklığına bırakıverdi. Kabul edin artık hem iç politikanız hem de dış politikanızda çatlaklar var düzen tutmuyor gittikçe daha ağır yaralar alıyor… Ülke yangın yeri olmuş kimin umurunda; Bu nokta da sizlerde Peygamber sabrı var ancak “Kimse bizim sabrımızı test etmesin…”

Daha Ankara patlamasının şokunu ve etkisini millet olarak üstümüzden atamamışken bugün sabah saatlerinde İstanbul İstiklal Caddesi’nde yine bir saldırı haberiyle uyandık güne. Vali Vasip Şahin’in açıklamasına göre canlı bomba eylemini gerçekleştiren kişi ile birlikte beş kişi hayatını kaybetmiş. Kim ne derse desin ülke genelinde bir istihbarat zaviyeti olduğu apaçık görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti doğuda evine giremeyen vatandaşların, batıda da evinden çıkamayan vatandaşların varlığıyla ikiye bölünmüş gibi olacak neredeyse. Taksim Gezi Parkı olaylarında Tayyip Erdoğan, “evinde zor tuttuğumuz bu ülkenin diğer %50’si var. Biz onlara sabırlı olun diyoruz.” diyordu. Evde tuttuğu bir %50 varmış gerçekten de şimdi görülüyor ki sanki asıl amacı muhalif %50’yi evinde tutmakmış. Bir zamanlar ellerinde palalarla satış yapamıyoruz deyip gezi eylemcilerini kovalayan esnaf; Bugünkü patlamadan sonra bomboş kalan İstiklal Caddesi’nde parke taşlarına satış yaparlar artık…


Ünlü şair M. Cemal Kuntay’ın da belirttiği gibi “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır!” Ancak bizler o kadar çok öldük ki bu kalleşçe ölümleri hak etmiyoruz artık…