İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Meydan Gazetesi, Irmak TV, Aksiyon Dergisi gibi yayınların faaliyet gösterdiği Feza Gazetecilik A.Ş.’ye kayyum atanmasına karar verildi. Peki kayyum atanmasındaki gerekçeli karar ne?
4 Mart 2016 akşam saatlerinde mahkeme kararıyla birlikte kayyum atanan Zaman Gazetesi binası önünde toplanan kalabalık grup ile polis arasında arbede yaşandı. Kayyumların binaya girmesi sırasında bina önünde etten duvar ören kalabalık grup, polisin uyarısına rağmen dağılmamakta ısrar edince harekete geçen Çevik Kuvvet ekipleri, kapı önündeki kalabalığa tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti.
Bina içindeki polis müdahalesi Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Sevgi Akarçeşme’nin cep telefonundan Periscope aracılığıyla saniye saniye canlı görüntülendi.
Zaman Gazetesi’ne hangi gerekçe ile kayyum atandı?
İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, Zaman gazetesini de bünyesinde bulunduran Feza Gazetecilik şirketine kayyum atanması kararını,”Şirketin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) faaliyetleri kapsamında ve örgüt faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde kuvvetli deliller bulunması” gerekçesiyle aldı.
Mahkemenin kararında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kayyum atanması talebine yer verildi. Talepte, Zaman gazetesinin asıl yöneticisinin FETÖ’nün kurucu ve yöneticisi Fetullah Gülen olduğu, gazetenin yayın ilkelerini örgüt lideri Gülen’in belirlediği, örgüt üyelerinin gazeteye yardım amacıyla para topladıkları ve gazetenin satışının artırılması amacıyla zorla abone çalışması yaptıkları belirtildi. Ayrıca tahşiye ve şike soruşturmalarının başlamasına Zaman gazetesi binasında örgüt yöneticileri tarafından karar verilerek uygulamaya konulduğun, bunun örgüt ile Feza Gazetecilik AŞ’nin fikir ve eylem birliği içerisinde olduklarını gösterdiği belirtildi.
“FETÖ, PKK ile iş birliği yapıyor”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebinde FETÖ’nün, terör örgütü PKK ile iş birliği yaptığı, FETÖ üst düzey yöneticileri ile PKK yöneticilerinin yurt dışında görüşmeler yaptıkları, PKK’nın amacının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını bölmek olduğu, FETÖ’nün de bu örgütle birlikte hareket ederek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeyi planladığı, bu amaçla 17-25 Aralık, Selam Tevhid kumpaslarını gerçekleştirdiği belirtildi. Talepte, Feza Gazetecilik AŞ’nin de bu örgüte ait olduğu, Zaman gazetesinin de bu amaca hizmet eden yayınlar yapmaya devam ettiği belirtildi.
Savcılığın talep yazısında, bu nedenlerle Feza Gazetecilik AŞ’ye mahkemece belirlenecek kişilerin, yönetim kurulu yetkilerine de sahip olacak şekilde kayyum tayin edilmesi istendi. Talebi değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliğinin kararında, FETÖ/PDY’nin lideri Fetullah Gülen’in 1970’li yıllardan itibaren dini motifleri de kullanmak suretiyle bir oluşum içerisinde bulunduğu, başlangıçta faaliyetlerini eğitim öğretim üzerine yoğunlaştırarak sempatizan bir grup oluşturduğu ve yetiştirilen kadroların devlet kademelerine yerleştirilmeye başlandığı vurgulandı.
Devlet içerisinde yer alan görevlilerin, devlet hiyerarşik sisteminden farklı şekilde emir ve talimat alma yöntemiyle yönlendirildikleri ve devlet içerisinde bu şekilde sızdırılmış kamu görevlileri vasıtasıyla devlet içerisindeki yapılandırmanın kolaylaştırılmaya çalıştırıldığı anlatılan kararda, örgütün şirket ve holdingler kurmak suretiyle ticari faaliyetlerde bulunulduğu, dini duygular da istismar edilerek yardım ve himmet adı altında toplanan bağışların ticari şirketlerde değerlendirildiği ve örgütün devlet kademelerine sızmış kamu görevlileri vasıtasıyla kendi amaçlarını uygulayarak devlet yapılanması dışında başka bir (paralel bir yapılanmaya) gittiğinin anlaşıldığı belirtildi.
“Zaman gazetesi örgütün yayın organı haline geldi”
Bu şekilde oluşturulan Paralel Devlet Yapılanması’nın zaman zaman devlet kurumlarının yapı ve görevleri dışında kendi örgüt yapısı içerisinde organize olarak bir kısım legal görünümlü operasyonlar düzenledikleri ifade edilen kararda, bu operasyonların öncesinde veya sonrasında ya da sırasında medyanın gücünden de faydalanarak, gündem oluşturarak, psikolojik ve siyasi baskılar sağlanmaya çalışıldığı kaydedildi.
Kararda, örgütün cebir ve şiddet kullanarak devlet yapılanması dışından paralel bir yapı oluşturduklarına dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda soruşturma dosyasının bulunduğu ve örgüt lideri Fetullah Gülen hakkında yakalama kararlarının var olduğu hatırlatıldı.
Örgüt yapılanmasının amacına ulaşmak için gazete, televizyon, dergi, radyo başta olmak üzere için her türlü aracı kullandığı belirtilen kararda, legal görünümlü operasyonlara zemin hazırlamak amacıyla örgütün bizzat basın yayın organlarına sahip olduklarının görüldüğü ifade edildi.
Kararda, Feza Gazetecilik AŞ’nin uhdesinde bulunan Zaman gazetesinin bu amaca hizmet eder mahiyette yayınlar yaptığı, örgütün yayın organı haline geldiği anlatılarak, gazetenin 10-25 bin satış yapılmasına rağmen gerçeğe aykırı beyan ile 50 binin üzerinde satan gazeteler grubunda gösterildiği ve böylece haksız kazanç elde edilerek, örgüte gelir sağlandığı aktarıldı.
Feza Gazetecilik AŞ’nin, terör örgütünün faaliyetleri kapsamında ve örgüt faaliyetlerine destek olacak şekilde kullanıldığı yönünde kuvvetli deliller bulunduğu ve şirket faaliyetlerinin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 133/4. maddesi kapsamında kalan katalog suçlardan olduğuna işaret edilen kararda, şirketin faaliyetlerinin halen devam ettiği belirtildi. CMK’nın 133/1. maddesinde, “suçun bir şirket faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde, soruşturma ve kovuşturma sürecinde hakim ve mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyum atayabilir” hükmünün yer aldığı kaydedilen kararda, şirket faaliyeti içerisinde suç işlendiği hususundaki kuvvetli şüphe oluşturacak delillerin toplanabilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için şirkete kayyum atanması yönünde hakimlikçe vicdani kanı oluştuğu bildirildi.
Kayyum nedir?
“Kayyum” hukuken “Bir malın yönetilmesi ya da bir işin yapılması için görevlendirilen kimse” anlamına geliyor. Görevi, zan altında olan şirket ya da kuruluşu aklanana veya suçlu bulunana kadar yönetmek. Yetki alanının sınırı mahkeme tarafından çiziliyor ve bu geçici görevi yerine getirirken şirketin finansal durumunu, malvarlıklarını, hak ve alacaklarını korumakla yükümlü. Kayyumların alacağı ücret, atandığı şirketin cirosuna göre belirli bir oran üzerinden belirleniyor.
Zaman Gazetesi’nde bugün “Kaygılıyız” başlıklı bir metin yayınlanmıştı. O metin şöyle:
Açıklamanın tamamı:
“Demokrasi ve hukuk devletinin en önemli göstergesi olan basın özgürlüğü konusunda tarihimizin en karanlık günlerini yaşıyoruz. Aydınlar, işadamları, sanatçılar, STK’lar ile birlikte medya kurumları ve gazeteciler tehdit ve şantajla susturuluyor. Her şeye rağmen özgür yayıncılık yapmaya çalışanlar için baskının son aşamasına geçilmiş durumda. Gazetecilerin birinci adresleri artık haber merkezleri değil, mahkeme salonları. Defalarca gözaltına alınan, hakkında onlarca dava açılan meslektaşlarımızın birçoğu da halen cezaevinde.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül bu furyanın son mağdurları. Üç aydan fazla tutuklu kaldıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin özgürlükçü kararı ile tahliye oldular. Fakat demokrasi taraftarlarının sevinci kursağında kalacak gibi. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘karara uymuyorum, saygı da duymuyorum’ açıklamasından sonra mahkemeler yoğun saldırı altında. İktidara yakın ‘Yeniden tutuklanacaklar’ lobisi aralıksız çalışıyor. Sadece bu hafta siyasi yelpazenin iki ucundaki Bengütürk Tv ve İMC Tv kamunun malı olan Türksat uydusundan indirilerek karartıldı. Yakın zamanda aynı muamele Samanyolu Yayın Grubu ve İpek Medya için de yapılmıştı. Böylece onlarca tv kanalı susturuldu. Basını sindirmenin bir başka yolu da medya şirketlerine kayyım atamak. 1 Kasım seçimlerine gidilirken muhalefetin kendisini ifade edebildiği ender mecralardan Bugün-Kanaltürk Grubuna kayyım atandı. Kayyımlar gruba ait iki gazete ve iki televizyonu batırarak birkaç gün önce kapattı.
“Demokrasi” vurgusu
Oysa başta Türkiye Cumhuriyeti anayasası olmak üzere ulusal mevzuat ve uymakla yükümlü olduğumuz uluslararası anlaşmalar, haber alma hakkının teminatı olan basın hürriyetini hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde koruyor. Anayasanın, düşünce ve ifade hürriyetini koruyan 26. Maddesi ile basın özgürlüğünün garantörü 28 ve 30. maddeler aksine ihtimal vermeyecek kadar açık ve net. ‘Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.’ diyen Anayasamızın 30. Maddesi aynı zamanda teşebbüs ve yatırım hürriyetinin güvencesidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi de Türk yargısını bağlamaktadır.
Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetesi Zaman, iki yılı aşkın süredir akreditasyon, vergi incelemesi, reklam verene müdahale ve okurları tehdit gibi ağır baskılar yaşıyor. Şimdi ise el koyma ve kayyım atama tehdidi ile karşı karşıyayız. Türkiye’yi demokrasi liginde küme düşüren bütün bu gelişmelerden dolayı Kaygılıyız. İçinde bulunduğumuz bu kabus ortamından tek çıkış yolunun, yeniden demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dönmekle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu kaygımızı halkımızla, demokrasiye inanan aydınlarımızla ve uygar dünya ile paylaşıyoruz.