Malta’nın başkenti Valletta’nın surlarla çevrili oluşu sadece bir an için kendinizi bir savaşın ortasında gibi hissettirebilir. Oysa bugün Malta, sarı Malta taşından yapılmış cumbalı evleri, her yolun denize çıktığı birbirini dik kesen sokaklarıyla barış şarkıları söylenen bir ülke.
Malta, Avrupa ile Afrika kıtaları; Sicilya ile Libya arasındadır. Ülke üç büyük (Malta, Gozo, Comino) iskan edilmiş ve iki küçük (Cominotto, Filfla) ıssız adadan oluşur. İki kıta arasındaki stratejik konumundan dolayı tarih boyunca büyük bir öneme sahip olmuştur. MÖ 4000’lere dayanan tarihinde ülkeye ilk gelenler Sicilyalı çiftçilerdir. Sonra sırasıyla Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Araplar, İspanyollar, Fransızlar ve İngilizler Malta’yı istila etmişlerdir. Ülke ancak 1964 yılında bağımsızlığını elde edebilmiştir.
Kuşkusuz Malta denilince ilk aklımıza gelen 1565 yılında Osmanlıların St. John Şövalyeleri’ne karşı gerçekleştirdikleri Malta Seferi. Bu sefer sonunda alınan yenilgi, Avrupalıların Osmanlıların yenilmezliği algısını değiştirmiştir. Valletta sokaklarında dolaşırken bu seferden izleri birçok yerde görebilirsiniz.
Malta’ya yolculuğumuz başlıyor
Malta’daki yol arkadaşım yine Kıymet. THY ile yaptığımız uçuş yaklaşık üç saat sürüyor. Uçak çıkışı havalimanı dışından kalkan otobüsle başkent Valletta’ya gidiyoruz. Bu yolculuk da yarım saat sürüyor. Malta’da trafik soldan ve otobüse sol ön kapıdan binip şoföre para vererek bilet alıyorsunuz. Aldığınız bilet iki saat için geçerli, yani iki saat içerisinde otobüs değiştirirseniz şoföre daha önce aldığınız biletinizi göstermeniz yeterli oluyor. Bu biletin üzerinde otobüse biniş saatiniz yazılı.
Malta’ya geldiğinizde Valletta’da kalmak mantıklı çünkü bu ülkede metro, tren yok, tek ulaşım otobüsle yapılıyor ve otobüsün başlangıç durağı da Valletta’da. Otobüslerle ilgili ayrıntılı bilgi içeren broşürü havalimanından, otelinizden ya da ana otobüs terminalinden temin edebilirsiniz.
Malta’da görülmesi gerekli yerler
Valletta kent olarak oldukça küçük ama girişteki surlar buraya bambaşka bir hava katmış. Tüm sokaklar kayalık denize çıkıyor. Sarı Malta taşından yapılmış binalar cumbalı. Ben Valletta’yı Beyrut’a benzettim, Kıymet ise yer yer Küba’ya. Valletta’nın dümdüz denize kadar inen Cumhuriyet (Republic) Caddesi üzerinde Ulusal Arkeoloji Müzesi, St. John Katedrali, Ulusal Kütüphane, Büyük Usta’nın Sarayı ve Cephanelik, yolun sonunda ise Elmo Kalesi ile Savaş Müzesi var. Üst Kışla Bahçeleri’nden Büyük Liman manzarası ise enfes. Yine görülmesi gerekli yerlerden biri de Manoel Tiyatrosu. Burası Avrupa’nın en eski tiyatrosu ve hala aktif olarak kullanılıyor.
Eski Kent ya da Sessiz Kent adıyla anılan Mdina, Malta’nın tam ortasında ve yüksekte bulunuyor. Bu yüzden Mdina, Valletta’dan önceki başkentmiş. Valletta’ya göre oldukça az bir nüfusa sahip. Dar sokakları, etrafı sarmış surları, cumbalı Malta taşından binalarıyla bir Ortaçağ kenti.
Mdina’nın yanı başındaki Rabat’ı yarım saatlik bir turlamayla gezebilirsiniz.
Marsaxlokk turistlerin uğrak noktalarının başında olan miniminnacık bir balıkçı kenti. Denizdeki renkli teknelerin (luzzu) ön iki yüzüne çizilmiş gözler (osiris) görülmeye değer. Bu gözler kötülüklerden korunmak ve şans getirmesi için çizilmişler.
Burada pazar günleri kurulan yerel bir pazar var. Giyimden (çok fazla bir şey beklememek gerekli) hediyelik eşyalara, dantel örtülerden meyve – sebzelere, balık satışına kadar her şey var. Balık restoranları oldukça şık ve balıklar da oldukça lezzetli. Valletta’dan Sliema’ya gitmek için iki yol var; ya otobüs ya da çok sık aralıklarla kalkan feribot. Sliema daha modern görünüşlü ve bir sahil kasabasına benziyor. Malta’ya okumaya gelen öğrencilerin favori yerlerinden biri olduğu kesin. Etrafta bir sürü kafe, restoran, alışveriş mağazası var.
Malta’da yeme – içme
Malta ada ülkesi olması dolayısıyla deniz ürünleri bolca mevcut.
Ayrıca tavşan yahnisi ve baharatlı sığır eti tercih edilen yiyecekler arasında. İtalyan etkisi makarna ve pizza restoranlarında; İngiliz etkisi ise kafede çayınızın yanında ikram edilen sütle kendini belli ediyor. Kinnie, Malta’ya özgü alkolsüz yerel bir içecek. İçeriğinde birçok aromatik bitki, anason, vanilla, ginseng, meyankökü gibi baharatlar kullanılmış. Kesinlikle soğuk içmelisiniz.
Malta’da alışveriş
Giyim konusunda alışverişin adresleri Valletta ve Sliema. Bu iki kentte de bolca İngiliz mağazası görebilirsiniz. Mdina’da cam objeler satan dükkanlar, Marsaxlokk’ta hediyelik şövalye heykelleri, magnetler, dantel masa örtüleri satılıyor. Valletta’daki gümüşçüden kolye uçları, küpe, gümüş tabaklık alabilirsiniz. Bu gümüşler telkâri (filigree) işçiliğiyle yapılmışlar.
Malta’ya gideceklere öneriler
Malta’da kentleri gezmek yaklaşık yarım gününüzü alıyor. Eğer zamanınız varsa Üç Şehirler ve 1980 yılında Temel Reis’in filminin çekildiği yerdeki Temel Reis’in Köyü (Popeye Village) de gezilebilir.
Eğer bir tam gününüz varsa da Gozo’ya gidebilirsiniz. Valletta’dan 11 ya da 41 numaralı otobüsle yaklaşık bir saat on dakikalık bir yolculukla Cirkewwa’ya, oradan da yirmi beş dakikalık feribot yolculuğuyla Gozo’ya ulaşıyorsunuz. Ne yazık ki biz akşam uçağımız olduğu için Gozo’ya gidince sadece başkent Victoria’yı gezebildik. Ama vakti olanlar Azur Penceresi Kemeri ve Fungus Kayalıkları’nı kesinlikle görmeliler.