Hatay’ın Antakya ilçesinde yürütülen arkeolojik çalışmalarda bulunan mozaik herkesi şaşırttı. Tarihi mozaiğin üstünde Grekçe “Neşeli ol hayatını yaşa” yazıyor.
Hatay Arkeoloji Müzesi Arkeoloğu Demet Kara bulunan mozaikle ilgili olarak, “Türkiye’de eşi olmayan bir mozaik. İtalya’da buna benzer bir mozaik var. Ama bu daha geniş kapsamlı. Milattan önce 3. yüzyıla ait olması açısından önemli” dedi.
Kentte 2012 yılında teleferik projesinin yapımı sırasında tarihi kalıntıların bulunması üzerine İplik Pazarı mevkiinde başlatılan kurtarma kazısında yeni kalıntılar tespit edildi. Hatay Arkeoloji Müzesi Arkeoloğu Demet Kara, bölgede 2012 yılında çalışma yapmaya başladıklarını, 2013’te devam ettiklerini, bu yıl da Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle çalışmaları yürüttüklerini söyledi. Şu an kazı yapılan alanın Roma döneminde Antiocheia olarak adlandırılan antik kentin bir mahallesinde bulunduğunu ifade eden Demet Kara, bölgenin Orta Çağ’dan Roma Helenistik döneme kadar inen bir katmana sahip olduğunu kaydetti.
Antiocheia antik kentinin Roma döneminde dünyanın en büyük üçüncü şehri olduğunu vurgulayan Arkeolog Demet Kara şöyle konuştu: “Antiocheia, çok önemli zengin bir şehirdir. O dönemde kentte mozaik okulları ve Antiocheia’ya özgü darphaneler var. Gaziantep’teki Zeugma, burada yetişen ustaların yetiştirdiği kişiler tarafından yapılmış bile olabilir. Antiocheia mozaikleri dünyaçapında önemli mozaikler. Kazı alanındaki taş döşeli cadde, Kurtuluş Caddesi’nden gelen Antik Roma yoluna paralel olarak uzanmakta. Bu konuda bilimsel danışmanımız olan Mustafa Kemal Üniversitesinden Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Pamir’in Antiocheia Kenti üzerine bilimsel çalışmaları var.”
Tarihi mozaikte ‘Neşeli ol hayatını yaşa’ yazıyor!
Dünyada eşi olmayan mozaiklerden birinin Hatay’da bulunduğunu ve üzerinde Grekçe, ‘neşeli ol hayatını yaşa’ yazdığını ifade eden Kara, şu bilgileri verdi: “Doç. Dr. Pamir, onu ‘iskelet mozaik’ olarak adlandırdı ve mozaik üzerinde yaptığı bilimsel çalışma sonucunda, milattan önce 3. yüzyılda bir evin yemek salonuna ait mozaik olduğunu tespit etti. Mozaik üzerinde üç sahne var. Siyah tessara üzerine yapılmış cam mozaikler. Roma döneminde elit sınıfın arasında sosyal etkinlik olarak iki şey çok önemli. Biri hamam olayı ikincisi ise akşam yemeği. Birinci sahnede bir zenci, kürekle ateş atıyor. Bu hamamı simgeliyor. Orta sahnede ise güneş saati ve ona koşan giysili bir genç ve arkasında çıplak kafalı bir uşağı var. Güneş saati 9 ile 10 arasında. Saat 9.00 Romalılarda hamam saati. Saat 10.00’da ise akşam yemeğine yetişmek zorunda. Eğer yetişmezse çok ayıp karşılanıyor. Orta sahnede böyle bir anlatım var. Sahne üzerinde yemeğe geç kaldığını belirten bir yazı var. Diğerinde dezaman kavramını anlatan bir yazı yer alıyor. Son sahnede ise ehli keyif bir iskelet. Elinde içki kasesi yanında bir ekmek ve şarap testisi. Onun üzerindeki yazıda da Grekçe ‘Neşeli ol hayatını yaşa’ yazıyor. Türkiye’de eşi olmayan bir mozaik. İtalya’da buna benzer bir mozaik var. Ama bu daha geniş kapsamlı. Bu sahne üzerinde tek olması açısından ve milattan önce 3. yüzyıla ait olması açısından önemli.”
Antakya’nın tarihi çok eskiye dayanıyor
Antakya, MÖ 300 civarında Büyük İskender‘in komutanlarından Seleucus Nicator tarafından kurulmuş. Antik kaynaklara göre Antakya, Roma İmparatorluğu’na bağlı bir kent olarak üç yüz bin nüfusuyla dünyanın en büyük üçüncü kentiydi. Babası Antiochus’un isminden ‘Antiocheia’ adıyla kurduğu şehir, Silpius Dağı (bugünkü Habib Neccar Dağı) eteğinde ve Asi Nehri (Orontes) kenarında yer almıştı. Acus’un yönetimine giren topraklarda Antakya dışında başka yerlerde çok sayıda Antiocheia daha kurulmuştu.
Antakya civarının tarihi, şehrin kuruluşuna göre çok daha eski. Tell-Açana höyüğündeki kazılar Kalkolitik Çağdan (MÖ 5000-4000) itibaren bölgenin yerleşim için kullanıldığını gösteriyor. Anadolu’yu Filistin ve Suriye’ye bağlayan yol üzerinde, Mezopotamya’yı Doğu Akdeniz’e bağlayan noktalardan biri olması nedeniyle Hatay’ın eski bir yol güzergahı olduğu biliniyor. Antakya ise Hitit ve Eski Mısır İmparatorluklarının sınırlarını oluşturan bölgenin eşiğindeydi.
Makedonyalı Büyük İskender’in doğuya doğru fetihlerini sürdürürken Pers kralı Darius’la yaptığı İssus Savaşı, MÖ 333 yılında İssus yakınlarında (bugünkü Payas ilçesinde) Pinarus nehri (bugünkü Deliçay) üzerinde gerçekleşmişti. Bu savaşın hemen ardından İskender, Pers donanmasını limansız bırakmak amacıyla kıyı boyunca güneye ilerledi. Suriye, Filistin ve Mısır’ı ele geçirdikten sonra MÖ 331 yılında, Fırat nehri üzerinde yapılan Gaugamela Savaşı ile Mezopotamya da Makedonyalıların eline geçmiş oldu.
Ancak Büyük İskender’in MÖ 323 yılında Babil’deyken ölmesinin ardından fethedilen topraklar İskender’in komutanları arasında bölüşüldü. Suriye ve Mezopotamya bölgesi üzerindeki güç savaşı Seleucus Nicator’un lehine sonuçlandı (MÖ 301). Öncelikle Seleucus krallığının başkenti olarak, Akdeniz kenarında bir liman olduğundan Seleucia Pieria (bugünkü Samandağ, Çevlik) seçilmişti. Seleucus, yendiği rakibi Antigonus (Monophtalmus)’un bugünkü Antakya’nın 5 km. kadar kuzeyindeki yönetim merkezi Antigonia’yı yıkarak halkını kendi adıyla kurduğu bu yeni başkente (Seleucia) naklettirdi. Ancak Mezopotamya civarı ve güney Suriye’nin kontrol edilebilmesi açısından ve Seleucia’nın denizden gelecek saldırılara açık olması nedeniyle yeni bir kent olan Antiocheia kuruldu.
Dünyanın ilk kilisesi de Antakya’da!
Antakya’ya bağlı Küçükdalyan’da bulunan Sen Pier (Saint Pierre) Kilisesi, dünyanın ilk kilisesi olması bakımında Hristiyanlık tarihinde önemli yeri bulunuyor.