Antakya: Mistik ve gizemli şehir Antioch (1. Bölüm)

Büyülü, gizemli, enerji alanlarıyla, sırlarla dolu, efsaneler şehri Antakya. Antakya, bir kültür mozaiğidir ve hoşgörü kentidir. Tüm dinlerin buluştuğu kutsal kent Antakya ve evliyalar diyarı.

Antakya: Mistik ve gizemli şehir Antioch (1. Bölüm)
Antakya

Antioch – Antakya

M.Ö. 42’de Roma ile İskenderiye’den sonra dünyanın üçüncü büyük kenti. Müslümanların, Hristiyanların ve Yahudilerin birlikte ve barış içinde yaşadığı eşi benzeri olmayan dünyanın ikinci büyük müzesine sahip, mozaiklerin, şuan kuantum felsefesinin bize anlatmaya çalıştığı parça-bütün ilişkisini binlerce yıl öncesinden anlattığı o muazzam eserler. Bir yerde camide namaz kılan insanlar ve bir duvar arkasında çalan kilise çanları. Birbirlerinin bayramlarını kutlayan din büyükleri. Herkesin kitaplarda okuduğu, konuşmalarında bahsettiği, henüz komşusu ile bile irtibat kuramayan şehirlerde yaşayanlar bir yana dursun, Sevgi, hoşgörü, barış, birlik, bütünlük, anlayış, farkındalık, enerji kavramlarının canlı canlı yaşandığı şehir. Büyülü, gizemli, enerji alanlarıyla, sırlarla dolu, efsaneler şehri Antakya.

Herhangi bir kaygıları, beklentileri olmayan, kuşaklar boyu bozulmamış bir ırkın, bilen insanları. Bilen bir insan topluluğu. Bizahiti yaşayan, ruhunda barındıran insanlar. Eğer yaşıyorsanız biliyorsunuz demektir. Eğer duymuşsanız veyahut okumuşsanız gönlünüzün elverdiği şekilde inanırsınız. Fakat canlı canlı yaşamışsanız artık o yaşanmışlık sizin ruhunuza işlemiştir. Bilen ile inanan aynı değildir bu saatten sonra.


Dinlemesini bilen, ortak çözümler arayan, çözüme odaklı, kimsenin kimseye müdahalede bulunmadığı, özgür düşüncelerin yer aldığı, özgür iradenin hüküm sürdüğü şehrin insanlar topluluğu.

Antakya yöresinde bulunduğum süre zarfında edindiğim o güzellikleri görmemek mümkün değildi. Yaşayışları, kültürleri, inanaçları, dini bayramları, hoşgörünün, sevginin, özgür düşüncenin ve paylaşımın, birlik ve beraberliğin olduğu bu güzel şehir insanlarının mistik tarafını araştırmaya karar vermiştim. Ve doğal olarak ilk başta halkın büyük çoğunluğunun yaşadığı “tekrardoğuş” üzerinde durdum.

Dünya literatüründe, eşi benzeri olmayan, yoğun olarak yaşanan tekrar doğuşlar, bölgesel coğrafi özelliğinin yanı sıra başka sebeplerinin de olabileceğini düşünmemek elde değildi. Belki dünyanın birçok yerinde yaşanıyor, hatırlayanlar mevcut, literatürlere geçmiş olabilir, fakat yoğun olarak bir nüfusun %96’sının bildiği ve yaşadığı durum başka herhangi bir yerde henüz yoktur.

Başka bir şehirde ya da yerde tekrardoğuştan bahsettiğinizde insanların size anlamsız olarak bakması, onları ikna etmeye çalışmalarınız, kendinizi garip ve uzaydan gelmiş hissiniz doğmuştur. Bunu yaşayanlar olmuştur.

Fakat bu şehirde, bu cografi bölgede, herhangi biriyle bile konuşmaya başladığınızda, sanki doğal birşeymiş gibi anlatılması çok heyecan verici. Çünkü hemen hemen herkes ya yaşamış ya da mutlaka bir yakını tarafından yaşadığı kendisine anlatılmıştır.

Bu yüzden inanan, kulaktan duyan, biryerlerde bir yazı okumuş insanlar değil, bizahiti yaşayan, anlatan, insanlarla bir arada olmanın heyecanı başka bir enerjili.

Bilen ağızdan dökülen kelimelerin enerjisi çok farklı. Yaşanmışlığın anlatılması inanılmaz. Bu yüzden Kuantumun Gizli Öğretisi kitabımda bahsettiğim “Hiçbir şey ölmez, her şey yaşar, her şey her şeyle etkileşir, hiçbir şey kaybolmaz” ma’nasının tekrardoğuşu tamamen desteklemesine” canlı örnek olarak Antakya’yı seçmemin nedeni budur.


Antakya
Antakya

Neden tekrar doğuş vakaları sıklıkta?

Hatay coğrafi olarak Asya, Afrika ve Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumunda ve insanın atalarının göç yolları üzerinde yer alan önemli merkezlerden biridir. Hurriler, Hititler, Aramiler, Fenikeliler gibi tarihe damgasını vuran kültürler ve Grek Roma kültürlerinin de etkisinde kalmıştır.

Tüm dinlerin buluştuğu kutsal kent Antakya ve evliyalar diyarı.

Hep sırlı şeyler ararız ya, sebeplerinden biri dinlemesini bilmeleri. Bu yörenin insanları özgür düşünceye sahipler ve çocuklarını özgür düşünce ile büyütüyorlar. Ve çocuklarını dinlemesini biliyorlar. Sen sus anlamazsın inancı yok. Onlar çocuklarına önem veriyorlar ve onları dinleyip, susturmaya çalışmıyorlar. Belki birçok şehirde anne babalar bu olaylara benzer durumlar yaşıyorlar fakat ya saklıyorlar ya susturuyorlar ve unutturmaya çalışıyorlar. Çünkü toplum böyle bir konuyu kabul etmez ve size deli gözüyle bakar endişesinden dolayı olay hep örtbas ediliyor. Bu yüzden de  ortaya çıkması muhtemel olan birçok fenomen tarzı olay, yeniden bedenlenme vakaları kendiliğinden yok olup gidiyor.

Antakya yöresi, kendilerini inceleme-kobay olarak gören araştırmacılara karşı güvenlerini yitirme aşamasındalar. Çünkü yıllardır onları araştıran fakat sonuçta hiçbir açıklama sunamayanlara karşı güvensizlikleri var. Ayrıca, sürekli konuşturulan bir süje olarak görülen çocuklarının psikolojik durumlarını da düşünmek zorundalar.

Ayrıca “neden sürekli bu bölgede oluyor”a aranan cevabın başka olumsuz durumlara dayatılması çok üzücü. Buranın insanlarının herhangi bir beklentisi, bir menfaati yok, üstelik hatırlayanlar çok küçük yaşta çocuklar. Bu çocuklara siz rol yap, şöyle oyna diyemezsiniz. Doğal olarak kimsenin bilmediği ifadelerde bulunmaları ve filanca köydeki bir önceki hayatındaki eşini ve çocuklarını anlatması, onları ziyarete gitmesi ve bunu daha 3-5 yaşındayken yapabilmesi, gerçekliğin ta kendisi olduğunu ortaya koyuyor.

Hatay bir kültür mozaiğidir ve hoşgörü kentidir

Başta da söylediğim gibi, yaşanan olayları red etme, görmemezlikten gelme, yok sayma, geçiştirme gibi bir durum yok ortada. Kabullenilmiş halk tarafından. Ve doğal karşılanıyor. Onlara bahsettiğinizde size deli gözüyle bakmıyorlar, hoşgörü ile anlatmaya başlıyorlar.

Tekrardoğuş ve birçok gizemli olayların yaşanması burada inanç meselesi değil, bilinen bir gerçek. Insanları tarafından biliniyor. Bilmek farklı, inanmak farklı bir olaydır. Yaşanıyorsa biliniyor demektir. Bilinmesi ise bunun gerçek olduğunu apaçık ortaya koyabilmektedir. Literatüre geçmiş, belgelenmiş binlerce olay vardır. Fakat nedeni henüz tam keşfedilememiştir.

Coğrafi bölgenin, enerji bölgesi olma özelliği de tekrardoğuşların yoğun yaşanma olasılığını da arttıran sebeplerden biri. Enerji bölgesi diyorum çünkü tarihi geçmişi çok eski zamanlara dayanan bu yöre, birçok uygarlığın yaşam ve uğrak bölgesi olmuştur. Birçok medeniyetin yaşadığı bölgedir Antakya. Efsanelerin, inançların, yatırların, pirlerin, sırlı ve gizemli olayların bulunduğu yerdir. Geçmişi çok eskilere dayanıyor.

Yayladağı-Kışlak civarında ve Çevlik-Kanal Mağarası’nda, M.Ö.40000-11000 yılları arasında tarihlenen üst Paleotrik döneme ait araçlar ve insan kalıntıları ile yine Çevlik’te yapılan 1970-1973 kazılarında homo sapiens çevlikensis’ten kalma kemikler bulunmuştur. Bu mağaraların ziyaretine en az onbeş kere gitmiş bulundum. Ve herseferinde de hiç sıkılmadan, ilk defa geziyormuş heyecanı ve hissiyle dolaştım tek tek. Ve inanılmaz enerjiler aldım.


Küçücük bir giriş yerinden giriyorsunuz ve içerisi karanlık olmasına rağmen, size inanılmaz bir huzur veriyor. Korkmuyorsunuz. Orada bir yaşanmışlık ve o yaşanmışlığın bıraktığı enerjiyi hissetmemeniz mümkün değil. Ve o zamanın insanlarının bu güzel ve mühendislik harikası tünelleri ve mağaraları yapabilmiş olmalarına akıl sır ermiyor.

Yazı dizisi:

Mistik ve gizemli şehir Antioch (1. Bölüm)

Mistik ve gizemli şehir Antioch (2. Bölüm)

Mistik ve gizemli şehir Antioch (3. Bölüm)


Kevser Yeşiltaş
1971 İzmir doğumlu. Uluslararası Flexo Baskı tesisleri bünyesinde çalışan bir fabrikada Grafik, Reproduksiyon ve Cyreel Üretim Müdürü. 23 yıldır halen Grafik Tasarım ve Renk Ayrım Uzmanlığı mesleğine devam ediyor. Eylül 2009'dan bu yana İndigo Dergisi'nde yazarlık yapıyor. Mayıs 2010'dan bu yana da sinirotesi.com'da kitap yazarlığı yapıyor. http://kevseryesiltas.com kendi sitesinden ziyaret edebilirsiniz.. Yayımlanmış kitapları: Kuantum Gizli Öğretisi (Ağustos 2010) En'el Hakk Gizli Öğretisi "Hallac-ı el Mansur" (Mayıs 2011) Batıni Mevlana (Eylül 2011) Işık Eri Haci Bektaş Veli (Ocak 2012) Arif İçin Din Yoktur Muhyiddin İbn-i Arabi (Temmuz 2012)