Bir Makinist’in serüveni

Yıl 1922, Birleşik Krallık içerisindeki İrlanda bağımsızlığını kazanmış. Tam bu esnada İrlanda’nın bir köyünden meydana bir makinist çıkmış ortaya ve kalabalık halk kitlesine bir konuşma yapmış. Makinistin topluluğa yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler sebebiyle “halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle kendisine açılan davayı kaybetmiş ve sonucunda 10 ay hapis cezasına çarptırılmış.

Bir Makinist'in serüveni

Daha sonra 1928 yılına gelindiğinde makinist bir şekilde ülkenin başına geçmiş. Ve 14 yıl sonra halkı, ‘Yeni İrlanda’ya giden bir trene zorla ya da yarı gönüllü olarak bindirmiş. 14 yılda; katliamlar, hırsızlıklar, yoksulluklar, çocuklarını toprağa veren analar, ufacık çocuklara tecavüz edenleri görmüş halk. Makinist’in söylemleri halkı o kadar çok korkutmuş ve sindirmiş ki hiç kimse çıkıp bir eleştiride bulunamaz olmuş.

Makinist ve yandaşlarının söylemlerinden dolayı kadına karşı şiddetin her türlüsü ve daha nice olaylar tavan yapmış bu 14 yıllık süreçte… Bunlarla da kalmamış tabi makinistin icraatları. Makinist; toprak sahibine “lan, ananı da al git seni kurtardığım Birleşik Krallığına” demiş; bulunduğu makamını yükseltmek isteyen makinist. Anayasa değişikliği talep edip referandum istemiş. Referandum sürecinde “tarafını belli etmeyeni geldiği yere gönderirim” diyerek üstü kapalı tehditler saçmış ortaya.


Yerel yönetim kadrolarına yaptığı konuşmasında “hangi evde kim olduğunu, kimin mezhebinin ne olduğunu siz gayet iyi biliyorsunuz” diyerek telkinlerde bulunmuş. Bu da aslında göstermiş ki Makinist halkı bölge, din, ırk, etnisite farkı gözeterek kin ve düşmanlığa karşı tahrik etmeye devam etmiş.

İkinci Dünya Savaşı durağında yavaşlamış tren; ancak bir olmayı beceremeyen halk bu trenden inememiş. Makinist çıkmış “bu ülkenin diğer %50’sini evinde zor tutuyorum ben, isteyenleri geldikleri yerlere geri gönderirim” demiş, muhalefet olan halk kitlesi bir anda sinmiş ve çekilmiş kabuğuna.


Bu açıklamayı duyan şakşakçılar, yalayıcılar ellerinde palalarla sokaklara çıkmışlar, polisle kol kola dolaşmışlar caddelerde. Karanlık caddelerde kıymışlar gencecik canlara tekmelerle vura-vura.

Makinist “durmak yok yola devam” demiş ve yeniden dikkatleri çekmiş kendi üzerine.

Sonrasında sesini çıkaran gazeteciler, savcılar, paşalar uydurma delillerle birer suçluymuş gibi gösterilerek ya trenden atılmış ya da boş bir vagona ekmeksiz – susuz hapsedilmiş. Ve makinist, “halkın olan” tren için; “Bu artık benim trenim, öyle bırakmam onu” diyecek kadar aklını kaybetmiş.

Her nedense yazıyı yazarken aklıma “Sezercik” filmindeki sıpayı satın almak isteyen “şişko Nuri” geldi. Ne diyordu orada; “bincem üstüne, vurcam kırbacı, vurcam kırbacı.” İşte tıpkı onun gibi sahiplenmiş Makinist treni, iner mi hiç üstünden. Bu esnada Cumhuriyet’i kuranlara da saydırarak devam ediyormuş konuşmasına, sona geldiğinde ise çıkarmış ağzındaki baklayı; amacı tekrar Krallığa dönmekmiş. İkinci Dünya Savaşı durağında inmeyi beceremeyen halk isyan etmiş kendine “durakta inemedik diye” oldu bunlar diyerek.


Ortaya çıkmış birileri “bunca kötü raflara, makinistlere rağmen hala bu ülkeyi seviyorsak iyi insan olduğumuzdandır” demiş Cumhuriyet’in savunucuları. Umutlarımızla kısa çöp, uzun çöpten hakkını alacak elbet bir gün diyerek uzaklaşmışlar oradan…

Demokrasi Treni Son İstasyona Ulaşır Mı?