Biz şehit torunlarıyız, var mı ötesi?!..

Bu ülkede 15 yaşındaki çocuklar, yani delikanlı çocuklar ayağında çarıkla, üzüm hoşafı, yarım tahin ile cepheden cepheye koşup savaşmış, kan akıtmış, vurmuş, vurulmuş; arkalarında anne – babalarını bırakmışlar! Ya siz?..

Biz şehit torunlarıyız, var mı ötesi?!..

Biz şehit torunlarıyız, var mı ötesi?!..

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Evet, yukarıdaki mısralar Mehmet Akif’in, İstiklal Marşı’na ait dizelerdir. Herhalde bu dizeleri okuyan her Türk gencinin ruhu okşanır, bedeni coşar, tarihimizin kahramanlıkları akla gelir, kanı deli akar.


Çünkü, bu ülkede 15 yaşındaki çocuklar, yani delikanlı çocuklar ayağında çarıkla, üzüm hoşafı, yarım tahin ile cepheden cepheye koşup savaşmıştır. Hatta bu 15 yaşındaki kahraman çocuklar (dedelerimiz) için türküler de yakılmıştır…

“Hey onbeşli onbeşli. Tokat yolları taşlı. On beşliler gidiyor. Kızların gözü yaşlı…”

Toplumsal her sınıftan, okumuş okumamış her insan Kurtuluş Savaşı’nın her cephesinde yer aldı!

Bugün gibi değil yani; baban bir yerde bilmem neyin başı olsa da, sırtı kalın olsa da nafileydi!

Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde on binlerce şehitler vermişiz!

Biz şehit torunlarıyız, var mı ötesi?!..

Yaşına bakılmaksızın 45 kilonun üzerinde herkesin askere alındığı, 10 bin üniversiteli, 70 bin orta öğretim öğrencisinin şehit düştüğü yerin adıdır Çanakkale!..

45 kilo çocukların kan döktüğü yerdir!

Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde on binlerce şehit vermişiz!

Dini kullanıp sonra babasının koltuğu ile iş yapan, 4 x 4 cipi altında 45 x 3 kiloda bugün kumar masalarındaki adam gibi değildi yani!

İşine geldiğinde güya dindarlığını gösteren, işine geldiğinde en iyi Türk Milliyetçisi olan ama sıkışınca da “ben öyle demedim” diyen insanlar değildiler!

Bağımsızlık için savaş verdiğimiz 250 bin Türk askerinin şehit düştüğü Çanakkale’den, neden şehit verdiğimiz bilinmeyen Diyarbakır’a, Van’a, Muş’a!..

“Şimdi de PKK’lı teröristler var, onları yok ediyoruz ve bu ülkede 35 yıldır bu var!”

Doğru söylüyorsun güzel kardeşim, doğru söylüyorsun ama şehit sayılarına bir bakalım istersen!


Yıl Şehit Yıl Şehit
2001 20 2008 171
2002 7 2009 62
2003 31 2010 106
2004 75 2011 162
2005 105 2012 117
2006 111 2013 3
2007 146 2013 3
2014 6
2015 218
2016 314+

Son iki yılda ise artık yüzlerle ifade edeceğimiz şehit sayısı…

Neden, hangi sebeplerle şehit verdiğimiz belli olmayan bir kan çukuruna gencecik insanları atıyoruz!

Şehit olalım, kan akıtalım ama neden, kim için akıttığımızı da bilelim; evet kim için?!..

Mehmet Akif’in dediği gibi yırtalım dağları, yırtalım enginleri; taşalım, taşalım ama ne için taştığımıza da bakalım…

K*çları rahat edecek diye 20 yaşındaki Ahmet’imi, Mehmet’imi ben şehit vermek istemiyorum!

Kerpiçten yapılmış, iki göz evde sefalet içinde yaşarken, kara lastik ayakkabının tabanı yırtık Süleyman Amca’nın oğlu Yusuf, evlenmek için sözleşmeli asker oluyorsa, bilmem nerenin başı olan adamın oğlu, artık saysını sayamadığı sevgilisi ile beş yıldızlı otel odasında yatıp kalkarken hakkaniyetli vatan sevgisinden, toprak sevgisinden bahsedemez!..

Bahsedemez kardeşim!

Ceylan derisi koltukta oturup vatan, millet için sahte naralar atarak kendi oğlunun askerliğini batının bir yerinde devletin kontrolünde yaptırıyorsan bana millet aşkından bahsetme!

Şehit çocuğunu ağlatıp onun üzerinden siyasal rant sağlayıp kendi oğluna çürük raporu alıp ülkeden kaçırıyorsan bana “Bayrak” şiirini okuyamazsın!

Okuyamazsın kardeşim!

Bu vatanın gerçek çocukları silahlarına süngü takıp Doğu’nun puslu dağlarında can veriyorsa; senin oğlun da o süngüyü takacak, takmıyorsa o zaman her zaman o başörtüsüne sığındığın başörtüsünü takacak!

Bizim çocuğumuz gitsin, kalleşin silahından çıkan kalleş bir kurşunla vurulsun, şehit olsun; beyimizin oğlu da akşam 5 çayını hangi otel lobisinde içeceğini düşünsün!

Olmaz, olamaz kardeşim!

Bugün doğuda onca şehit verirken sahte gündemler oluşturup ülkenin düşünmesine engel olan siyasetçilere de buradan selam olsun; selam olsun ki bundan sonra ülkemde şehit olmasın!..

***


Tüm şehitlerimize saygı ve şükranlarımı sunarım…

Gelibolu: Bir cephe iki komutan


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…