Bu çağ yangınında insan nereye gidiyor?

Gün içinde dikkat ederseniz hepimiz ne kadar çok insan olamayışımızdan dem vuruyoruz. Teknoloji çağının bir getirisinden çok bedelidir bu… Medenileşirken en başa dönerek insanlığın kaybedilişi… Kültür bile artık zihinsel bir jimnastik gibi…

İnsan, insanlık dışı haberlerle medyada

Ruhlara işlemiyor, edinilen bilgi birikimleri, bizleri daha iyi ve örnek bir insan yapmak yerine kibir yapmayı bir şey sanan, yakını değilse düşene elini uzatmayan,  dışı janjanlı fakat içi fos kültür bireyleri haline getiriyor. Ne yazık ki toplumca derin bir çöküşün içindeyiz. Ne kadar ah vah etsek de negatif bir sürüklenme içinde olduğumuz kesin… En çok da kurunun yanında yaş da yanmakta.

Yeni nesil gençlerimiz hayata çok karamsar ve ümitsiz bakıyorlar. Bir boşluk ve anlamsızlık duygusu etraflarını sarmış durumda. Hayata ve insanlara artık güvenemiyorlar. İki günde bir aldıkları insanlık dışı haberlerle dünyanın artık iyi bir yer olmadığını düşünüyorlar. Yaşamaya dair tüm güzelliklerin bir bir yok edildiği, insanı insan yapan tüm değerlerin bir bir tükendiği bu dönemde gençleri güzel günlerin geleceğine inandırmak oldukça zor! Hani Sezen Aksu’ un “Eller Günahkar” parçasındaki gibi…


“Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece,

Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye,

Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan,

İçindeki çocuğa sarıl,

Sana insanı hatırlatır.


Eller günahkar, diller günahkar.

Bir çağ yangını bu bütün,

Dünya günahkar,

Masum değiliz hiçbirimiz”

Bir çağ yangını bu bütün dünya umutsuz…

Neyin bedeli bu? Dünyayı para ve güç uğruna hiçe saymanın mı? Havadaki bu mutsuzluk ve umutsuzluk dalgası, ektiklerimizin sonucu dünyanın bizden bir öcü olabilir mi? Mutlu muyuz artık sadece nefes almaktan başka? Bu şartlar altında yetiştirdiğimiz nesil gerçekten sağlıklı mı büyüyor? Etiketlerimiz süper, her şeyimiz tas tamam fakat insanlığımız çocuklarımıza iyi bir örnek olmakta mı? Teknolojinin artık her eve sızdığı bu dönemde onları yeterince koruyabiliyor muyuz? Paylaşım bitip bireysellik artarken onlara paylaşmanın önemini anlatmakta mıyız? Bencillikle paralel artış gösteren bu şahit olduğumuz kötülüklerin altında empatiden yoksun bireyci düşünmenin ve paylaşımsızlığın olduğunun altını çizerek göstermekte miyiz?

Eğer hala farkında değilsek bizden önce yaptıkları zulüm ve hatalar yüzünden helak olmuş toplumlardan bir farkımız kalmayacak. Bugün çocuğumuza aman yemeğini arkadaşınla paylaşma dersek yemediği tostunu aç olan bir arkadaşıyla paylaşmaktansa gidip çöpe atacaktır. Yeni ilkokul öğretmeni olan bir arkadaşım veli-öğretmen-öğrenci ilişkilerini anlatınca kanım donuyor. Veliler asla çocuklarına toz kondurmuyor, onlara göre haksız olan hep öğretmenler. Şu bir gerçek ki çocuğu şımartarak, ona her istediğini alarak iyi bir anne baba olunmuyor.


Bugün bir ilkokul çocuğu çok rahat öğretmenine kabaca davranıp, ona el kaldırabiliyorsa ya da düşen bir arkadaşına otuz kişiden bir tanesi dönüp yardım etmiyorsa insanlık bitmiş demektir. O çocuklar yarının yetişkinleri olarak çocuklukta öğrendikleri her şey onlarla bir miras gibi kalacak. Acımasızlığı ve etrafına duyarlı olmamayı öğrendiyse bir ömür o kodlarla yaşayacak ve mutlu olmakta hep zorlanacak. En iyi okullarda okumanın etiketten başka bir getirisi yok ne yazık ki, etiketlerimiz insan olma yolculuğundaki sınavlarımızı vermeye yetmiyor. Çocuğu insan gibi insan yapan yine kendi ailesinde gördükleri. Her çocuk saftır, eğer çocuklar bile çocukluklarını kaybetmişse bu dönüşü olmayan bir yolda olduğumuzu gösterir. Belki dünyanın değil ama insanlığın sonu gelmiş demektir…

Eğitimli robotlar mutsuz çocuklar yetiştirdik


Gizem Serra Sözen
2006 yılında tanıştığım Mevlana’nın Mesnevisi ile manevi yolculuğum başladı diyebilirim. Manevi değerleri her zaman maddi değerlerin önünde tutan bir anne ve babayla büyüdüğüm için maneviyata yakın bir genç olarak büyüdüm, bu yüzden kendimi hep şanslı gördüm. Çünkü hayattaki en yakın iki rol modelim hal ehli insanlardı. Şimdi cüz-i irademle öğrendiklerimin üstüne her gün bir yenisini daha ekleyerek burada sizlerle paylaşmayı diliyorum… Söz uçar, yazı kalır… Biz en iyisi her ay yazılarda buluşalım…