Sarmaşık: Kaybedecek bir şeyim kalmadı kaptan!

Günümüz Türkiye’sini bizi hiç tanımayan yabancı birine özetlemek gerekirse, eline Sarmaşık filmini tutuşturmak gerektiğine inanıyorum. Yönetmen Tolga Karaçelik ‘Sarmaşık’ (2015) filminde yaptığı alegorik anlatımla, iktidar ve çevrelerinde zuhur eden kavramlara bolca göndermeler yapıyor.

Sarmaşık: Kaybedecek bir şeyim kalmadı kaptan!

Sarmaşık filminin konusu

Öncelikle filmin konusuna değinelim, armatörü iflas etmiş bir gemi, mısır açıklarında beklemektedir ve karaya yanaşmasına izin verilmemektedir. Çünkü armatör liman parasını ödememiştir. Üstelik gemiye haciz gelmiştir. Açıkta beklemesi ve en az altı kişilik mürettebat ile kalması emredilir. Gemiden ayrılanların hikayede yeri yoktur.
Fakat kalan altı kişilik ekip günümüz Türkiye’sinin oldukça güzel bir portresini çizer.

Sarmaşık: Kaybedecek bir şeyim kalmadı kaptan!

‘Beybaba’ lakaplı kaptan, kamarot Nadir, makine dairesinden sorumlu ‘Kürt’ lakaplı isimsiz ve dilsiz şahıs, isimsiz ve dilsiz oluşu simgesel anlatımda ve filmin düzeni içerisinde kendine ‘Kürt’ ismi üzerinden anlam yaratır, usta gemici ve kaptan reisi olarak İsmail ve gemici olarak kalan Alper ve Cenk gemide 120 gün kalmakla yükümlü olan mürettebatı oluştururlar.


Buraya kadar her şey normal gibi gözükmektedir. Fakat gelelim sembollere; görüldüğü üzere gemide bir kadın yoktur, kadının adı geçmez, fotoğraflardan gördüğümüz kadınlar ise yalnızca cinsel öge olarak göze çarpmaktadır. Kadının yerinin olmadığı bir diyar olarak biz seyirciye tanıdık gelmemektedir.

‘Beybaba’ lakaplı kaptanımız, film boyunca hitabet sanatını iyi kullanan insanlara babacan yaklaşan fakat sınırlarını asla bozmayan odasına insanları nadiren kabul eden ve odasının üst katlarda olduğu bir karakter. Kaptan iktidarın sembolüdür.

Kaptan armatör ile görüşmeler yapmaya çalışmakta geminin karaya çıkması için gerekli izinleri almaya çalışmaktadır, her kararı bireysel olarak almaya çalışır, günlerini ve gecelerini yemeksizlik, susuzluk korkusu ile gemi içinde geçirmek zorunda olan mürettebatı ile hiç bir bilgiyi paylaşmaz ve kendi aldığı her mantıksız kararın yapılmasını ister. Kaptan kendine, gemiden önceki hayatında iktidarını kaybetmiş eşi ile arası bozuk olan İsmail’i reis seçer. Reisin görevi ise kaptana yandaşlık yapmaktır. İsmail ise iktidar çevresinde var olmuş olan ve hep varlığını iktidar ile sürdürecek olan dönemsel güçlerin temsilidir. İktidar yoksa İsmail’de olmayacaktır.

Sarmaşık: Kaybedecek bir şeyim kalmadı kaptan!

Kürt karakterinin boyu, her karakterden uzundur. Kapladığı yer ve kas gücünün yanında yok sayılmaktadır. Bir ismi olup olmadığı bilinmemektedir, zaten o da konuşmamaktadır. Alper ise her fırsatta Cenk ile hareket eden orta yolu bulmaya çalışan fakat iktidar korkusu olan, kaptan yokken sesi yükselen kaptan karşısında korkak bir karakterdir.


Gelelim filmin doruk noktasını yaratan karakter Cenk’e; bu karakter devrimcidir, iktidar ve yalakalarından korkmaz, kaybedecek bir şeyi kalmamıştır, elindeki tüm imkanlar bitmek üzeredir bu da cesaretini arttırmaktadır. Bildiğimiz üzere iktidar yönetim biçimi faşizm olan yerlerde, gücünü arttırdıkça kendi sonuna gittikçe yaklaşır.

Gemi seyir halinde değildir, yemek ve su azalmıştır, karaya çıkmak adına bir gelişme yaşanmamaktadır, kaptan kimse ile bilgileri paylaşmamaktadır, maaşların ne zaman yatacağı belli değildir. İşte tam bu nokta Cenk karakterinin güçlendiği noktadır. Sesini yükseltir, mürettebatı örgütler, kaptanın yanına gitmeye karar verir. Ses yükselince, eller birleşince, yumruklar sıkılınca, iktidar bencilleşince; sarmaşıklar dört bir yanı sarmaya, yaratılmış olan hapishanenin demir parmaklıkları çatlamaya başlar. Daha iyi bir hayat istiyorsak Cenk olabilmeyi göze almak şart.



Sarmaşık filmi/ imdb sayfası

Fantastik Türk Sineması – Çok mu Küçümsüyoruz?


Karanlığın Aydınlık Yüzü Sinema


Hasan Can Bakkallar
1992 İzmir doğumlu. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Bodrum'da tamamladı. Daha sonra üniversite eğitimi için Yeditepe Üniversitesi Radyo TV ve Sinema bölümüne 3. dereceden giriş yaptı. Şu an medya ve iletişim üzerine yüksek lisans yapıyor. "365 Gün Sinema" adlı bir kitabı yayımlandı. Kurucusu olduğu yapım şirketinde toplumsal gerçekçi filmler üretmek hedefleri arasında.