Fantastik Türk Sineması: Çok mu küçümsüyoruz?

Fantastik Türk sineması denince aklımıza ister istemez vurdulu kırdılı, amacına ulaşamamış ve teknik yetersizliklerden dolayı gülünç duruma düşmüş filmler gelir. Peki fantastik Türk sineması sadece bu filmlerden mi ibarettir?

Fantastik Türk Sineması Kapak

Fantastik sinemada hem anlatıcı hem de izleyici çoğu zaman ilk olarak bir kahramana ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyacı farkında olan Hollywood’un son yıllarda süper kahraman filmlerine ne kadar ağırlık verdiği ortada. Batman, Superman, X – Man, Iron Man, The Avengers gibi seri haline gelen süper kahraman filmleri, muazzam bütçelerle çekiliyor ve muazzam gişe başarısı yakalıyor.

Aslında geçmişine bakarsak fantastik Türk sineması da süper kahraman çıkarma bakımından oldukça zengin. Kara Murat, Tarkan, Battal Gazi, Karaoğlan, Malkoçoğlu gibi seri haline gelmiş filmlerin yanı sıra Kılıç Aslan, Dünyayı Kurtaran Adam ve Ölüm Savaşçısı gibi kültleşmiş süper kahraman filmlerimiz var. Bunların yanında kendimize has Batman, Zagor, Kızılmaske ve Superman uyarlamalarımız dahi üretilmiş. Hatta bu filmlerin bazıları, bahsi geçen çizgi romanların dünyadaki ilk sinema uyarlamaları olmuş.


50’li yıllarda bazı fantastik film denemeleri yapıldı ve eli yüzü düzgün denebilecek, az ama öz adette fantastik film üretildi. 1953 yapımı Drakula İstanbul’da, 1955 yapımı Uçan Daireler İstanbul’da ve Görünmeyen Adam İstanbul’da en dikkat çeken yapımlar oldular.

Rahmi Turan’ın eserinden sinemaya uyarlanan Kara Murat, 1972 – 1978 yılları arasında 8 filmlik bir seri olarak çekildi ve seyircinin büyük ilgisini gördü. Tüm filmlerde Cüneyt Arkın tarafından canlandırılan Kara Murat, insanların üzerinden zıplayan, kalelerden ve surlardan atlayan, Uzakdoğu teknikleriyle düşmanlarını öldüren ve mutlaka düşman prensesi ya da rahibeleriyle birlikte olan bir kahraman olur. 2011 yılında çekimlerine başlanan Kara Murat: Mora’nın Ateşi filminin akıbeti ise henüz belli değil.

1955 yılında tarihi bir aksiyon olarak çekilen Battal Gazi Geliyor filminin ana karakteri Battal Gazi, 1966 yılındaki başarısız bir denemenin ardından 70’li yıllarda Cüneyt Arkın’la beraber bir süper kahramana evrilir. Cüneyt Arkın, Kara Murat’ı andıran Battal Gazi’yi 4 filmde canlandırır. İlk 6 filmde Cüneyt Arkın’ın son filmde ise Serdar Gökhan’ın canlandırdığı Malkoçoğlu karakteri de Battal Gazi ve Kara Murat’ı andıran bir tarihi kahraman olur.

Suat Yalaz’ın eserinden sinemaya uyarlanan ve Kartal Tibet tarafından canlandırılan Karaoğlan, Cüneyt Arkın’ın tarihi süper kahramanlarına nispeten daha mütevazı bir tarihi aksiyon kahramanı olarak kaldı. Seri 4 filmle devam etti. 2013 yılında vizyona giren yeni Karaoğlan filmi ise tam bir hüsran oldu.

Sezgin Burak’ın eserinden sinemaya uyarlanan Tarkan, 3 farklı aktör tarafından canlandırılsa da, karakter 4 filmde Tarkan’ı oynayan Kartal Tibet’le esas ününe kavuştu. Tarkan, bir kurt tarafından büyütülen, sarı uzun saçlarıyla dikkat çeken ve komutlarıyla kendisine yardımcı olan kurduyla düşmanlarını haklayan bir Hun kahramanı oldu.


Yönetmen Çetin İnanç ve Cüneyt Arkın’ın ortaklığında ürettikleri fantastik filmler, dünya çapında tanınan ve fakat alay edilen yapımlar oldular. İkilinin imza attıkları Dünyayı Kurtaran Adam, dünya tarihinin en kötü filmlerinden biri olarak gösterildi.

Fantastik Türk Sineması 2İrfan Atasoy’un başrolünde oynadığı Killing İstanbul’da, Killing Uçan Adam, Kızıl Maske ve Maskeli Şeytan, Levent Çakır’ın başrolünde oynadığı Süper Adam, Zagor: Kara Bela, Çılgın Kız ve 3 Süper Adam ve Bedmen: Yarasa Adam, Kunt Tulgar’ın başrolünde oynadığı Yılmayan Şeytan, Hasan Demirtaş’ın başrolünde oynadığı Baytekin: Fezada Çarpışanlar gibi filmler de fantastik film yapabilmek amacıyla yapılmış, ancak başarılı olamamış ve genellikle gülmek amacıyla seyredilen kült filmler olmuşlardır.

Bülent Kayabaş’ın başrolünde oynadığı Sevimli Frankenştayn ve Öztürk Serengil’in başrolünde oynadığı Kolsuz Kahramanın Kolu gibi fantastik komedi denemeleri ise nispeten daha başarılı olmuştur. Ferdi Merter’in yazıp Hulki Saner’in yönettiği ve Sadri Alışık’ın başrolünde yer aldığı 1973 yapımı Turist Ömer Uzay Yolunda için ise bir yüz akı demek doğru olacaktır. Sürekli tiye alınan fantastik filmler üreten Türk sinemasında “Star Trek / Uzay Yolu” gibi bir yapımı tiye alan bir fantastik komedi filmi yapmak, takdire şayan bir durum.

Yabancı fantastik yapımların Türk uyarlamaları hüsranla sonuçlandı. “The Exorcist” uyarlaması olan Şeytan, “E.T.” uyarlaması olan Badi ve yine “E.T.”nin tuhaf bir uyarlaması olan Homoti gibi yapımlar gülünç olmaktan öteye geçemediler.

Atıf Yılmaz imzalı, başrolünde Mazhar Alanson’un oynadığı 1988 yapımı Arkadaşım Şeytan ve Zülfü Livaneli imzalı, başrolünde Türkan Şoray’ın oynadığı 1993 yapımı Şahmaran, özgün fantastik yapımlar olarak dikkat çektiler.

2000’ler ve sonrasında üretilen fantastik yapımlar genellikle korku ve komedi ağırlıklı yapımlar oldu. Kartal Tibet’in yönetip başrollerinde Cüneyt Arkın ve Mehmet Ali Erbil’in bir araya geldiği devam filmi niteliğindeki Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu, Mehmet Ali Erbil ve Özcan Deniz’in başrollerinde oynadığı Keloğlan Kara Prense Karşı, Cem Yılmaz’ın başrolünde oynadığı G.O.R.A. ve A.R.O.G. büyük gişe başarılarına imza attılar.


Sözün özü hala muhteşem bir fantastik filmimiz yok. Ama gerek teknik bakımdan ulaşılan nokta, gerekse sinemamızın yaratıcı isimlerinden ötürü umudumuzu da kaybetmiş değiliz.

Yeraltı Sineması ya da eski ismiyle Film-Noir (Kara Film)


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.